Fotoğraf: AA/Arşiv
Eğitim Reformu Girişimi'nin (ERG) yıl içerisinde farklı zamanlarda 5 dosya halinde yayımlayacağı Eğitim İzleme Raporu 2019'un dördüncü dosyası "Öğretmenler" yayınlandı.
Öğretmen politikalarındaki mevcut durumu değerlendiren dosyada, öğretmenleri ilgilendiren pek çok gelişme yer alıyor ve değerlendirmede "Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023" (ÖSB) ile "2023 Eğitim Vizyonu" belgeleri temel alındı.
Bugün bir panelde duyurulan "Öğretmenler" raporunun sunumunu, ERG Eğitim Gözlemevi Politika Analisti Yeliz Düşkün ve Araştırmacısı Bahar Uzunkök gerçekleştirdi. Özlem Mecit (Okul Yöneticisi, İstanbul ENKA Okulları) ve Ebru Kılıç Arguç (Öğretmen, Gülbağ Selim Sırrı Tarcan İlkokulu) konuşmacı olarak yer aldı. Özlem Mecit, öğretmenin güçlenmesi; Ebru Kılıç ise kapsayıcı öğretim pratikleri bağlamında deneyimlerini paylaştı ve değerlendirmelerde bulundu.
Düşkün: 92 bin öğretmen açığı var
Düşkün, öğretmenlerin eğitim sisteminin en önemli aktörü olduğunu ve eğitim sisteminin başarısının öğretmeni aşamadığını dile getirdi. Sunumu sırasında öğretmen sayıları ve atamaları, öğretmenlerin çalışma koşulları ve Öğretmenlik Meslek Kanunu'na değinen Düşkün şunları söyledi:
"Türkiye'de 92 bin civarında öğretmen açığı var. Bireyin yaşama hazırlıklı başlayabilmesi için önemli olan okul öncesi eğitiminde ise öğretmen ataması ise ihtiyacın altında kalıyor. Okul öncesi eğitim 5 yaşta zorunlu olduğunda ise 14 bin öğretmene ihtiyaç olacak. Bunun için de kaynak ayrılması gerekiyor."
"Öğretmenler dezavantajlı bölgelerde kendi istekleriyle kalmalı"
Düşkün sözlerine, "Öğretmenlerin dezavantajlı bölgelerde bulunmalarını sağlamak çok önemli ama onları bu bölgelerde zorunlu olarak tutmak yerine destekleyerek ve kendi istekleriyle kalmalarını sağlamak daha önemli. Aksi takdirde eğitimin niteliğine olumlu katkısı olmaz" diyerek devam etti.
Uzunkök ise Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan 2023 Eğitim Vizyonu'nda öğretmenin tüm hedefler için ana aktör olduğunu söyleyerek, "Vizyon Belgesi, öğretmenin mesleki mesleki gelişimine ağırlık veriyor. MEB tarafından 24 mesleki gelişim programı başlatıldı ancak seçilen alanların hangi ölçütlerle belirlendiği açıklık kazanmalı." dedi. Uzunkök, 2023 Eğitim Vizyonu'nun öğretmen yetiştirmede de değişiklikler öngördüğünü, pedagojik formasyonun kaldırılarak öğretmen yetiştirme programlarının uygulama ağırlıklı olduğunu belirtti.
Mecit: Meslek kanununa ihtiyaç var
Rapor sunumunun ardından gerçekleşen panelde konuşan Dr. Özlem Mecit, öğretmenle ilgili yapılacak tüm çalışmaların başında, yetişmesinden emekliliğine kadar olan süreçte bir meslek kanununa ihtiyaç olduğunu vurguladı ve şunları söyledi: "Politika belgelerinde öğretmenin sadece hesap vermesi gereken taraf olmadığının, hakları olduğunun vurgulanması çok önemli."
Arguç ise şunları söyledi:
"Öğretmen olarak ben de kendimi güvende hissetmeliyim. Öğretmenin güvende hissetmemesi öğretmen iş birliğimize, kurum kültürümüze zarar verebilir. Öğretmen ile ilgili düzenlenecek kanun, statü farkı gözetmeden kapsayıcı olmalı ve özlük haklarımız net çizgilerle belirlenmeli."
"Öğretmen, çocuğun iyi olma halinde ve başarısında kilit role sahip olan, eğitim sisteminin niteliğini belirleyen en önemli aktördür" denilen raporda, Türkiye'de öğretmenlik mesleğine özgü bir kanunun gerekli olduğu konusunda paydaşlar arasında bir uzlaşı olduğunun altı çizildi. Raporda bu konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:
Öğretmenlik Meslek Kanunu yasa taslağı kamuoyuyla paylaşılmadı
"Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çıkarılmasına ilişkin hedef 2023 Eğitim Vizyonu'nda yer aldıktan sonra bu konuda somut çalışmalar
başladı; ancak hazırlanan yasa taslağı kamuoyuyla paylaşılmadı. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun iyi yönetişim ilkelerine bağlı bir biçimde, öğretmenlerin mevcut durumuna ilişkin araştırmalar dikkate alınarak hazırlanması ve yürürlüğe girmesi önemlidir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun hazırlanması aşamasında pek çok kurum öneri metinleri hazırladı; ancak yasa taslağı kamuoyu ile
paylaşılmadığından katkıların taslağa ne ölçüde yansıdığını değerlendirmek güçtür. Bu paylaşımın yapılmaması saydamlık bakımından da sorunludur.
"Aynı derecedeki memurlardan daha düşük maaş alıyor"
Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun eğitimin niteliğinin artmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlayacak pek çok düzenlemeye yasal dayanak oluşturma potansiyeli bulunuyor. Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik ayrımının, ihtiyacın olduğu bölgelerde ve okullarda öğretmenlerin en az dört yıl kalmaları güvence altında tutularak, kaldırılması ve tüm öğretmenlerin aynı statüde görev yapmaları bu iyileştirmelerin başında geliyor."
"Çeşitli göstergeler Türkiye'de kamu kurumlarında çalışan öğretmenlerin hem yükseköğretim mezunu çalışanlara kıyasla, hem de aynı derece ve kıdemdeki başka pek çok meslekten devlet memuruna (örneğin uzman doktor, mühendis, araştırma görevlisi,
polis memuru, vaiz) göre daha düşük maaş aldığını gösteriyor. Öğrenci başına yıllık ortalama maaşın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranı, Türkiye'de OECD ortalamasının altındadır."
Kadın üst düzey yönetici sayısında Türkiye 145 ülke arasında 107. sırada
"Türkiye'de Öğretmenler ve Okul Müdürleri Kimlerdir?" başlıklı bölüm ise toplumsal cinsiyet üzerinden değerlendirmelerde bulunuyor. Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Araştırması'nın (Teaching and Learning International Survey - TALIS) verilerine göre Türkiye, yüzde 7,0 olduğu Japonya'dan sonra kadın okul müdürlerinin oranının en düşük olduğu ülke olarak dikkat çekiyor.
Tabloyu büyütmek için tıklayın.
"Türkiye'de, ortaokul kademesinde TALIS 2018'e katılan 3.951 öğretmenin %55,8'i, 196 okul müdürünün ise yalnızca %7,2'si kadındır. Bu oranlar OECD ortalamasında sırasıyla %68,3 ve %47,3'tür. Türkiye, bu oranın %7,0 olduğu Japonya'dan sonra TALIS'e katılan
ülkeler içinde kadın okul müdürlerinin oranının en düşük olduğu ülkedir. TALIS, bu durumun nedenlerini açıklayan bir veri sunmuyor ve bu konuda yapılmış başka bir kapsamlı araştırma da bulunmuyor; ancak raporda öğretmenler arasında kadınlarının oranının, okul yöneticilerine kıyasla daha yüksek olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye'nin durumu, diğer ülkelerle kıyaslandığında, kadınların okul yöneticiliğine yükselmeleri konusunda toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa pek çok ülkeden daha fazla maruz kaldıklarını düşündürüyor. Toplumsal Cinsiyet Uçurumu 2017 raporu, kadın üst düzey yönetici sayısında Türkiye'nin, 145 ülke arasında 107. sırada olduğunu gösteriyor." (AÖ)
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.