Zorluklarla geçirilmiş okul yıllarının sonunda, aileleri gözyaşlarına boğan "gururlu diploma töreni" sonrası işsizlerindenim ben. Evet, gelecekten de kaygılıyım doğrusu... Hem bana özgü gelecek hem de hepimize ait olanı... Tam üniversiteye başlayıp İzmir'i geride bırakarak İstanbul günlerine ve aileden bağımsızlığa adım atmanın mutluluğunu yaşarken, birden okul bitmesin mi?
Geriye bakınca; "göz açıp kapayıncaya kadar geçti" sözünü doğrulayan üniversite yıllarında, öğrenci olmanın verdiği rahatlıkla kira, geçim sorunu gibi şeyleri en son düşünen bir ben görüyorum.
İlk önce düşündüklerimse; alacağım kitaplar, izleyeceğim filmler, bir iletişim öğrencisi olarak fotoğraf makineme seçeceğim görüntüler ve filmlerin banyolarını nasıl yapacağım gibi şeylerdi. E tabii eğlenmek benim de hakkımdı; nerede, ne yapabilirdim? Bu dünya nereye gidiyordu ve ben bulunduğum noktadan ne gibi değişimler üretebilirdim?
Gazeteci olma arzusuyla tutuştuğum bir dönemde, yazılıp çizilenlerden hangilerini eleştirebilirdim? Yazacak olsam nelere öncelik verir, kimlere hesap sorardım? Sadece deneyim olsun diye bir gazete ya da televizyonda, sonradan öğrendiğime göre işlerin zaten böyle yürüdüğü bir ortamda, parasız çalışma tekliflerine nasıl karşılık verirdim? Elbette, "Ben kölelik yapmam" derdim çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisi olarak. Üzerinden üç yıl geçince de çalıştığım, ama karşılığını alamadığım kanalda "kölelik" yapardım.
Zihnimi daha duygusal sorularla da meşgul ettim aslında. Aşık olacak mıydım? Benim sevgilim nasıl olmalıydı? Ya arkadaşlarım? Akışına bırakmalıydım böyle şeyleri. Nasıl olsa hayat tesadüfler bütünü değil miydi? Buna inanmıştım bir kez.
"Genç iletişimci" pompalamasıyla her şeyi başaracağına inanan bir ben vardım, üstelik buram buram idealizm kokuyordum. Ne de olsa okul bitince teorilerimi pratiğe dökeceğim bir alan bulabilecektim. Zorluğunu düşünmek aklımdan bile geçmeyecekti. Henüz uzağımdaydı çünkü. Oysa ben de biliyordum bu ülkenin "diplomalı işsiz" diye bir statüsünün olduğunu. Hem de 2002 yılının üniversite mezunlarının yüzde 52'sinin işe giremediği sonucunu veren istatistiklerin olduğunu... Sayının her geçen yıl tavana vurduğunu...
Son otuz yılda ciddi ekonomik sarsıntılara maruz kalmış bir ülkenin okullu bir genci olarak, elbette "nitelikli işsiz" olacaktım ben de. Hem de medya işsizleri ordusuna dahil olmuş yeni mezunlardan.
Yirmi üçünde bir insanın hayalleri vardır, benim gibi. Ya da "körelmeden önce vardı" demeli. Güzel bir çalışma ortamına sahip olup rekabete dayanan ilişkilere sırt çevirip beraberce üretmek mesela... Güne ait ne varsa hepsini bilmek ve yarına hazırlık yapmak... Güzel yazılar yaratabilmek... Önemli anları fotoğrafla yakalayabilmek... Kim bilir belki eline kamerayı alıp zihnini meşgul eden bir öyküyü anlatmak ya da gerçekleri belgelemek... Severek üretebilmek ve karşılığında yaşayacak kadar gelir elde edebilmek... Ne bileyim; kira, fatura gibi giderlerin zaten karşılanacağını bilerek yeni şeyler hayal etmek ve onları gerçekleştirmek için kolları sıvayabilmek... Sonra da kalbimin sesini dinlemek ve ona ayak uydurabilmek... Ayaklarımı yerden kesebilmek ve uçmak, bulutlara karışabilmek...
Sonra? Sonra birisi gelip beni sarsmasın, çünkü ben bu rüyadan uyanmak istemiyorum. Kendimi özgür bir ülkede görüyorum rüyadayken. Dünyaya kadın doğduğu için kısıtlanan, bastırılan, yalanlarla yaşamak zorunda bırakılan ve elde ettiklerinin sadece çalışkanlığından kaynaklandığına inanılan, zekası görmezden gelinen kadınların olmadığı yerde kalmak istiyorum. Belki de dünyayı uzaydan izlemeliyim. Ne kadar küçük olduğumuzu ve haksız savaşlar yürüttüğümüzü anlatırdım gözlerime inanarak.
Ayaklarım yere basmalı sanırım artık. İstemesem de elimdeki veriler, yüzümü gerçeğe çeviriyor zaten. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün tahminlerine göre; 2000 yılında 1 milyon 452 bin olan işsiz sayısı, 2001'de 450 bin artışla 1 milyon 902 bine çıktı. 2002'de ise işsizler ordusuna 510 bin kişi daha katılarak mevcut işsiz sayısını 2 milyon 412 bine yükseltti. Bu sonuçlara göre, son iki yılda işsiz sayısındaki artış yüzde 67 oldu.
2003'te de durum çok iç açıcı değil; ilk altı aylık veriler, işsizliğin 2002'nin aynı dönemine göre 159 bin kişi arttığını gösteriyor. Varın 2004 sonuçlarını da siz tahmin edin.
"Karın tokluğuna" da olsa bir iş sahibi olabilmenin getireceği mutluluğun peşinden sürüklenen yaşamlar var bu ülkede. Bu durumda ne ailelere ne de yakın çevrelere mutluluk veren insanların çoğaldığı bir yerde yaşamak umut kırıcı. Yine de hayallerinden başka hiçbir şeyi olmayanlardan birisi olarak, hayal etmek ve onları gerçekleştirmek üzere adımlarımı sıklaştırmak istiyorum. (MT/BB)