Çevre ve Kent Haberciliği Atölyesi’nin İkinci Günü Tamamlandı

IPS İletişim Vakfı/bianet'in düzenlediği 10 gün sürecek olan Çevre ve Kent Haberciliği Atölyesi ikinci gününde gazeteci Yücel Sönmez, çevre gazeteciliğinde haber aşamasının öncelikle ‘’sıcak çapa bulabilmek’’ olduğunu dile getirdi; basit ve net dil kullanmak, iyi görsellerle haberi desteklemek ve konuyu bütünlüklü bir şekilde sunabilmenin önemine dikkat çekti.

İkinci oturumda ise gazeteci Faruk Eren, editör-muhabir arasındaki bağlam üzerine tecrübelerini aktardı.

Sönmez: Sansür edilen çevre haberleri var

Çevre haberciliğinin bir tür hak savunuculuğu olarak tanımlayan Yücel Sönmez, haber takibinin önemini vurgularken Türkiye’de bunun zor olduğunu da belirtti.

"Gazeteci haber kaynağı ilişkisi koptu. Artık sosyal medya bu konu da çok iyi. Türkiye’nin her yerine yayılmış yerel aktivistlere sosyal medyayla ulaşabiliyoruz.’’

Gezi’deki ilk olayların ortaklığının da ağaç olduğunu vurgulayan Sönmez, sansür edilen çevre haberlerinin olduğunu dile getirdi ve çevre haberlerinin dolgu malzemesinden ana konuya taşındığını ifade etti:

"İnsanlar artık çevre haberlerine daha farklı bir duruş sergiliyor. Çevre haberleri paylaşılan ilk üç haberden birisi.”

Eren: Editörün halka karşı sorumluluğu vardır

Öğleden sonra gerçekleştirilen oturumda gazeteci Faruk Eren, editör muhabir arasındaki ilişkinin zaman zaman gerilimli olabileceğini belirtirken, muhabirin daima haberini takip etmesi gerektiğini dile getirdi.

Eren, gazetecilikte editörün halka karşı sorumluluğu olduğunu ve saha kadar olmasa da zaman zaman sıkıntılar yaşandığını dile getirdi. Gazetecilikte yaşanılan kötü olaylara merkezden takip etmenin zorluklarını "haber merkezi travması" olarak tanımlayan Eren şöyle konuştu:

"Birçok kanlı olayda gazeteydim. Bütün bu olayları haber merkezinden takip edersiniz. Yaşanılan bu olaylar editörler içinde bir tür travmadır.’’

(PD/ÇT)