* Fotoğraf: Pixabay
Demokrasi İçin Birlik (DİB), yaptığı yazılı açıklamada koronavirüs salgının sınıf ve ırk ayrımını gözler önüne serdiğini ifade etti.
Salgının sermaye açısından otoriter çalışma rejimi düzenlemelerini hayata geçirmenin fırsatı olarak görüldüğünü belirten DİB, “Dünyanın her yerinde yoksullar hastalığa daha fazla yakalanıyor, sağlık hizmetine ve gıdaya erişmekte daha büyük zorluk çekiyor ve daha fazla ölüyorlar. Ekonomik zorluklar ve işsizlik karşısında umutsuzluğa düşen insanlar intihara sürükleniyor” dedi.
"Salgın sınıfsal" başlığıyla yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
“Otoriterlik ve baskı artıyor”
“Salgın sınıf ve ırk ayrımını gözler önüne seriyor. Dünyanın her yerinde yoksullar hastalığa daha fazla yakalanıyor, sağlık hizmetine ve gıdaya erişmekte daha büyük zorluk çekiyor ve daha fazla ölüyorlar. Ekonomik zorluklar ve işsizlik karşısında umutsuzluğa düşen insanlar intihara sürükleniyor.
“Sermayenin kamusal alan, sosyal devlet ve toplumsal dayanışmayı yok ederek sınırsızca kuşattığı ülkemizde ve dünyada, salgın yoksulları ve kırılgan kesimleri vuruyor. Sağlık hizmetleri ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerinin ve insana dair her şeyin piyasalaşması yurttaşları salgın ve yoksulluk karşısında tek başına bırakırken, ülke kaynaklarını sermayenin çıkarları için kullanan iktidarlar otoriterliği ve baskıları artırıyor.
“Virüs mü, açlık mı ikilemi”
“Evde kalabilmenin bir ayrıcalık haline geldiği günlerde işe gitmemenin sonucunu gelirden mahrum kalma ve ödenemeyen faturalar olarak yaşayan işçiler ‘virüs mü açlık mı?’ ikilemine bir kez daha sıkıştırılıyor.
“Bilgisayar ve internet imkânı olmayan milyonlarca çocuk, uzaktan eğitimden yararlanamıyor. Devlet hastanelerinde hastalık belirtisi taşıyanlara bile test yapılmazken, özel hastanelerde parayı veren test yaptırıyor.
“Hem sınıfsal hem ırkçı”
“Yapılan çalışmalar, koronavirüsün en çok yoksulları etkilediğini gösteriyor. ABD, İngiltere ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde Covid-19’a dair araştırmalar hem sınıfsal hem de ırk ayrımını çağrıştıran verileri ortaya koyuyor.
“BM Küresel Açlığa Karşı Mücadele Birimi’nin yayımladığı rapora göre, salgın dünyada 265 milyona yakın insanı açlıkla yüz yüze bırakacak. UNICEF’in yayımladığı rapor ise salgınla yoksulluğa itilen çocukların sayısının 100 milyona ulaşacağını vurguluyor.
“Salgına yakalanma ve ölüm oranlarında dünyada Siyahlar ve Latinler ilk sırada yer alırken, Türkiye’de ise İstanbul, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Marmara'da ölüm hızı yüksek ve daha fazla insan ölüyor. Ön sırada ise emekçiler var.
“Salgın sermaye rejimine fırsat”
“Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) araştırmasına göre, DİSK üyesi işçiler arasında pozitif vaka oranı Türkiye ortalamasının 3,2 katı. İktidar evde kal çağrıları yaparken milyonlarca emekçiyi göz göre göre ölüme yolladı. Dardanel ve Vestel’de olduğu gibi salgına yakalananlar gizlenirken, işçiler kölelik koşullarında çalıştırıldı.
“Salgın sermaye açısından otoriter çalışma rejimi düzenlemelerini hayata geçirmenin fırsatı olarak görülüyor.
“Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) Covid-19 pandemisi değerlendirme raporunda, HES bilgileri üzerinden alınan verilere dayanarak İstanbul üzerinden yapılan örneklemede, ekonomik seviyesi yüksek olan ve düşük olan semtlerde, mahallelerde vakaların ilerleyiş hızının değiştiği ortaya konuluyor. Covid-19 sınıfsal sınırlar içerisinde ilerliyor.
“Sigortası ve güvencesi olmayan sanatçılar çaresiz”
“Salgın, toplumun güvenceden ve düzenli gelirden yoksun kesimlerini vuruyor. Müzik-Sen açıklamasına göre Korona döneminde aylardır işsiz olan yüze yakın müzisyen intihar etti. Çoğu güvencesiz çalışan müzik ve sahne emekçileri her türlü destekten yoksun ölüme ve açlığa terk edildi.
“Müzik aletlerini satarak eve ekmek götürmeye çalışan müzisyenler var. Bu insanların sigortaları yok, hiçbir güvenceleri de yok. Yüz binlerce müzisyen ne kısa çalışma ödeneği ne işsizlik maaşı alabiliyorlar. Rekor düzeydeki işsizlik nedeniyle başka iş yapmak isteyenler de iş bulamıyor.
“Pandemi, iktidar tarafından rahatsız olduğu bir kültürel üretimi fiilen yok etmek için araçsallaştırılıyor.
“Tek yol birlikte örgütlü mücadele”
“İktidarın neoliberal politikalarının sonucunda yurttaşlar tarafından yaratılan ülke kaynaklarının sermayenin çıkarları için harcandığı, yurttaşların ‘normalleşme’ adı altında ölüme terk edildiği bir ortamda, hayatımızı korumak, insanca, onurumuzla yaşayabilmek için tek yol, örgütlü mücadeleden geçiyor.
“Dayanışma ağlarını güçlendirmek elzem. Halkı yoksulluğa ve ölüme iten neoliberal politikalara karşı mücadeleyi büyütmek için meclis içindeki ve dışındaki demokrasi güçlerinin halkın katılımına dayalı bir halkçı seçenek yaratabilmesi hayati önemde.
“Salgın kapitalizmle aynı hedefi vuruyor: Yoksulları, emekçileri ve makbul vatandaşlık sınırları içinde görülmeyenleri... Demokrasi güçleri de salgının, sömürü düzeninin mağdurlarını birleştirmeksizin bu karanlıktan çıkışın mümkün olmadığını unutmamalı, ayrışmaları değil, dayanışmayı büyütmeli.” (TP)