Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapan Kanun önce komisyondan, sonra jet hızıyla Meclis'ten geçti. Kanunun adı her ne kadar çağrıştırmasa da içinde yer alan ceza indirimleri dolayısıyla şike soruşturmasından tutuklu bulunanları yakından ilgilendiriyor. Cumhurbaşkanının onayına sunulan kanunu ve onaylandığı takdirde yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak ortamı spor yazarı ve sunucusu Dağhan Irak bianet'e değerlendirdi.
Irak şike soruşturmasının yürütülmesini KCK, Ergenekon gibi davaların sürecine benzetti, bir tür "hukuk fanatizmi"nden söz etti, spor dünyasındaki travmanın atlatılmasının zaman alacağını anlattı:
Yasanın değişmesine neden ihtiyaç duyuldu?
Bu kanun daha önce çıkış döneminde daha çok taraftarı hedef alan bir kanun olarak karşımıza çıkmıştı. O dönem çok ağır cezalar içerdiğini, adil olmadığını, taraftara temsiliyet vermediğini söylemiştik. Bu yasa taraftara dokunurken "yönetici sınıfı" hallerinden memnundu. Ama ne zaman şike soruşturması kendi aralarından insanlara dokunmaya başladı, cezalar ağır geldi, düşürüldü. Yasa ne zaman yasayı çıkaran sınıfın aleyhine işlemeye başladı, o zaman değiştirildi.
Şike soruşturmasının kamuoyundaki yansımaları ne şekilde oldu?
Diğer büyük davalarda; KCK, Ergenekon, Balyoz gibi davalarda olduğu gibi bütün adalet açmazları bu yasada da var aslında. Soruşturmanın yürütülüş şekli, tutuklulukların uzun sürmesi ve birçoğunun gereksiz olması, iddianamenin aylardır açıklanmamış olması, vs... Sağlıksız bir işleyiş devam ediyor ve bu da bir travma yarattı toplumda.
İsmini andığımız davalarda da karşımıza çıkan bir kavram, hukuk fanatizmi. Sevmediğimiz insanlar suçsuz olsalar da içeri atılsın, ceza görsünler; sevdiklerimiz de suçlu olsalar dahi dışarı salınsınlar...
Artık Türkiye'de adaletin yerine gelmesine çok inanmıyoruz, çok istemiyoruz. Zaten diğer davalarda böyle tuhaf bir fanatizm oluşmuşken bunun futbola yansımaması imkansızdı. Futbol bu tip bir fanatizm için son derece uygun bir alan. Akılcı bir alan değil taraftarlık; insanlar birbirlerini irrasyonel biçimde seviyor ya da sevmiyor. Şimdiye kadar bir delil ortaya konulmadı konsa bile ama Fenerbahçelilerin önemli bir kısmı Aziz Yıldırım'ın suçlu olduğuna hiçbir şekilde inanmayacak, diğerleri de hiçbir delil yokken bile Yıldırım'ın suçlu olduğuna inanıyor.
Yasa travmanın atlatılmasını sağlar mı?
Bu şekilde yürüdüğü, ikna edici bir yargı süreci olmadığı, insanlar adalete güvenmediği sürece bu travma derinleşir. Zaten böyle bir travma varken bir de yasayı değiştirirseniz yolun ortasında insanların o travmayı adalete güvenerek atlatmasını bekleyemezsiniz. Öyle bir yere geldik ki insanlar ne adalete ne federasyona ne hükümete ne UEFA'ya güveniyor; kimin tarafında olursa olsun güvenmiyor. Onun için bu travmanın aşılmasının kısa sürede olacağını tahmin etmiyorum.
Kulüpler bu konuda ne derece etkili?
Özellikle kulüpler fanatizmi engelleyebilecek yapılar olmasına rağmen, onların çok sorumlu davrandığını düşünmüyorum. Kulüp yönetimleri kendi çıkarlarını korumak için Kulüpler Birliği çatısı altında kolayca anlaşabiliyor. Hatta "play off" uygulaması gibi Türkiye Futbol Federasyonu'nu (TFF) by pass edecek kararlar alabiliyor. Aslında taraftarı ve futbol kamuoyunu sakinleştirecek bir rol üstlenmesi gerekirken olayın maddi tarafına bakıp yönetici sınıfın çıkarlarını koruma tavrındalar. Öyle ki, "şike varsa da çok ceza verilmesin bari" noktasına gelindi. Kulüpler işin kendisiyle değil, neticesinde çıkacak cezayla ilgileniyorsa zaten Türkiye'de şikenin çözüleceğini düşünmek saflık olur.
Bu süreç geleceği nasıl etkileyecek?
Tek derdimiz artık şike değil, ciddi bir futbol travmasıyla da karşı karşıyayız. Diş macunu tüpten çıktı onu geriye sokamazsınız. Nasıl insanların normal tepki vermesini sağlayacaksınız?.. Bu konuda özellikle TFF çok büyük sorumsuzluk gösterdi. Yapılması gereken; bu travma sakinleşene, insanlar normal davranana kadar Türkiye'de futbol oynatmamaktı. Ama paranın dediği oldu. Şimdi önümüzde sağlıksız bir süreç var. Bunun uzun süre, en azından 5-6 yıl kolay kolay çözülmeyeceğini düşünüyorum. Parasal olarak değil, ama sosyal olarak çok büyük sıkıntılar yaşanacaktır.
Yasa teklifinde Meclis'teki dört partinin de imzasının olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Futbol bütün siyasiler için önemli bir politik değer. Özellikle Anadolu şehirlerinde çok önemli. Mesela CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu önceleri siyasette daha tecrübesiz bir isim olarak çok farkında değildi. Sonra mitinglerde onun da boynunda gittiği şehirlerin takımının atkısını görmeye başladık... Sonuçta milletvekilleri şehirlerden seçiliyor ve onlardan beklenenlerden biri de seçildikleri şehrin takımının hakkını korumaları; geçmişte de çok örneğini gördük... Dolayısıyla siyasetçilerin bu işe kayıtsız kalmaları pek mümkün değildi. Siz oraya imza atmazsınız, o yasa gelir sonra sizin şehrin takımını bulur, siz seçmene hesap vermek zorunda kalırsınız, o yüzden kimse o riski almadı. Türkiye'de siyaset böyle işliyor ne yazık ki... (YY)