G20 ülkelerinde yer alan 14 düşünce kuruluşu ve STK'nın işbirliği içinde hazırladığı 2020 İklim Şeffaflığı Raporu (Climate Transparency Report 2020) bugün açıklandı.
Bu yılki rapor, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 75'ini G20 ülkelerinin iklim değişikliğine uyum, iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim finansmanı kapsamındaki performansını 100 gösterge uyarınca değerlendirdi.
İklim Şeffaflığı Girişimi tarafından gerçekleştirilen altıncı yıllık değerlendirme, G20 hükümetlerinin Covid-19 krizine yönelik gerçekleştirdiği toparlanma programlarına 2020’ye dair en güncel verileri ve öngörüleri içeren ek bir bölüm içerdi.
2019 yılı, enerji sektöründen kaynaklanan emisyonlardaki uzun vadeli artış eğiliminin kayda değer düşüş yaşadığı ve G20 ülkelerinde yenilenebilir enerjinin istikrarlı şekilde büyüdüğü yıl oldu. Ancak araştırmacılar, hükümetlerin fosil yakıtlara sunduğu koşulsuz desteklerin, bu eğilimi sürdürmek yerine pandemi öncesi eğilimlerle kıyaslandığındaki ekonomileri karbona bağımlı hale getirme riskine karşın uyarıyorlar.
Rapor, ülkelerin politikalarının 1,5 derece hedefiyle ne kadar uyumlu olup olmadıklarına bakıyor ve iklimle mücadele kriterlerine eğiliyor.
Küresel öngörülerle kıyaslandığında bazı G20 ülkelerinin, küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandırıldığı durumda gerçekleşecek iklim ve hava durumundan daha fazla etkilenebileceği belirtiliyor. Avustralya, Brezilya, Fransa, İtalya, Meksika ve Türkiye’nin, şiddetli şekilde gerçekleşebilecek su kıtlığına veya kuraklığa maruz kalması olası görünüyor.
G20 ülkelerinin en az 19 tanesi ulusal petrol, kömür ve/veya doğal gaz sektörlerine finansal destek sağlamayı seçiyor. Bunun yanı sıra G20’deki 14 ülke, herhangi bir iklim kriterine bağlı olmaksızın ulusal havayolu şirketlerini kurtarmayı tercih ediyor.
G20 ülkelerinin yalnızca dört tanesi, fosil yakıt veya emisyon yoğunluğu yüksek diğer endüstrilere sağlanan finansmanla kıyaslandığında yeşil sektörlere daha fazla finansman sağladı.
Analiz aynı zamanda hükümetlerin ekonomilerini karbondan arındırılması sorununa ne şekilde tepki verdiklerine ilişkin önemli farkları da ele alıyor.
Örneğin Japonya, Fransa, İngiltere ve Kanada, fosil yakıtla çalışan otomobillerin trafikten aşamalı olarak kaldırılmasına dair hedef tarih belirlerken, Trump yönetimi ulaşımdan kaynaklanan emisyonlarda azaltım yapmayı amaçlayan düzenlemeleri geri çekiyor. G20 ülkelerinin 18'i karbon fiyatlandırma programlarını yürürlüğe sokmuş durumda ya da hazırlık aşamasında bulunuyor.
Avustralya ve Hindistan'ın bu kapsamda planları bulunmuyor. Daha da önemlisi, Kanada, Fransa ve İngiltere kömür sektörüne kamu finansmanını sonlandırırken, Çin, Hindistan, Endonezya, Rusya, Türkiye ve Güney Afrika gibi ülkelerde herhangi bir kısıtlama bulunmuyor.
Raporda Türkiye ile ilgili ortaya koyulan veriler şöyle:
Türkiye, Endonezya ve Güney Kore’nin 2020’deki CO2 emisyon azaltımı, diğer ülkelerle kıyaslandığında daha sınırlı gerçekleşti. Bu ülkeler aynı zamanda 2019’da temel sektörlerin emisyon artışının ortalamanın üzerinde seyrettiği ülkeler olarak öne çıkıyor.
2013 ile 2018 yılları arasında G20’de yer alan ülkelerin enerji yoğunluğu yüzde 11,6 azaldı. Türkiye (yüzde 2 artış), Güney Kore (yüzde 4 düşüş) ve Endonezya (yüzde 6 düşüş) bu eğilimin gerisinde kaldı. Türkiye ve Güney Kore aynı zamanda 2013-2018 yılları arasında kişi başına ulaşım kaynaklı emisyonlarda artış yaşadı (sırasıyla yüzde 38 ve yüzde 14 artış). Bu ülkelerin ulaşım sektörünün karbondan arındırılmasına yönelik iddialı politikaları bulunmuyor.
Türkiye’nin Covid-19 kurtarma paketi; sağlık hizmetleri, sosyal koruma, istihdam ve ekonomik teşvik konularına odaklanıyor. Bu ekonomik kurtarma paketinde çevre veya iklim hedeflerine çok az atıf yer alıyor. Paket, yurt içi havayolu seyahatlerinde uygulanan KDV oranının yüzde 18'den yüzde 1’e düşürülmesi yoluyla Türk Hava Yolları’na sunulan desteği ve madencilik sektörünün kurtarılmasını içeriyor. Paket kapsamında olumlu olarak nitelendirilen önlemler arasında elektrik üretiminde yenilenebilir kaynaklardan elde edilen "Yeşil Tarifelerin" belirlenmesi güneşten elektrik üretimine sunulan destekler yer alıyor.
Japonya, Meksika, Güney Afrika, Güney Kore ve Türkiye’nin sıfır emisyonlu binalara yönelik ulusal ölçekte politikaları ve stratejileri bulunuyor. Ancak bu stratejiler ve politikalar, ikim değişikliğini 1,5°C ile sınırlandırma hedefiyle uyumlu çizgide değil.
Türkiye'de bulunan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği, izolasyon standartlarını zorunlu kılıyor. Bunun yanı sıra 2017 yılında kabul edilen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı, yeni yapılacak kamu ve özel binalara yönelik "yaklaşık sıfır enerjili bina" hedefini ortaya koyuyor. Bu amaca yönelik hedefler henüz kamuoyuyla paylaşılmamış durumda.
Covid-19'un emisyonlar üzerindeki etkisi: G20 ülkelerinde enerji sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonlarının 2020'de yüzde 7,5 düşmesi bekleniyor.
G20 ülkelerinin ekonomik iyileştirme kapsamında yaptığı harcamalar: fosil yakıtlara önemli ölçüde daha fazla destek sağlanıyor.
İklim değişikliğine yönelik kırılganlık: G20 ülkeleri iklim değişikliğinin etkilerini yaşıyor.
İklim değişikliğine uyum (2019): 19 tane G20 ülkesinin uyum planları bulunuyor (Suudi Arabistan hariç).
İklim değişikliğiyle mücadele (2019): G20 ülkeleri, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlayan bir yol haritasında ilerlemiyor.
Güçlü politikalara öncülük eden ülkeler ve gündemin gerisinde kalanlar
İklim finansmanı (2019): G20 üyeleri, iklimle ilgili finansal riskleri azaltma konusunda ilerleme kaydediyor.
İklim Şeffaflığı Girişimi, G20 ülkelerinin birçoğundaki uzmanları bir araya getiren ve 14 düşünce kuruluşu ile STK'dan oluşan küresel bir ortaklık girişimi. Misyonu, G20 ülkelerinde iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında iddialı adımların atılmasını teşvik etmek. Bu amaçla karar vericileri bilgilendiriyor ve ülke ölçeğinde tartışma ortamının oluşmasını teşvik ediyor.
İklim Şeffaflığı Raporu (önceki yıllarda "Kahverengiden Yeşile Raporu" (Brown to Green Report olarak biliniyordu), G20 ülkelerinin iklim eylemleri ve net sıfır emisyonlu ekonomiye geçişleri konusunda dünyanın en kapsamlı yıllık incelemesi.
Bağımsız ve kapsamlı şekilde gerçekleştirilen değerlendirme, OECD, Dünya Bankası, CAT ve IEA gibi önde gelen uluslararası kuruluşların veri setlerinin güncel analizini içeriyor. Rapor aynı zamanda bu alandaki önde gelen küresel uzmanların nitel verilerinden yararlanıyor. (TP)