Bugün yayınlanan Avrupa Birliği Türkiye 2015 İlerleme Raporu’nda, toplumsal cinsiyet temelli şiddet, ayrımcılık, azınlıklara yönelik nefret söylemi ve LGBTİ haklarının temel endişe konuları olduğu ifade edildi.
Raporda, Türkiye Anayasası’nın temel özgürlükleri ve insan haklarını koruma altına aldığı söylenirken, son yıllarda uygulama konusunda ilerleme kaydedildiği ancak bazı temel eksikliklerin de devam ettiği belirtildi. Ayrımcılıkla mücadele politikalarının Avrupa standartlarına getirilmesine ihtiyaç olduğu söylenirken, Türkiye’nin kadınların, çocukların ve LGBTİ bireylerin haklarını etkin bir şekilde koruma altına alması gerektiği ifade edildi.
Raporda şu ifadelere yer verildi:
“Ayrımcılık karşıtı politikalarla ilgili hiçbir gelişme kaydedilmedi. Toplumsal cinsiyet çeşitliliğini destekleyen gruplar ve etnik gruplar, istihdam alanında ayrımcılık vakalarını bildirmeye devam etti. Güncel bir akademik araştırmaya göre, LGBTİ bireylerin üçte biri işyerine erişim, çalışma koşulları ve maaş konularında ayrımcılığa uğradıklarını ve hukuk sistemine olan güvensizlikleri ve mahrumiyet ihlali olasılığı nedeniyle yasal bir süreç başlatmadıklarını söylüyor.
“Fırsat eşitliği alanında, kadınların işgücüne düşük katılımı konusunda hiçbir ilerleme olmadı. Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı kurumlarının yetersizliği, kadın istihdamına engel oluyor ve onların bakıcı rolünü pekiştiriyor. Kamu sektöründe çalışma koşullarının esnekleşmesi için sadece kısmi önlemler alındı. Ev işçilerine sosyal güvence sağlanmasına dikkat edilmeli. İş ve özel hayat dengesi üzerine düzenlemeler ve politikalar, toplumsal cinsiyet eşitliğini de dikkate almalı. Cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği, problematik olarak devam ediyor. Eşitlik birimi hala kurulmadı.”
LGBTİ’lerin temel hakları endişe konusu
Raporda LGBTİ bireylerin temel haklarının sağlanmasına dikkat çekildi. 2014’te cinsel yönelimi nedeniyle bir öğretmenin işten çıkarıldığı, nefret saldırılarının devam ettiği, bu saldırılara karşı koruma sağlamak için yasal bir düzenleme olmadığı, trans bireylere yönelik ev baskınları ve polis şiddetinin sürdüğü, askeriyenin eşcinselliği “psikoseksüel bozukluk” olarak tanımlamaya devam ettiği hatırlatıldı.
Haziran ayındaki İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşüne yönelik engelleme girişimleri ve polisin orantısız güç kullanmasına da değinilen raporda, “Bu gelişmeler, LGBTİ bireylere ve haklarına karşı bir tolerans atmosferine işaret etmiyor” denildi.
İstihdamda görünen kadınların 1/3'ü ücretsiz aile işçisi
Raporda, Türkiye’de kadın istihdamının çok düşük olduğu belirtildi. 2014’te genel istihdam oranının yüzde 53,2’ye düştüğü, kadınlar (yüzde 31,6) ve erkeklerin (yüzde 75) istihdam oranı arasında derin bir fark olduğuna dikkat çekildi.
Ayrıca istihdam edilmiş olarak değerlendirilen kadınların üçte birinin, tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığı hatırlatıldı.
Yasal çerçeve var, uygulama kötü
Kadın erkek eşitliği için yasal ve kurumsal çerçevenin var olduğu belirtilirken, “Ancak kadının geleneksel rolünün desteklenmesi, yasal düzenlemenin etkin şekilde uygulanmaması ve düşük kaliteli hizmetler, kadınlara yönelik ayrımcılığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddeti temel endişe konusu haline getiriyor. Siyasetçiler ve hükümet görevlilerinin, yasalarda kabul edilen toplumsal cinsiyet eşitliği prensiplerini destekleme görevi vardır” denildi.
Hak ihlallerinde hukuk sistemine başvuran kadın sayısının çok az olduğu belirtilen raporda, kadın kaçakçılığı, seks işçiliğine zorlama ve cinsel sömürünün, özellikle Suriyeli mülteciler arasında gittikçe kötüleşen bir sorun olduğu söylendi.
"Rıza", "tahrik"...
“Rıza”, “tahrik indirimi” gibi ifadelerin, cinsel suçları gerekçelendirmek için kullanılmaya devam edildiğinin altı çizilirken, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarının belgelendiği bir sistemin varolmadığı hatırlatıldı.
Ayrıca sığınmaevi sayısının arttığı ancak koşullarının uluslararası standartlardan oldukça uzak olduğuna da raporda yer verildi.
Raporda son olarak, 7 Haziran seçimlerinde kadın milletvekili sayısının arttığı ancak 1 Kasım seçiminde bu oranın yine düştüğü, kadın temsilinin hem özel sektörde hem kamu sektöründe yeterli olmadığı söylendi. (ÇT)