Yaşamını Çanakkale'de sürdüren Sarısen, 1998'de, Çanakkale Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün toplum merkezinde, "kadının insan hakları eğitimi" gören 200 kadından birisi oluyor önce. 16 hafta süren eğitim sürecinde, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nden başlayıp kadının insan hakları ihlallerinin saptanması, ekonomik hakları, cinselliği, doğurganlığı konuları ile feminizm ve örgütlülük üzerine çalışmalar yapıyor diğer kadınlarla.
Bireysel olarak başvurduğu, ancak zamanla bir örgütlenme içine girdiği kurumda, kadınlarla, Çanakkale'de kadın çalışmasını başlatabilmek için bir şeyler yapmaları gerektiğini fark ediyor Sarısen.
"O havayı kokladıktan sonra vazgeçmek pek mümkün olmuyor. Çünkü yaşanan sorunları biliyorsunuz ve duyarsız kalmak gibi bir hakka da sahip değilsiniz" diyor. Ve arkadaşlarıyla birlikte, çeşitli bağımsız kadın kuruluşlarını Çanakkale'ye davet ediyorlar. Mersin, İstanbul ve İzmir'den gelen kadınlarla birlikte sorun tespiti yapıyorlar.
"Bu çalışmayla, şiddetin ya da hak ihlallerinin çok da doğu-batı ayrımı yapmadığının ve gizli kaldığının farkına vardık. Kadının ekonomik bağımsızlığını kazanabilmesi; onu evden çıkartabilmek, sosyal yaşama aktif olarak katabilmek ya da kendini ifade edebilmesini sağlayabilmek için çok önemliydi. Bir de aile içi şiddetin, eğitimli insanların fazla olmasından dolayı yaşanmıyormuş gibi göründüğü ortaya çıktı" diyor Sarısen.
Bir araya gelen kadınların kendi sorunları ve ihtiyaçlarının yanı sıra SHÇEK'in daha önceden yaptığı alan çalışmasının yardımıyla ortaya çıkardıkları tespitler, onlara, bireysel mücadele yerine örgütlü mücadelenin gerekliliğini gösteriyor. Ve 1999 yılında, "Çanakkale Kadının El Emeğini Değerlendirme Derneği"ni kuruyorlar. Tabii 200 kadının başladığı çalışma, 100 kadınla sürüyor. Nedenine gelince, Sarısen şöyle anlatıyor:
"Örgütlenme dediğimiz zaman geçmişten gelen bir kaygı var. Bir grup arkadaşımız sosyal hizmetlerde proje grubu olarak kalmayı tercih etti bu yüzden."
Dernekte kadınların, tamamen kendilerine gelir elde ettiklerini vurgulayan Sarısen, "Çanakkale'nin turistik alanı kordonda, nisan ayından kasım başlangıcına kadar sadece kadınların oluşturduğu bir pazar kuruluyor. Orada kadınlar; takı, kendi diktikleri keçe, otantik bluzlar, örgüler, danteller, yazmalar ve daha pek çok şey satıyorlar" diyor.
Tamamen bağımsız çalışan grup, SHÇEK'le işbirliğini de sürdürüyor. Kadınların ekonomik bağımsızlığını kazanabilmesi, sosyal yaşama aktif olarak katılabilmesi, haklarının bilincine varması, aile içi şiddetin önlenmesi yönünde çalışıyor.
Kadınlara psikolojik ve hukuksal desteğin sağlandığı bir kadın danışma merkezleri olan Çanakkaleli kadınlar, ilk olarak bir sığınma evi açmayı hedeflemişler aslında. Ve şu anda merkez olarak kullandıkları bina, sığınma evi olarak verilmiş onlara. Ancak sosyal hizmetler bağlamında bağımsız olmadığı ve yatak kapasitesi yeterli gelmediği için, danışma merkezine çevirmişler binayı. Zaten ilk açılması gereken kurumun bir danışma merkezi olduğunu fark etmişler sonra. Psikolojik ve hukuksal danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra merkezde, kadının insan hakları eğitimi veriliyor ve çeşitli kurslar düzenleniyor.
"Kadının ekonomik bağımsızlığını kazanması amacıyla İngilizce ve bilgisayar kursları düzenledik. El işi, takı tasarımı çalışmaları yaptık. Kadınlardan gelen taleplere yönelik alanlardı bunlar. Fakat biz, aynı zamanda kadınları biçilmiş rollerin dışına da çıkartmaya çalışıyoruz" diyen Sarısen, kadınlar için eğitimin artık biçki, dikiş kurslarıyla sınırlı kalmaması gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
"Bir arkadaşımız, belediye başkanına, kadınlara yönelik iş imkanı olmadığını söylemişti. Belediye başkanı da 'Ben size, hanginizin ağır vasıta ehliyeti var diye sorsam, hanginiz var dersiniz?' dedi. Arkadaşımız da 'Bana destek olursanız ben ağır vasıta ehliyeti almak istiyorum' cevabını verdi. Sosyal hizmetler kurumunun desteğiyle ehliyeti aldı ve otobüs şoförü olarak işe başladı."
Sarısen ve arkadaşları, özelikle toplumsal cinsiyet rolleri üzerinde durdukları çalışmalarında, Türkiye'de bir ilke de imza atıyorlar: Anne ile çocuğun oyuncak, babayla çocuğun da pasta yapması üzerine bir yarışma düzenliyorlar. Bu yarışma, oldukça dikkat çekiyor ve ses getiriyor. Ne de olsa o zamana dek Çanakkale'de kadınlar için hiçbir çalışma yapılmamış.
Kadının insan hakları eğitiminin de Çanakkale'de bir ilk olduğunu söyleyen Sarısen, "Çok iyi karşılanmadı ilk etapta. Erkek düşmanı addedildik. Elimizin hamuruyla erkek işine karıştığımız söylendi. Tepkiler erkeklerden geldi çoğunlukla" diyor. Ancak şu anda oturmuş bir kimliğe sahip olduklarını da eklemeden geçmiyor.
Üniversite, lise ve ilkokul mezunlarından oluşan kadın grubu içinde yer alan Gülay Sarısen, Anadolu Üniversitesi Sağlık İşletme Bölümü 2. sınıf öğrencisi.
"Üniversiteyi bitireceğim ve sağlık alanında çalışacağım" diyen Sarısen, "Bu havayı kokladıktan sonra, insanlar için çalışmak, birçok şeyden daha önemli geliyor" diye ekliyor.
Evli ve bir çocuk annesi olan 35 yaşındaki Sarısen, SHÇEK'te eğitime başlamadan önce, yasal haklarının bilincinde olan bir insan olarak görüyormuş kendini.
"Ama benim de gözden kaçırdığım, ihlal olarak adlandırmadığım birçok şey olduğunu gördüm ve gönlümü, yüreğimi verdim bu işe" diyor şimdi. Zamanını tamamen kadın çalışmalarına ayıran Sarısen, sığınak ve eş güdümlü müdahale merkezi kurmaya yönelik çalışmalarına da vurgu yapıyor.
"100 polise toplumsal cinsiyet rolleri, aile içi şiddet durumunda yapılması gerekenlerle ilgili eğitim verdik. İstanbul barosuyla ortaklaşa bir çalışmaydı bu. Önümüzdeki dönem eğitim verilecekler arasında baro çalışanları ve eğitimciler var" diyen Sarısen de eğitim verenlerden biri.
Kadınlara yönelik şiddet konusunda yaptığı çalışmalardan dolayı Sarısen'e, 'Ailende şiddet mi görüyorsun da bu işe başladın' deniyormuş çoğu zaman. O, bu soruyu soranlara verdiği yanıtı, bize de aktarıyor:
"Hayatımızı babamıza, kardeşimize, kocamıza ya da çocuğumuza göre yönlendiriyoruz. Yani hep başkasına göre yaşıyoruz. Bize ait bir yaşam var ve onu yaşamamız gerektiğini savunuyorum. Bu benim tercihim ve tercihim doğrultusunda bir hareket alanı oluşturmuş durumdayım. Eşim de bunun farkında. İnsan, kendi şansını kendi yaratmalı. Yapmak istediğinizi ertelememelisiniz." (MT/BB)