Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesi, Türkiye’nin 7. dönem raporuna dair nihai görüşlerini dün açıkladı.
Komite, hükümet yetkililerinin kadınlara yönelik ayrımcı açıklamalarına, kadının birey olarak değil "eş ve anne" olarak değerlendirilmesine, çocuk evliliklerine, yasalardaki ayrımcı düzenlemelere, kanun uygulayıcıların kanunları, kadınların ise haklarını bilmemesine, çözüm sürecinin sona ermesi, darbe girişimi ve diğer gelişmelerle ortaya çıkan güvensiz ortamın kadınların insan haklarına etkilerine değindi.
61 maddelik açıklamada, “Olumlu Değerlendirmeler” üç maddede özetlenirken, “Temel Endişe Alanları ve Tavsiyeler” bölümünde sırasıyla şu başlıklar yer aldı:
Sivil toplum örgütleri, Kürt kadınları, mülteci ve sığınmacı kadınlar, Sözleşmenin (CEDAW) görünürlüğü ve yasal statüsü, ayrımcı düzenlemeler, ulusal İnsan Hakları Kurumu, adalete ve yasal desteğe erişim, kadınların ilerlemesi için ulusal sistem, geçici özel önlemler, stereotipler ve zarar verici uygulamalar, kadınlara karşı toplumsal cinsiyet temelli şiddet, “namus” adına cinayetler ve intihara zorlamalar, insan ticareti ve fuhşun istismarı, siyasete ve sosyal yaşama katılım, eğitim, sağlık, kırsal alanda kadınlar, tutuklu kadınlar, evlilik ve aile ilişkileri.
Türkiye 8. dönem raporu, Temmuz 2020’de CEDAW Komitesi’ne sunacak.
TIKLAYIN - TÜRKİYE’NİN KADIN HAKLARINA DAİR ÖNEMLİ İKİ HAFTASI
Olumlu değerlendirmeler
Komite, Türkiye’nin 2010’daki 6. dönem değerlendirmesinden sonra hazırlanan ve yürürlüğe giren 6284 nolu Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un olumlu bir gelişme olduğunu vurguladı.
Komite, Türkiye’nin kurumsal ve politik altyapısında kadına yönelik ayrımcılığı kaldırmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için çabalarına da yer verdi; 2014–2023 Ulusal İstihdam Stratejisi, 2014-2018 10. Kalkınma Planı ve 2012-2016 Kırsal Alanda Kadının Güçlendirilmesi Ulusal Eylem Planı örnek gösterildi.
Son olarak, 6. dönem değerlendirmesinin ardından Türkiye’nin 2011’de İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi’ne Ek İhtiyarı Protokolü ve “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini imzalaması da olumlu değerlendirmeler arasında yer aldı.
Endişeler ve tavsiyeler
Komite, yakın zamanda yaşanan darbe girişimi de dahil olmak üzere, mevcut güvensizlik ortamının kadınların insan haklarına olası etkileri hakkında endişelerini dile getirdi. Türkiye’yi insan haklarına ve hukuka bağlılığa, yargı bağımsızlığına ve ifade özgürlüğünü korumaya; anayasal düzeni muhafaza etmeye, kadınların haklarına saygı göstermeye ve korumaya çağırdı.
Sivil topluma yönelik birkaç senedir süren baskılar ve sivil toplum temsilcileri, gazeteciler ve aktivistlere yönelik tutuklamalarla ilgili endişelerini dile getiren Komite, kadın örgütlerinin ve diğer hak örgütlerinin insan hakları sözleşmelerinin uygulanmasına aktif katılımını mümkün kılan bir ortam yaratmaya çağırdı.
Kürt kadınlar
Kürt kadınların sivil, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar alanında süregelen dezavantajlı durumu ve ötekileştirilmesiyle ilgili endişelerini dile getiren Komite, bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri almaya çağırdı.
Mülteciler
Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik çabalarını takdir eden Komite, buna karşın kamplardaki ve kamp dışındaki mülteci kadınların güvencesiz ve güvenliksiz durumuna dikkat çekti.
Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde seks işçiliğinde artışın, mülteci kadınlara yönelik cinsiyet temelli şiddetin kayıt altına alınmamasının, kadın ve kız çocuklarının ekonomik nedenlerle zorla evlendirilmesinin ve çokeşli evliliklerin endişe verici olduğunu belirtti.
Ayrımcı düzenlemeler
Kadınlara karşı ayrımcı yasaların ayıklanması için çaba gösterildiğini belirten Komite, yine de bazı ayrımcı düzenlemelerin varlığını sürdürdüğünü belirtti.
Genital muayenenin hakim ve savcı kararına bağlı olduğunun belirtildiği TCK 287’yi hatırlatan Komite, genital muayenenin yasal olmasını eleştirirken, bekaret testinin kişinin mahremiyetinin ihlali olduğu söylendi.
Ayrıca evli kadınların kürtaj hakkı için kocasından izin almasını gerektiren yönetmeliğin de ayrımcı düzenlemeler arasında yer aldığı belirtildi.
Adalete erişim
Kadınların haklarını bilmemesi, Kürt kadınların, mültecilerin ve azınlıkların hak talebi sırasında karşılaştığı dil engeli, kanun uygulayıcıların ise kanunları bilmemesinin adalete erişimde engel oluşturduğu belirtildi.
Ulusal sistem
Kadın Bakanlığı’nın yerine 2011’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürülmesi konusunda endişelerini dile getiren Komite, Bakanlığın kadın ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna odaklanmadığını, farkındalık eğitim programlarının da artık cinsiyet eşitliği modülünü içermediğini vurguladı.
Stereotipler ve zarar verici uygulamalar
Kadınlar ve erkekler hakkında ayrımcı stereotiplerin; aile ve toplum içinde kadınlar ve erkeklere atfedilen geleneksel rol ve sorumlulukların muhafaza edilmesi konusundaki endişelerini de paylaştı. Eş ve anne olarak kabul edilen kadınların sosyal statülerinin, otonomilerinin, eğitim ve kariyerlerinin değersizleştirildiğini söyledi.
Devlet otoriteleri ve toplumda ataerkil tutumun yükselişte olduğu ve cinsiyet eşitliğinin “cinsiyet adaleti” kavramlarıyla içinin boşaltıldığını söyleyen Komite, hükümet görevlilerinin birkaç sefer kadınlara yönelik ayrımcı ve aşağılayıcı açıklamalar yaptığını da hatırlattı.
Komite, ataerkil tutumun ve stereotiplerin bertaraf edilmesi için kapsamlı bir strateji benimsenmesini ve sivil toplumla işbirliği halinde farkındalık çalışmaları yürütülmesini tavsiye etti.
Çözüm sürecinin bozulması
PKK ile süren çözüm sürecinin 2015’te sekteye uğramasının ve şiddet ortamının yeniden ortaya çıkmasının kadınları da etkilediğini söyleyen Komite, Kürt kadınlara yönelik taciz, cinsel şiddet ve tehditlerin yanısıra, öldürülen ve/veya tecavüze uğrayan kadınların çıplak fotoğraflarının bir gözdağı verme aracı olarak sosyal medyada paylaşıldığı belirtildi.
Komiye, kadınların da aralarında bulunduğu çok sayıda insanın yerinden edildiğine de değindi ve sokaklarda yaşamak zorunda kalanların her türlü şiddet riskine açık olduğunu söyledi.
Komite bu konuda önerilerinden bazıları şöyle: PKK ve gençlik grupları ile çözüm sürecinin yeniden oluşturulması ve kadınlar ile kadın örgütlerinin bu sürece dahil edilmesi için mümkün olan tüm adımların atılması; güvenlik güçleri, PKK ve diğer silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilen tüm hak ihlallerinin araştırılması ve cezalandırılması; soruşturma süreçlerinin şeffaf, bağımsız işlemesi ve kamu güveninin kazanılması; cinsel şiddet ve diğer şiddet mağdurlarına tıbbi ve psikolojik destek sağlanması. (ÇT)
Sözleşme gereği Türkiye devletinin, CEDAW’ın değerlendirmesini Türkçeye çevirmek ve kamuoyuna sunma yükümlülüğü bulunuyor.
CEDAW’ın Türkiye 7. Dönem Raporu Nihai Değerlendirmesi İngilizce metni için tıklayın.