Fransız Ulusal Meclisi'nde 16 Ocak'ta saat 09.00'da başlayan ve tüm gün süren kolokyumda, göç çerçevesinde evlilik biçimleri ve Türkiyeli kadınların yaşadıkları durum sorgulandı.
25 yıldır Paris'te etkinliklerini sürdüren ACORT/Türkiyeli Yurttaşlar Meclisi Derneği bünyesinde yer alan Türkiyeli Kadınlar Grubu'nun düzenlediği kolokyuma konuyla ilgili uzmanlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve parlamenterler katıldı.
Mert: Sosyal problemler hasır altı ediliyor
ACORT derneği başkanı Sevinç Mert, hükümetlerin iki yüzlü politikalarının altını çizerek şöyle dedi:
"Şimdiye dek uygulanmış ve uygulanması öngörülen uyum politikalarıyla kendi gelenek ve görenekleri arasında bir cendereye sıkıştırılmış Türkiyeli ve diğer göçmen kadınların, sanki her gün zorla evlendirildiği, her gün namus cinayetine kurban gittiği tablosu yaratılıyor, herkesin yüzleşmek zorunda olduğu gerçek sosyal problemler hasır altına itilerek sahte bir gündem yaratılıyor."
Türkiyeli Kadınlar Grubu'nun kurucularından olan Mert, halen zorla evlendirilmeye çalışılan kadınlar olduğunu, ancak, Türkiyelilerin çoğunlukla kendi kültürlerinden biriyle evlenmeyi tercih ettiğini belirterek şöyle konuştu:
"Ama burada doğan ve büyüyen genç kuşaklara sadece kağıt üzerinde Fransız yurttaşı olarak bakılırsa ve iki kültürü zenginlik olarak yaşamaya çalışan bu gencecik insanlara her adımlarında 'farklı' oldukları hissettirilip, senin kültürün, dinin kötü ve gerici denilirse, birinci kuşak anne babalara vurulan 'içine kapalı toplum' damgasını genç kuşakların daha tehlikeli boyutlarda yaşamasına kimse şaşırmasın."
Göçmenler günah keçisi yapılıyor
Mert'in, konuşmasında dikkat çektiği diğer görüşler ise şöyleydi:
"Entegrasyon politikaları yanlış problemleri çözmeye çalışıyor. Hükümetler hiçbir zaman gerçekten sorunu çözmek için yaklaşmadı. Şimdiye dek, türban, zorla evlilik gibi yaşanan sorunlar üzerinden politika yaparak göçmenleri ve kadınları, yaşanan her ekonomik sıkıntının sebebi olarak gösterip, yolunda gitmeyen her şeyin günah keçisi yaptı.
"Artan ihtiyaca rağmen, yıllardır kadın sığınma evlerinin sayısında hiçbir artış olmadı. kadına uygulanan dışlanmayı, cinsel tacizi, fiziksel ve ekonomik şiddeti önleyici yasalar için çığlık çığlığa yapılan çağrı ve taleplere hükümet kulağını tıkadı.
"Ayrımcılık ve ırkçılık tüm hızıyla devam ettiği için, göçmenler arasındaki işsizlik oranı her geçen gün artarken, yaşanan sosyal problemlerin kaynağı göçmenlerin dini ve kültürüymüş gibi gösteriliyor. Var olan politikalar, insanların kültürel farklılıklarını zenginlik yerine sakatlıkmış gibi göstermekle meşgul; bu da kin ve nefret tohumları ekmekten başka hiçbir işe yaramıyor."
Göçmen kadınlar hükümetlerin manipülasyonuna alet olmayacak
Mert'e kolokyumda; göçmen kadınların ve onların Fransız vatandaşı olan çocuklarının; iktidarda kalmak isteyen hükümetlerin manipülasyon aleti olmayacağının altını çizdi.
Uyum politikaları, kadınlardan başlamak üzere herkes için eşit hakların uygulandığı alanlar yaratamazsa, asla kapanamayacak yaraların açılacağı, kolokyuma katılan tüm sosyolog, araştırmacı ve uzmanlar tarafından tekrarlandı.
Toplantıya Almanya'dan katılan Selmin Çalışkan ile Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi'nden (CNRS) sosyolog Christine Delphy, Almanya'da vatandaşlık başvurusuna yeni düzenlemeler getiren ve "Müslümanlık sınavı" olarak adlandırılan testi eleştirdiler.
Almanya'daki vatandaşlık testine eleştiri getirildi
Testte "Kızınız bir yabancı ile evlenmek isterse tepkiniz ne olurdu? Oğlunuz size eşcinsel olduğunu söylese ne yapardınız? Çocuğunuzu zorla evlendirir misiniz? Bir kadının önemli bir mevkide bulunmasını ister misiniz? Kadın-erkek eşitliğine inanıyor musunuz?" gibi sorular bulunuyor.
Çalışkan ve Delphy şunları söylediler: "Aynı sorular Fransızlara ya da Almanlara sorulsa ne yanıt verirlerdi? Herhalde birçoğu vatandaşlık sınavını geçemezdi. Göçmenler mi, onları karşılayan toplum mu kendi içine kapalı?"
ACORT/Türkiyeli Kadınlar Grubu'nun Fransız Ulusal Meclisi'nde düzenlediği kolokyumu tüm gün takip eden geniş izleyici kitlesi arasında bulunan üst düzey hükümet ve devlet temsilcilerine, göçmenlere hizmet veren resmi kurum görevlilerine, kolokyumda yapılan analizlerin, tespitlerin ve çözüm önerilerinin kitaplaştırılacağı açıklandı.
Türkiyeli Kadın Grubu'nun, kadınların göçmen ve kadın olmalarından dolayı yaşadıkları çifte ayrımcılığa ve yaşamın her alanında katlanmak zorunda kaldığı dışlanma ve şiddete karşı, önümüzdeki dönem yoğun bir çalışma kampanyası başlatacağı hatırlatıldı.
Akademisyen ve araştırmacılardan oluşan geniş katılım
Çalışma ve etkinliklerin en büyük amacı kadınların, kendi yaşamları hakkında karar vererek, aktif birer yurttaş olarak yaşadıkları Fransız toplumu içinde gerçek yerlerini almaları, olarak açıklandı.
Kolokyuma, Riva Kastoryano, Angelına Etiemble, Verda İrtiş, Hamit Bozarslan, Anne Guıılou, Aksu Bora, Leyla Ertorun, Christine Delphy gibi uzman ve araştırmacıların yanı sıra, psikolog Ahmet Kaptan ve antropolog Nadine Weibel gibi akademisyenler katıldı.
Ayrıca Almanya'daki kadın hareketi aktivistlerinden Selmin Çalışkan'ın da konuşmacı olarak katıldığı kolokyumda, Türkiyeli göçmen kadının ve Fransa'da doğmuş genç kuşak kadınların dünü ve bugünü sorgulandı. (SÖ/AD)