Meral Akkent
Museum Frauenkultur Regional-International
Fürth/Bavyera, Almanya
www.frauenindereinenwelt.de/
Dünyada 1950’lerden başlayarak 2009 sonlarına kadar uzanan 51 kadın müzesinin yazdığı bir kadın müzesi tarihi var. 2009 sonlarında yedi yeni müze daha kurulma aşamasında bulunmakta. Kadın müzelerinin varlığı „neden bir kadın müzesine gerek var?“, „Erkeklerin girmesi yasak mi olacak?,“ „Bu müzede kadınlar mi sergilenecek?“ gibi ender olarak merak, ama çoğunlukla karşıt olma, küçümseme, alay etme gibi tavırları içeren soruları da beraberinde getirmekte. Birçok kadın müzesi şu anda ikinci ya da üçüncü nesil kadın tarafından yönetilse de, kurucularının karşılaştığı önyargılar ile şimdiki yöneticilerinin cevaplamak zorunda kaldığı önyargılar arasında fazla bir fark bulunmuyor.
Neden bir kadın müzesine gerek olduğunu, bir kez daha açıklamak gerekirse üç kavram kullanmak gerekecek: İhtiyaç, mecburiyet, özgürlük
İhtiyaç, çünkü 1970’lerdeki feminist kadın hareketi, kadın araştırmalarında disiplinlerarası çalışmalar yolunu da açtı. Bu ortamda kadın müzeleri fikri de gelişmeye başladı. Kadın müzeleri, disiplinler arası çalışma sonuçlarının daha geniş çevrelerle, kamuyla paylaşılacağı bir yer olabilirdi ve oldular.
Mecburiyet, çünkü feminist kadın hareketinin tartışma konuları, geleneksel müzelerde kadınların kendilerini bulamadıkları gerçeğini ortaya çıkarmıştı. Öyleyse kadının özne olacağı bir mekanın yaratılması gerekliydi.
Özgürlük, çünkü kadın hareketinin devinimi yeni vizyonları, yaratıcı enerjiyi, yeni projeleri de beraberinde getirerek çeşitliliğin dayanılmaz çekiciliğine giden geniş yolu açmıştı.
Kadın müzeleri, geleneksel müzelerin içeriğini zenginleştirdi, tarihe, sanata yeni açılardan bakmayı talep etti, özendirdi. Şartların zorlamasıyla ya da tercih nedeniyle mobil müze, mekansız müze, sanal müzeler gibi alternatif tasarımlarla müze alanına yeni soluklar getirdi.
Bir metropolde canlı bir kültür yaşamının tam ortasında, ya da kültürel çekim merkezinden uzakta, küçük bir kent veya bir dağ köyünde kurulmuş 51 kadın müzesi, farklı konu profilleriyle, çok büyük ya da çok sınırlı bütçeleriyle, farklı mekan anlayışlarıyla, çalışmalarında feminist bakış açısının varlığı ya da yokluğuyla ve daha birçok çeşitlilikleriyle varlar ve neden varoldukları halen sorgulanmasına rağmen, kendilerini yerleşik ve önemli bir kültür kurumu olarak tanımlamaktalar.
1960’lı ve ve 80’li yılların
feminist kadın hareketleri, etkin olduları ülkelerin politika, hukuk,
iş yaşamı, eğitim sistemi, aile içi ilişkiler, kadınların kamuya
ait ve özel kurumlardaki nicesel ve niteliksel temsili, cinsiyet gözeten
dil kullanımı ya da kamusal ortak alanların cinsleri gözeterek tanzimi
gibi tüm konularda kadın aleyhine varolan cinslerarası ayrımcılıkları
giderecek, kadınların yaşam kalitelerini yükseltecek göreceli
kazanımlar elde ettiler. Göreceli, çünkü anneannelerimizin 100
yıl önceki durumlarını gözönüne alırsak, 2009 yılında yaşayan
kadınlar açısından oldukca yol alınmış görünüyor. Birkaç
istisna ülke dışında2 kadınlara oy hakkı verilmesi
ya da üniversitelerin, kadınlara da açılması için protestolar
düzenlemek zorunda değiliz. 50 yıl öncesine göre de daha iyi durumda
olduğumuzu düşünebiliriz. Ülke sayısı sınırlı olsa da, kadın
politikacılar sorumlu konumlara gelebiliyorlar, her ülkede olmasa
bile birçok ülkede kadına karşı şiddetin, ceza kanunlarında yaptırımı
var. Her dünya yurttaşı için geçerli olmasa bile, prensip olarak
sözcüklerle de „ayrımcılık yapılamayacağı“ biliniyor.
Acil çözüm bekleyen birçok sorun
ise, halen kadın hareketlerinin tartışma ve çalışma gündemini
oluşturmaya devam ediyor. Eşit işe eşit ücret kuralı birçok
ülkede geçerli değil. Almanya´da 2009 istatistiklerine göre aynı
iş kolunda çalışan kadın ve erkeklerin ücretleri arasında
%30 ila %40 arasında değişen bir fark var. Cinslerin eşit kariyer
yapma şansı hedefi gerçek anlamda hayata geçirilmiş değil. Alman
üniversitelerinde yapılan tüm aydınlatıcı çalışmalar, özendirici
projeler, üniversite kanunlarının tüm bağlayıcı maddelerine karşın
1997’de %9 olan kadın profesör oranı, 2007’de ancak % 16’ya
çıkabildi.
„Work – Life balance“ konusunda cinsler arasındaki kadın aleyhine dengesizlikler devam etmekte. Bir kadın için çocuk sahibi olmak yaşamın değişmesi anlamına gelirken, bir erkek için çocuk sahibi olmak en iyi ihtimalle belli bir yaşam sürecinin değişmesi anlamına geliyor. Ruh ve bedeni acıtan şiddet 3, kadın bedeninin cinsel objeliği ve bunlara benzer nice başlık önemli sorunlar olarak onyıllardır tartışılmakta ve her alanda kadının yaşam kalitesini iyileştirme stratejileri geliştirilmeye devam edilmekte. Kadın müzelerinin ortaya çıkış nedenlerini ve artan sayılarını kadının yaşam kalitesini iyileştirme projesiyle aynı bağlamda görmek gerekli.
Önemli kişilerin biyografilerinin
sergilendiği Hall of Fame ya da Pioneer Memorial House gibi mekanların
şeref listelerinde sadece erkek biyografilerinin olmasına bir tepki
olarak, önce ABD’de ve Avustralya’da, kadın müzesi tarihinin
ilk örnekleri olarak tanımlanabilecek Women’s Hall of Fame’ler
ya da Pioneer Women’s Memorial House’lar ortaya çıkıyorlar.
Bu yeni projeler, tesbit edilen eksikliğe bir alternatif
olarak yerel 4
tarihdeki meşhur kadınların biyografilerini sergiliyorlar.
„Ünlü kadın salonları“ bir ihtiyaçtan doğuyor fakat, hedef
henüz sisteme kritik getirmek değil, sadece tamamlayıcı bir rol
oynamak. Müzeler ise halen tartışmasız ulvi bir mekan olma özelliklerini
korudukları için, kadının özne olarak eksikliği henüz farkedilmiş
değil.
1950 yılında Avustralya’da, üniversiteleri ile ünlü Brisbane kentinde Pioneer Women’s Memorial House Museum „Miegunyah”5 kuruluyor. Çalışma alanı Queenslands tarihinde önemli rol oynamış kadınlar olarak belirlenmiş. Bu müzeyi 1958 yılında ABD’de, Ponca City’de kurulan Oklahoma Eyaleti kadın tarihini belgeleyen Pioneer Woman Museum 6 izliyor ve elli’li yıllar bu iki kadın müzesiyle kapanıyor.
1960´lı yıllar sadece bir müzeye gebe: 1969 yılında ABD´de, New York Eyaleti, Seneca Falls´da, kadınların ABD tarihine önemli katkılarının arşivlenmesi amacıyla National Women’s Hall of Fame7 organize ediliyor.
1960’lı yıllarda yükselen feminist kadın hareketinin etkileri, kadın müzeleri bağlamında 1970’li yıllarda görülmeye başlıyor ve ABD’de Alabama Eyaletinin küçük ölçekli bir kenti olan Marion’da 1970 yılında Alabama Eyaleti kadın kültürünü sergilemek amacıyla Women’s Hall of Fame8, kuruluyor. 1973 yılında ise Texas Eyaletinin beşinci büyük kenti sayılan Fort Worth, National Cowgirl Museum and Hall of Fame9, dişi kovboylar tarihini belgelemesiyle, genel kadın tarihinden ayrılarak özel bir konuda yoğunlaşan ilk kadın müzesi oluyor. 1978 yılında gene ABD’de Ohio Eyaletinin en büyük kenti olan Columbus’da, Ohio kadınları odaklı Ohio Women’s Hall of Fame10 açılıyor.
80’li yıllardaki yeni feminist kadın
hareketinin etkileri, yeni ilk´lerin de önünü açıyor:1980’lerde
Türkiye´de feminist kadın hareketi gündemi belirliyor ve kadınlar
lehine en fazla yasanın çıkarıldığı bir dönem olmasını sağlıyor;
Yapılan halk oylaması sonucunda, %60 oyla İsviçre Medeni Kanununa
ilk defa kadın ve erkek eşitliği prensibi giriyor; İsveç Silahsızlanma
Bakanı Alma Mydal, Nobel Barış Ödülünü alan 6. kadın oluyor;
Marguerite Youcenar Académie française’a kabul edilen ilk kadın
oluyor; Üniversitelerde ve üniversite dışında „Kadın Araştırmaları“
kurumlaşmaya başlıyor; Feminist etnologlar anaerkil kültürler ve
cinslerin birbiri üstünde egemenlik kurmadığı cemaatler konularında
araştırmalar yapıyorlar; İsviçre Appenzell-Außerrhoden kantonunda,
başarısız dört oylamadan sonra, kadınlar nihayet 1990 yılında
oy kullanma hakkını elde edebiliyorlar.
Almanya’da kadınlar „erkek“
mesleklerinde eğitilmeyi de talep ediyorlar, ABD, Almanya, İsrail
ve Filistin´de kadınlar yoğun barış hareketleri başlatıyorlar.
Alman Yeşiller Partisi %50 kadın kotası uygulamaya başlıyor.
Diğer taraftan ise 1980’lerde dünya
ekonomisinin yükünün 2/3’ini kadınların taşımasına karşın,
dünya kazancına ancak 1/10 oranında ortak olabiliyorlar. Politika
ve ekonomide söz sahibi kadın oranı %4’den az. Kadınların 1/3’ünün
doğum kontrolü olanağı yok. Dünya kadın nüfusunun yarısı doğum
esnasında tıbbi yardım alamıyor.
1985 yılında Birleşmiş Milletler
organizasyonunda Nairobi’de gerçekleşen Dünya Kadın Konferansına
katılan 155 ülkeden 15 000 kadın, kadın yaşam kalitesinin önündeki
engelleri tanımlıyor ve hangi stratejilerin gerekli olduğunu tartışıyor.
Eşit işe eşit ücret, kadınların tüm mesleklerde çalışabilme
şansı ve politik karar sürecinde kadınların temsilinin yükseltilmesi
konuları 2000 yılına kadar halledilmesi gereken konular olarak
öne çıkarılıyor.
Avrupa Birliği ülkelerindeki
politik karar mekanizmalarındaki düşük orandaki kadın temsili,
Avrupa Parlamentosu araştırmalarıyla tesbit ediliyor ve düzeltilmesi
yönünde önlemler geliştiriliyor.
1980’li yıllardaki yoğun feminist tartışma atmosferinde sanat ve kadın, tarih ve kadın, kent ve kadın konulu eleştirişel analizler, varolan müzelerin içeriklerini de tartışma konuları arasına kattı. Bu eleştirileren esinlenen kadın grupları alternatif müze yaratma arayışlarına girdiler. 1980’lerde sekiz kadın müzesi kazanıldı ve 2000’li yılları da kapsayacak olan sürecte kadın müzeleri sayısı hem niceliksel artış gösterdi, hem de konu açısından çeşitlendi.
1981’de Bonn’da (Almanya) kadın müzeleri tarihinde „Kadın Müzesi“ adını ilk kez kullanacak olan Frauenmuseum11, kendisi de sanatçı olan Marianne Pitzen’nin gişimi ve disiplinler arası çalışan bir grup akademisyen kadının desteğiyle, geleneksel müzelerde kadın sanatçıların yeterince temsil edilmemesine karşı bir reaksiyon olarak kuruldu. 2000 yılında 28. kuruluş yıldönümünü kutlayan Frauenmuseum kendisini „tüm kadın müzelerinin annesi“ olarak nitelendirmeye başladı.
Aynı yıl Washington’da „Kadınların sanatta yarattığı harikaları“ göstermek isteyen kadın sanat eserleri koleksiyoncusu Wilhelmina Cole Holladay (1922 - ) evinde kendi koleksiyonunu haftanın belli günlerinde ziyaretçilere açtı. Kurmayı düşledigi müzeyi, 1983 yılında Beyaz Saray yakınındaki 78.810 metrekarelik bir binayı satın alıp, onararak gerçekleştirdi. 1987 baharında National Museum of Women in the Arts (NMWA)12 ismi verilen müze, feminist sanat tarihçisi Dr. Eleanor Tufts´un küratörlüğünü yaptığı „Amerikan Kadın Sanatçılar:1830-1930“ sergisi ile açıldı.13
1984 yılı üç kıtada kurulan
üç müze ile anlamlı bir yıl oldu: „Sanat, kültür ve
tarihteki genel anlayışa karşı“ sloganı ile kurulan
ve anaerkil kültür konusunda yoğunlaşmayı seçen Frauenmuseum
Wiesbaden (Almanya);14
„Tarihi küçük şeyler oluşturur“ ifadesinin içini, kırsal
bölgelerde kadın yaşamını sergileyerek doldurmak isteyen bir grup
tarih bilimcisi kadının kurduğu Pioneer Women’s Hut (Tumbarumba,
Avustralya);15 ve öyküsü küçük bir feminist
kadın grubun girişimciliği ile 1982 yılında başlayan ve
1991 yılından itibaren resmen Danimarka ulusal kadın müzesi olarak
kabul edilerek, bütçesini devletin karşıladığı ender kadın müzelerinden
biri haline gelmeyi başaran, Danimarka ulusal kadın kültürü odaklı
çalışan Kvindemuseet i Denmark /Women’s Museum in Denmark
(Arhus, Danimarka).16
Kuruluşundaki adı Women's
Heritage Museum olan International Museum of Women’ın
(ABD, San Francisco) tarihi bir anne ve kızı ile başlıyor: Kızına
kadın tarihi konusunda bilinçlenebileceği bir mekan arayan
sosyolog Elisabeth Colton, bu arayış sürecinde 1985 yılında
kurulmuş Women's Heritage Museum ile karşılaşıyor. Kızı
feminist düşünceyle tanışırken, Elisabeth Colton’da bu müzenin
vizyon geliştiren bir gönüllüsü oluyor. Bir kadın müzesinin etki
ve ilgi alanının daha geniş olması düşünü paylaşan bir
grup müze gönüllüsü kadınla birlikte, müzenin adıyla birlikte
çalışma anlayışını da değiştiriyor. International
Museum of Women 2006 yılından beri
„Sosyal değişimleri gösteren, global anlamda ortak harekete
özendiren ve sınırlar ötesi ortaklıklar kuran bir internet müzesiyiz“
ifadesiyle kendini tanımlıyor ve bu tanıma uygun olarak
internet ortamında tüm ilgi duyanların katkıda bulunabileceği,
sınır tanımayan interaktif sergiler tasarlayan bir müze haline getiriliyor.17
Her müze tanınmak ve bilinmek isterken,
Berlin´de 1986 yılında adı Saklı Müze (Das verborgene
Museum)18 olan bir kadın müzesi kuruldu. Müzeyi kuran
bir grup sanat tarihçisi kadın amaçlarını, sanatçı olarak önemsenmeyen
ve bu nedenle eserleri müze depolarında tutularak adları zamanla
unutulan kadın sanatçıları unutulmuşluktan kurtarmak ve „saklı“
kalmış sanatçıların eserleri müzelerin sergi salonlarında
yer buluncaya kadar Das verborgene Museum’u gerekli bir
kurum olarak açık tutmak olarak belirlediler.
1987’de kurulan
Michigan Women’s Historical Center & Hall of Fame (ABD, Lansing, Michigan)19 ise, 1973 yılında bir grup bilimsel araştırmacı kadının Michigan Kadın Araştırmaları Derneğini kurması sonucu ortaya çıktı. Bu proje, okul ve üniversitelerde Michigan’lı kadınların tarihteki rolleri hakkında varsayılan ve öğretilen bilgileri tümden değiştirmek amacıyla, Michigan State Üniversitesi kampüsünde çalışmalarına başladı.
1990’lı yıllar, International
Federation for Resarch in Women’s History’nin (IFRWH)
de destekleriyle kadın tarihi konulu araştırmaların
akademik alanda kendini kabul ettirdiği bir zaman dilimi oldu. Kadın
tarihi, 1990’larda kurulacak 18 yeni kadın müzesinin de ortak konusu
oldu. 1990 yılında eğitim uzmanı C.N. Mangala, Hindistan kadın
kültürüyle ilgili objeleri kişisel çabasıyla toplayarak, müdürü
olduğu okul binasında Hindistan’nın ilk kadın müzesi Shashwati
Women’s Museum’u (Bangalore) kurdu. 20
1991 yılında üç yeni müze açıldı.
Bu müzelerden ikisi, „müze“ içeriğini yeniden
tanımlayacak iki yeni modeli de beraberinde getirdi: Bir grup kadın
tarihçi yaşadıkları kentin kadın tarihini gün ışığına
çıkarmak için Bremen´de
(Almanya) Bremer Frauenmuseum’u kurdular.21
Bu müze, çalışmalarını halen „kendi mekanında“ değil,
kentin tüm kamusal mekanlarını kullanarak sürdürmeyi seçen
ender müzelerden biri olma özelliğini taşımaktadır.
Women’s History Museum – on wheels
(Washington, ABD) alışılmışın dışındaki ikinci kadın
müzesi modeli oldu. Tarih öğretmeni ve kütüphaneci Jeanne
Schramm kendi maddi olanakları ile eski bir otobüsü, Amerikan tarihinde
önemli rol oynamış 20 kadın biografisi ile gezici müze olarak düzenledi
ve 1991-2009 arasında kadın tarihi konusunda gönüllü olarak çalıştı.
Okul, kütüphane gibi kurumların önüne parkederek bilgiyi
izleyicinin ayağına götürdü.22
„Sufraget’lerin oy hakkı
talebi hareketi Batı’da başladı, bu hareketin onuruna müzemiz
kuruldu“ diyerek kendini tanıtan Women of the West Museum
(Los Angeles, ABD) ile 1991 yılı sona erdi. 23
1993 yılında da bir önceki yıl gibi üç yeni müze daha kuruldu. Merano’da (İtalya) 18 yaşından itibaren kadın kıyafetleri koleksiyonu yapan Evelyn Ortner, kadın tarihi konusunda çalışan bir grup kadınla, kadın kıyafetleri örneğinde 200 senelik Avrupa kadın tarihinden bir kesitin belgelendiği Museo della Donna / Frauenmuseum “Evelyn Ortner
„´i
kurdu.24
„Connecticut kadınlarının kamu
yaşamındaki başarılarına saygı göstermek, onların
öykülerini unutturmamak, halkı bu konuda eğitmek, kadınlara ve
kız çocuklarına başarılarının devamı için ilham vermek“
ifadesi ise, gene 1993 yılında
kurulan Connecticut Women's Hall of Fame’in (ABD, New
Haven, Connecticut) kuruluş amacı olarak tanımlandı.25
Bu müze de, bir üniversite çatısı altında kurulduktan sonra (Hartford
College for Women, University of Hartford), bağımsız bir kurum haline
gelen müzelere örnek teşkil eder.26
„Kendi seçtiği yolda yürüyen her kadın bir öncüdür“ düsturu ise, 1993’de Avustralya kadın tarihi konusunda çalışmaya başlayan National Pioneer Women’s Hall of Fame’e ait (Australya, Alice Springs)
.27
1994 yılı da, kuzey Avrupa,
Orta Avrupa ve Afrika’dan örneklerle 90’lı yılların neredeyse
geleneği haline gelmiş olan üç yeni kadın müzesi açılışı
ile devam ediyor: Afrika´nin ilk kadın müzesi ve Senegal’in
ilk özel müzesi, her kadın müzesinin kuruluşunda olduğu
gibi gene bir kadının hayali ve yaratıcı bir grup kadının çalışmaları
ile kuruldu. Annette Mbaye d'Erneville ve grubu, Goree adasında
Kölelik Müzesi’nin tam karşısındaki küçük bir binanın bir
„aile evi, toplantı ve meslek eğitim merkezi“ olarak tanziminden
sonra, açtıkları müzelerine The women museum
„Henriette Bathily“ adını verdiler.28 Bu müzede
pirinç işçisi kadınlardan, akademik ve politik yaşamdaki kadınlara,
kadın hareketindeki aktivist kadınlardan, sendikacı ya da sokak satıcısı
kadınlara, kadın yazarlardan seramikçi, kumaş boyacısı gibi geleneksel
el sanatlarında isim yapmış usta kadınlara uzanan bir çizgide Senegal
kadın yaşamı sergilendi. Ayrıca kadın bağlamında kölelik
tarihi, kölelik öncesi yerli kadın tarihi, günümüz Senegal’inde
kentsel ve kırsal alanlarda kadın yaşamı gibi konulara da yer verildi.
Kvinnomuseum
(Bergslagens, İsveç)29 ve Stuttgarter Frauenmuseum30,
(Stuttgart, Almanya) kurucularının tarihçi kadınlar
olması, yaşadıkları kentin kadın tarihi konusunda çalışmaları
ve kendi kentlerindeki kadın kültürü politikasına bir alternatif
olarak doğmuş olmaları gibi nedenlerle birbirleriyle ortaklık
gösteriyorlar. Fakat iki müzenin varoluş biçimi
arasında önemli bir fark var: Stuttgarter Frauenmuseum, kurulduğu
yıl olan 1994’den günümüze kadar çalışmalarını tıpkı
Bremer Frauenmuseum (Almanya) gibi „müze binasız“
yürütüyor, çalışmaları için kente yayılmış çeşitli kamusal
alanları kullanmayı tercih ediyor.
1995 yılında Asya´da iki, Kuzey Avrupa’da ve Afrika´da birer müze ile, ilk defa bir yıl içinde dört yeni kadın müzesi kurulmuş oldu. Bir yılda kurulan dört kadın müzesi sayısına
2000 yılında tekrar erişilecek,
2006 yılında ise Avrupa ve Güney Amerika´da açılan altı
yeni müzeyle de bu rekor kırılacaktır.
1995 yılında, kadın müzeleri alanında devlet kadın politikaları da artık söz sahibi olmak istiyorlar. 1989 yılında Norveç’te kadın müzesi kurmak isteyen bir grup kadın, projelerini Norveç Tüketici Hakları Bakanlığı’na veriyor. Bakanlık bu projeyi, kadınların politik yaşama katılımlarını destekleme amaçlı bir program çerçevesinde, „kadın tarihi“ konulu bir araştırma yapılması ve kent müzesinde gösterilmesi şartıyla maddi açıdan desteklemeyı kabul ediyor. Böylece 1995 yılında açılacak olan Kvinnemuseet’in (National Women’s Museum)
31 (Kongsvinger, Norveç)
tohumları atılıyor. 1998 yılına gelindiğinde ise, Kvinnemuseet
resmi devlet müzesi ünvanını kazanarak devlet bütçesinin
giderlerini karşıladığı az sayıdaki kadın müzelerinden biri
oluyor.
Vietnam’da
1995 yılında Ho Chi Minh
ve Hanoi kentlerinde iki yeni müze daha açılıyor ve bir sene içinde iki kadın müzesi açılan ilk ülke oluyor. Nam Bo Womens´ Museum (Ho Chi Minh)32 ve The Hanoi Women’s Museum (Hanoi)33, Vietnamese Women’s Union girişimciliği ve Vietnam Kültür Bakanlığı’nın maddi destekleriyle ile açılan ve Vietnam kadını ideolojisinin resmi devlet politikası olarak üretildiği mekanlar. İki müze de, Fransız ve Amerikan ordusuna karşı savaşmış, endüstri ve tarımsal üretimde başarılarıyla öne çıkmış işçi kadınlar gibi örnek kadınları tanıtıyor. Bu kadınların özel eşyalarını ve yaşadıkları bölgelerden objeleri sergiliyor. Kadınların tarihsel süreç içindeki ev içi „vazifeleri“ni gösteren objelere de yer veriyor ve Dong Son (M.Ö. 1. yy.) çağından kadın takıları tanıtılıyor. Kuruluş aşamasında tüm Vietnam’dan kadınların objeler gönderdiği ve bir kadın mimarın proje çalışmasını yaptığı The Hanoi Women’s Museum çalışma hedeflerini belirlerken, devletin kadın kimliği anlayışını ve beklentilerini de tanımlamış oluyor: “Kadınlarımız ne yazık ki kültürümüz ve geleneklerimizle bağlarını kaybettiler. Bu müzede onlara kültürümüzü öğreteceğiz ve dikiş nakış kursları vereceğiz.“
Sudan kadın müzesi olan Women’s Museum, 34 Afhad University for Women bünyesinde ve Kadın Araştırmaları bölümü içinde kuruluyor. Müzenin amacı, Sudanlı kadınların günümüzdeki siyasi, sosyal, ekonomik statüsünü ve gelişmelerini belgelemek, kadın kültürü mirasını korumak, Sudan kadın hareketinin öncülerini belgelemek, kadın araştırmaları için dokümentasyon yapmak ve gelecek kuşaklar için bir kadın bilgi merkezi oluşturmak.
1996 yılında „Daha iyi bir dünya, ancak kadın ve erkek eşitliği ortak prensibini kabul etmiş bir nesil için gerçekleşecektir. Evrensel ayrımcılık ve şiddet de bitecektir o zaman bitecektir. Daha yapacak çok şey var. Bizler ve gelecek nesiller, geçmişten dersler çıkarmak ve geleceği şekillendirmek istiyorsak, kadınların deneyim ve katkılarından haberdar olmalıyız“ prensibi ile National Women’s History Museum (ABD, Washington)
35 kuruldu. Arzu ettikleri
yerde bir bina sahibi oluncaya kadar, çalışmalarını sadece sanal
müzelerinde sürdürme kararını aldılar. Politik ağırlığı olması
amacıyla müze binasının Capitol ya da The National Mall yakınında
olmasını tercih ettiler. Girişim grubu,
2009 yılında diğer Amerikan ulusal müzelerinin de bulunduğu The
National Mall yakınında „Kadınların başarılarının
kapsamlı olarak gösterilebileceği bir müze için, en uygun
yer“ olarak niteledikleri bir binayı nihayet buldular.36
1998 yılında kadın müzeleri sadece Amerika kıtasında bir sanal kadın müzesi ve bir anı evi projesi ile artış gösterdi: Online women’s museum (Kanada) 37
tarihci, arşivci ve kütüphaneci
Dawn Elizabeth Monroe’nun 1998 yılından beri kapsamını her
geçen yıl arttırarak sürdürdüğü bir projesi.
Gönüllü olarak kız izcilerle de çalışan Monroe, grubunu Kanada
kadın tarihi konusunda bilgilendirmek istediğinde malzeme bulamayınca
bu projeye başlamış, diğer kız izci grubu başkanı arkadaşları
da arşivindeki bilgilerden yararlanmak isteyince, çalışmasını
internet ortamında hizmete sunmuş. Dawn Elizabeth Monroe, Online
Women’s Museum sayfasında bulunan
„Hangi önemli kadınla doğum günümü paylaşıyorum?“ „Kanada
pullarındaki kadınlar kim?“ „İlk başarılar “, „935 –2009
yılları arasında kadınlar açısından önemli neler oldu?“, „kadınlardan
özlü sözler“ gibi menülerde topladığı bilgilerle kız
çocuklarının ilgisini çekecek konularla, onları kadın tarihine
yaklaştırmak ve bilinçlendirmek amacını güdüyor.
„Bu evde kadın oy hakkının
tarihi yazıldı, burası müze olmalı“ talebiyle 53 sene süren
bir mücadele, Susan B. Anthony Haus’un38
(ABD, Rochester) 1998 yılında açılması ile sonuçlandı.
Susan B. Anthony (1820-1910) ABD’de 1920 yılında kadınların kazandığı
oy hakkını göremeden ölen, ilk kadın oy hakkı savunucusu. Müze
yapılması başarılan evinde, Sufraget hareketi içindeki diğer kadınlarla
birlikte çalışmalar yapmış, taleplerini yazıya dökmüş ve hatta
bu çalışmalarından ötürü kendisine verilen ev hapsi cezasını
da, kız kardeşiyle birlikte bu evde çekmişti.
Afrika kıtasının Senegal’den sonra 1999 yılında Mali’de kurulan ikinci kadın müzesi, Bamako kentinde feminist tarihçi, filozof, romancı Profesör Adame Ba Konare öncülüğünde,
Muso Kunda (Musée de la Femme)39
adı verilerek „Kadınların
özgürlük yolundaki uzun yürüyüşü anısına“ açıldı.
Muso Kunda, Mali dilinde „kadın tarafı“ anlamına gelmekte ve
müze, Kayes, Djenné, Mopti, Tombouctou gibi ülkeyi teşkil
eden hiç bir kültür grubunu gözardı etmeyen çoğulcu bir
anlayışla Mali’nin kadın tarafını sergiliyor.
Fransa´da açılan Musée de la Femme40 (Faucigny) 18. ve 20. yüzyıllara ait yöresel kadın objeleriyle, kadın tarihini belgeliyor ve 1999 yılı bu müzeyle sona eriyor.
Tüm dünyada 12 milyon insanın
„Savaşa Hayır!“ protestolarına rağmen 2000’li yıllar
yeni savaşlar yılı oldu.
Birçok ülkede muhafazakar partiler güçlendi. Avrupa Birliği
üyesi Polonya'da, ABD'nin pek çok eyaletinde ve El Salvador'da
kürtaj yasaklandı. Bir müslüman ülkenin ilk kadın başbakanı
Benazir Butto, suikast sonucu öldü. Birçok ülkede cinsiyet
araştırma kürsüsü olmayan üniversite neredeyse kalmadı, ama artık
kurumsallaşmış olan feminist hareketin, toplumsal ve politik
alanlardaki görünürlülüğü ve etkili olma özelliği de azaldı.
Küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliği, ekonomik
kriz ve işsizlik global sorunlar oldu.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen 2000
ve 2009 yılları arasında 18 yeni kadın müzesi açıldı.
Yedi yeni müze de kuruluş aşamasında bulunuyor.
2000 yılında Asya, Avrupa ve Amerika
kıtalarında dört yeni müze açılışı kutlandı. 1995 yılındaki
başarı tekrar yakalanmıştı.
Japan Association for the Advancement of Working Women kuruluşunun, 1868’den günümüze kadın çalışma yaşamı tarihi konulu, Tokyo’da açtığı Center for the Advancement of Working Women 41 isimli
kadın müzesi, hem genel olarak müze
anlayışına, hem de kadın müzeleri içeriğine ilginç
katkılarda bulundu: Kariyer Desteği, İşyeri Kurma Yardımı, Sağlık
Danışmanlığı, Kadın Kütüphanesi, Kadın Grupları Dokümentasyon
merkezi, Kadın Kültür Programları gibi birimleri nedeniyle sinerjisi
yüksek bir bina komleksi içine, kadın müzesi entegre edildi. 2000
ve 2007 yılları arasında 1 milyon kişiye hizmet veren bu projenin
amacı şöyle belirtilmekte: „Çalışan ve
çalışmak isteyen kadınları, sağlıklı ve dinamik bir bireysel
çalışma tarzına erişebilmeleri amacıyla desteklemek.“
Hittisau, Avusturya´nın Bregenzerwald
ormanlık bölgesinde 1.883 nüfuslu bir köy. 2000 yılından beri
bu köyün kadınlarının günlük yaşamlarında işlettikleri pansiyonlardan,
hayvan bakımından, tarım, ev işleri ve çocuk bakımından
başka, bir de Frauenmuseum42 var. Tarihçi
ve sanat tarihçisi Elisabeth Stöckler, hayalindeki kadın müzesini
bir köyde kurarak hem köy kadınlarının yaşamına yeni
bir anlam katmayı, hem köy yaşamına bir ivme kazandırmayı, hem
de projesini gerçekleştirmek için küçük bir yerleşme biriminindeki
idari mercilerle daha kolay anlaşabileceği düşüncesiyle yola çıktı.
Uzun ve doğru stratejiyle sürdürdüğü mücadelelerden sonra, ormanlık
bir bölgeye uygun olarak inşa edildiği için bir mimari ödül de
kazanmış olan modern müze binasının finansmanı dahil olmak üzere,
tüm müze giderlerini belde bütçesine kabul ettirerek bu projesini
gerçekleştirdi.43
A Frugal Woman's Museum (ABD,
New Bedford) 44 Henrietta Howland Robinson Green
(1834 -1916) anısına kurulmuş ve finans dünyasında
kendine yer edinebilmiş başarılı kadınları tanıtmak için kurulan
bir müze. Henrietta Howland Robinson Green öldüğünde ABD’de
kadınlar henüz oy kullanma hakkına sahip değildiler ve iş
dünyasında ciddiye de alınmıyorlardı. Buna rağmen Henrietta
çok başarılı bir iş kadını olmakla kalmadı, ayrıca New York
borsasında büyük servet kazanan ilk kadın oldu. Başarılarından
rahatsız olan erkek ekonomi dünyası, ona orta çağda da sıradışı
kadınlara yakıştırılan cadı sıfatını vererek, kendisini
„Wall Street Cadısı“ olarak adlandırmıştı. Öldüğünde serveti,
günümüz rayiciyle 2,1 milyar Dolar olan Henrietta eli sıkılığı
ile de tanınıyordu. Henrietta Howland Robinson Green’in yaşadığı
ev 2000 yılında müze yapıldığında, onun bu özelligine atıfta
bulunularak, müzeye „Tutumlu Kadın Müzesi“ adı verildi.
2000 yılının son müzesi The Women's Museum (ABD, Dallas)45 birçok „ilk“i gerçekleştirmiş bir kadın müzesi: isminin patentini almış, dört seneden az bir zamanda 30 milyon Dolar bağış toplamış, en modern teknik donanımlı bir kadın müzesi binasına sahip olmuş ve dünya tarihinde bir kadın projesine verilen en büyük bağışın sahibi.46 1970’lerde kadına karşı şiddet konusunda aktif çalışmaları da olan Cathy Bonner, Texas Eyaleti Ticaret Bakanlığı icra müdürlüğü görevini yaparken, kendisine ve çevresindekilere şu soruyu sorduğunda müzenin kuruluş fikri de 1996 yılında doğuyor: „Dünyada neden
8 000 müze var da, bir tane bile kapsamlı bir kadın tarihi müzesi yok?“
The Women's Museum varolma nedenini hem geleceğe bir yatırım olarak hem de gelecek neslin genç kadınlarına, kendilerinin bugün toplumda bulundukları yere ancak geçmişteki „bazı çok mert ve yürekli kadınların omuzlarında yükselerek gelebildiklerini“ öğretmek ve bunu asla unutturmamak olarak tanımlıyor.
2001 yılında Museum of the Romanian
Peasant Woman in Maramures47 3 küçük bir kent olan
Dragomiresti´de (Romanya), belde idaresi tarafından ülkenin sosyalist
geçmişine atıfta bulunularak, hristiyanlığı, gelenekleri, dili
ve yöresel kadın giysilerini asırlarboyu devam ettiren Maramures
köylü kadınlarının ve „insanlığın gelişmesine
anne, anneanne, eş, kızkardeş rolleri ile katkıda bulunan tüm
kadınların“ anısına açılıyor.
Temmuz 2002’de Shaanxi Üniversitesinde (Çin) düzenlenen Women Culture Museum’un
48 açılış töreni, kadın öğrenciler ve kadın öğretim üyeleri için unutulmayacak anılardan biri oldu.
Femist araştırmacı Li Xiaojiang
ise törenin en önemli kişisiydi. Li Xiaojiang, 1949 yılından
beri kadın konusunda akademik çalışmalar yapmış,49
Çin’i kadın araştırmaları ile tanıştırmış, çeşitli
üniversitelerde kadın araştırmaları bölümlerini kurmuş ve ilk
dersleri vermiş, 1990 yılında Çin’de yapılan ilk akademik kadın
konferansını düzenlemiş, 1997 yılında antropolojik ve etnolojik
objelerden oluşan 400 parçalık özel koleksiyonunu
Shaanxi Universitesine bağışlayarak, Çin’in ilk kadın
müzesinin temelini atmıştı. Müze önce üniversite binası içinde
tahsis edilen 200 metrekarelik bir mekanı kullandı. 2009 yılında
ulusal müze statüsüne getirilerek, üniversite kampüsü içinde
5000 metrekarelik bir alanda 1,2 milyon Dolar maliyetinde yeni yapılacak
modern bir müze binası inşası planlandı. Üniversite, gerekli meblağın
%50’sini karşılamayı taahhüt etti. Geri kalan miktar için yurt
içi ve yurt dışında bağış kampanyası başlatıldı. 50
Müzede şu anda anaerkil toplumlarda kadının rolünü inceleyen
bir sergi projesi çalışmaları devam etmekte.
Kadın müzesi dünyası 2003
yılında iki kıtada, içerik açısından yenilikler de getiren,
ikisi sanal üç müze ile zenginleşti. Göç alan Batı
Avrupa ülkelerinde ayrımcılık konulu tartışmalar ve araştırmalar
ve ayrımcılığa karşı strateji geliştirme konuları gündemin
değişmezleri arasında bulunmakta. Bu gündem çerçevesinde Almanya´da
2003 yılında sergilerinin içeriğini ayrımcılığa karşı bir
strateji olarak kullanan ve çalışma şiarı „anlamanın temelinde
karşılaştırma yatar” olan Museum Frauenkultur Regional
– International 51
(Fürth/Bavyera) kuruldu. Bu müzenin ortaya çıkmasına neden
olan birikim ise 1989’da başlamıştı: Milliyet ve ulus gibi kavramların
ayrıştırıcı özelliği nedeniyle, „biz farklı anadillerine
sahip bir grubuz“ ifadesiyle kendilerini tanımlayan ve benim
de kurucu üyelerinden olduğum bir grup kadın 1989 yılında Bir
Dünyanın Kadınları - Kadın Günlük Yaşamını
Araştırma Merkezi’ni kurdu.52 Bu merkezde,
1990’lı yıllarda akademik çevrelerin henüz mesafeli yaklaştığı
kültürlerarası karşılaştırma medoduyla, kadın günlük yaşamını
inceleyen araştırmalar yapılıyordu. Bu araştırmaların, ayrımcılığa
karşı kullanılabilecek anlamlı verilerinin, pratik kullanım değeri
kazanabilmesi amacıyla da, araştırma sonuçları gezici sergiler
olarak tasarlanıyordu.
2001 yılında, 14 yılda biriken ve ilerde daha da fazlalaşacağı kesin olan sergi malzemelerimizin artık bir müzeyi gerekli kıldığını düşünerek Museum Frauenkultur Regional – International’in üç yıl sürecek olan kuruluş çalışmalarını başlattım. 2000’li yılların sonuna kadar kurulan tüm kadın müzeleri içinde „Kültürlerarası karşılaştırma medodu“ profiliyle çalışan tek müze olma özelliğine sahip bu müze, yeni kurulacak kadın müzelerini de kültürlerarası karşılaştırma metoduyla çalışma konusunda bilgilendiriyor, özendiriyor ve destekliyor.
2003 yılının son kadın müzesi
yine sanal ortamda kurulan „Azerbaycan Gender Informasıya
Merkezi“ websayfasında Azerbaycanca, Rusca ve İngilizce olarak
Azarbaycan kadın tarihi ile ilgili belgelere ve yorumlara yer veren
Virtual Muzey.54
2006 yılında altı yeni müze birden açılıyor:
Bütçesi Avrupa Birliginin "Equal"
2005-07 destek programları çerçevesinde ve Andaluz Otonom Bölgesi
tarafından, Roman kadınlarının İspanyol toplumunda karşılaştıkları
ayrımcılığa karşı geliştirilen ve aynı zamanda Roman kadınlarını
iş yaşamına entegre etmeyi amaçlayan bir proje olarak Granada´da
Museo Etnológoco de la Mujer Gitana
(İspanya) 55 kuruluyor. Bu müze Roman nufusunun yoğun
yaşadığı bir semte, Roman Kadınları Derneği organizatörlüğünde
ve roman kadınlarının müze projesine aktiv katılımı sağlanarak
bir sene gibi kısa bir süre içinde yaşama geçiriliyor ve
Roman kadın kültürü içerikli ilk kadın müzesi oluyor.
2006 yılında iki müze de Hollanda’da
açılıyor. Museum van de Vrouw (Echt - Hollanda) 56
müzenin bulunduğu Echt-Susteren bölgesinde toplanmış etnografik
objeler aracılığı ile Hollanda kadınlarının toplumdaki statülerini,
tarihsel bir süreç içinde sergileme amacıyla kuruldu. Hollanda’nın
ilk kadın müzesi olma özelliğini de taşıyan Museum van de Vrouw
koleksiyonunun çekirdeğini, müze kurulurken ev kadını, terzi, ebe,
hemşire, hizmetçi, ahçı ve öğretmen kadınlar başlıkları altında
veya iç çamaşırları, üst giyim, ilaç, masallar gibi konularda
hediye edilen koleksiyonlara borçlu. Müzede yapılan konferans ve
seminerlerde, Hollanda dili olan Flemenkçe yerine, özellikle bölgesel
dil olan Friz dili kullanılmakta.
“Dünya müzelerinde sergilenen
eserlerin sadece %4’ü kadın sanatçılara ait, kadın sanatçıların
eserlerinin müzelere kabulü neredeyse olanaksız, dünyada binlerce
müze erkek tarihi ve erkek sanatını sergilemekteyken kadın sanatını
sergileyen sadece bir kaç müze bulunmakta. Hollanda´da ise bu türden
bir tek müze bile yok. FemArtMuseum bu durumu
değiştirmek istiyor.” Websayfası Flemenkçe ve İngilizce
dillerine ek olarak Hollanda´daki etnik çeşitliliğe uygun olarak
İspanyolca ve Arapça olarak da planlanan FemArtMuseum’um
(Hollanda, Amsterdam) 57, feminist din bilimcisi
Freda Dröes’in girişimciliği ile 2006 yılında başlayan
ve 2009 yılında halen devam kuruluş çalışmaları sona
erdiği zaman, müzede %96 oranında kadın sanatçıların
ve %4 oranında erkek sanatçıların eserleri sergilenecek!
2006 yılında bir grup feminist kadın, Buenos Aires kent yönetimindeki kadın daire başkanları, eski ve yeni kadın bakanlar, kadın üniversite rektörleri ve Madres de Plaza de Mayo, Katolik Kilisesi İnsan Hakları Grubu gibi politik gruplar da dahil olmak üzere idari, bilimsel ve politik alanlardaki tüm kadın potansiyelini geniş bir koalisyonda biraraya getirerek yaptıkları lobby çalışmaları sonucunda, bünyesinde Kadın Kütüphanesi ve Gender Dokumentasyon Merkezi de barındıran Museo de la Mujer’i (Arjantin)
kurdular.58
Bu müze projesinin her aşamada en önemli destekcisi Buenos Aires
kenti müzeleri genel müdürü ve 1920’li yıllardaki bir feminst
aktivistin büyük büyük torunu olan Graciela Tejero Coni oldu.
2006’nın beşinci müzesi
Şili’de kurulan ve Şili’nin ilk feminist kadın yazarı Profesör
Mercedes Valdivieso´nun (1924-1993) anısına Museo e Instituto
de la Mujer Mercedes Valdivieso
59 adı verilen ve feminist yazar Gabriela De Cicco’nun
bir grup feminist sanatçı ve araştırmacı kadınla birlikte 17 yıl
uğraştan sonra gerçekleştirdiği bir proje.
2008 yılında Kanada’da „Burada ve başka yerlerde kadın konumunun gelişmesine bir bakış“ amacı ile Senegal kökenli Lydia Olga Musée de la femme (Quebec)60 adını verdiği müzeyi açarak, yaşadığı ülkede bir kadın müzesi projesi gerçekleştiren ikinci göçmen kadın oluyor.
2009 baharında Ukrayna’da feminist bir grup gazeteci ve sanatçı kadının oluşturduğu sanal kadın müzesi Online women’s Museum 61 organize ediliyor.
2009 Aralık ayında ise Gambia’da Afrika´nın üçüncü kadın müzesi “Women’s Museum and Art Centre” 800 nüfuslu Batokunku köyünde, ressam Isha Fofana´nin girişimciliği ve maddi katkıları ile kuruluyor.
2009 yılı, Iran (Tahran), İsveç (Eggersriet), Belçika (Antwerpen)62 ve Almanya’da (Berlin) 63 kuruluş aşamasında olan dört yeni müze ile Costa Rica, Peru ve Meksika’da kadın müzeleri kurmak için bir araya gelmiş dört yeni girişimci grubun women’s museums network’e 64 katılması ile sona eriyor.
Dünyadaki sosyal değişimlerin
aynası olarak ortaya çıkan kadın müzeleri, „geriye
doğru bakarak“ yaptıkları çalışmalar ile bugünün
kadın politikalarını etkileyen roller oynamaktalar. Kadın müzelerinin
etkilerini 2002 ve 2009 yıllarında ABD ve Fransa’daki iki gelişme
çok iyi örneklemekte. Yıl 2002: „Feminist“ kelimesi ilk defa
ABD´de bir devlet müzesi olan Brooklyn Museum tarafından kullanılıyor.
Brooklyn Museum, kendi çatısı altında feminist bir sanat merkezi
açıyor „Elizabeth A. Sackler Center for Feminist Art“.
Ayrıca sadece feminist sanat içeren sanal bir arşivi de hizmete
sunuyor.65
Kadın müzelerinin etkilerinin yadsınamayacağı diğer önemli bir gelişme ise 2009 yılında Paris’te Centre Pompidou´da gösterilen ve dünyadaki diğer önemli müzeleri de düşündürecek ve onları aynı yolda cesaretlendireceğini umudunu da beraberinde getiren bir sergi. Bu sergi, The National Gallery´deki (Londra) 2300 tablodan sadece 4 tablonun bir kadın sanatçının imzasını taşımasına, Musée d'Orsay’da ve dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan Louvre´un koleksiyonundaki 35.000 eser arasında birçok nü kadın tablosu olmasına karşın, tek bir kadın ressamın bile eserinin bulunmaması gerçeğine karşı Centre Pompidou küratörlerinden Camille Morineau’nun birçok röportajında da vurguladığı gibi66 anlamlı bir tepki.
İngiltere’de sanat tarihi ve kadın
araştırmaları eğitimi alan Camille Morineau, Centre Pompidou´da
küratör olduktan sonra, derhal Centre Pompidou koleksiyonunlarındaki
kadın sanatçıların oranını arttırmaya başlıyor. Ve bu
oranı dört yıl içinde %17’ye çıkarmayı başarıyor. Böylelikle
20. yüzyılın 200 kadın sanatcısının 500 eserini 27 Mayıs 2009
ile 24 Mayıs 2010 tarihleri arasında elles@ Centrepompidou
- Ulusal Modern Sanat Müzesi
Koleksiyonlarında Kadın Sanatçılar ismiyle gösterime sunabiliyor.
Sergi tanıtım yazısında „Dünyada ilk kez, bir müze kendi
koleksiyonunun kadınsı tarafını görüntülüyor“67
ifadesiyle başarısının haklı gururunu yaşayan Camille Morineau,
röportajlarında Centre Pompidou koleksiyonundaki %17’lik
kadın sanatçı oranını, Fransız parlamentosundaki %17’lik kadın
parlamenter oranı ile karşılaştırarak toplumun halen eşitlikten
uzak olduğunu da vurguluyor. 68
Geleneksel müzelerin erkek özneli
tarih anlayışına karşı çıkan “kadın tarihi” müzeleri veya
sadece erkek sanatçıyı özne yapan sanat anlayışını
değiştirme amacıyla kurulan “kadın sanatı/sanatçılar” müzeleri
ya da göç alan ülkelerdeki bir ihtiyaç gereği ortaya çıkan
kültürlerarası metodla çalışan müzeler hatta devletlerin kendi
ideolojileri çerçevesinde destekledikleri müzeler ve daha birçok
ara kategori kadın müzesi, çeşitli profilleriyle feminist kadın
hareketindeki tartışmaların „müzenin kadın haline” yansımaları
oldu.
Kadın müzelerinin kuruluş amacı,
içeriği, oynadığı rol ve toplumdaki önemi her ülke
için mutlaka farklılık gösterecektir. Fakat tüm müzelerin
ortak yönü, kültür yaşamında yeni bir model olarak ortaya
çıkışları, dönüşüm yaratan bir özne olmaları, kültür
yaşamına yaratıcı kadın enerjisini eklemeleri, kadının
müzedeki görünürlülüğünü somut olarak başlatmaları,
kadın müzelerinin toplumda gördüğü kabulü arttırma
yönündeki çabalarıdır.
Kadın müzeleri tarihine baktığımızda
kutlanacak çok zafer var. Fakat yaptıkları ilgi uyandıran, keyifle
izlenen ve de toplumu etkileyen önemli çalışmalarla aynı zamanda
kadının insan haklarına saygının somut hale dönüşmesine katkıda
bulunan bu müzelerin, düzenli finans kaynakları ve dolayısıyla
güvenli çalışma şartları yok. Buna rağmen kadın müzeleri başka
türlü bir müzenin, tarihe, sanata başka türlü bir bakış açısının
mümkün olduğunu göstermek üzere, çalışmalarını genişleterek,
bir araya gelip sorunlarını ve vizyonlarını paylaşarak başladıkları
heyecanlı serüvene devam ediyorlar.
Haziran 2008’de İtalya’da yapılan
1. Uluslararası Kadın Müzeleri Kongresi’nde69,
kadın müzelerinin görünürlülüğü ve toplumda gördüğü kabulü
arttırma gibi konular, Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika´dan gelen 40
kadın müzesi temsilcisi tarafından özellikle dile getirildi.
Çünkü kadın müzeleri genelde kendi ülkelerinin yerleşik kültür
kurumları tarafından kabul görmekte sorunlar yaşamaktalar. Bu sorunların
en önde geleni, kısıtlı para kaynakları ile varlıklarını sürdürmek
zorunda oluşları. 51 kadın müzesinden sadece sekizinin giderleri
devlet bütçesinden karşılanmakta.70 Diğer tüm müzeler
giderlerini, Avrupa’daki kadın müzelerinin takip ettiği yolla birbirini
takip eden proje bütçeleriyle ya da ABD gibi ülkelerde olduğu gibi
bağışlarla karşılıyorlar. Müzelerin kıtalararası diğer ortak
yönü ise, varlıklarını ancak müzenin yükünü önemli
ölçüde taşıyan gönüllü üyeleri sayesinde sürdürebilmeleri.
2.
Uluslararası Kadın Müzeleri Kongresi, 9 Eylül 2009 tarihinde
Bonn´da Frauenmuseum organizatörlüğünde toplandı
ve aynı zamanda her müzenin bir konu ile katkıda bulundugu
„Idols, Role Models, Heroines“
isimli ilk Dünya Kadın Müzeleri Sergisi gerçekleştirildi.
3. Uluslararası Kadın Müzeleri Kongresi, Buenos Aires´de 24 ve 25 Mayıs 2010 tarihinde, Arjantin kadın Müzesi Museo de la Mujer ev sahipliğinde ve Costa Rica, Peru, Meksika müze girişim gruplarının organizatörlüğünde
yapılacak.71 Kongre gündeminin
en önemli iki maddesini ise Dünya Kadın Müzeleri Birliği’nin
kuruluş çalışmalarını başlatmak ve International Council of Museums
(ICOM) kuruluşunda Kadın Müzeleri Seksiyonu kurulmasını öngören
bir teklif taslağı hazırlamak. Amaç, uluslararası müze topluluğuna
entegre olarak müzenin kadın halinin yaratıcı ve dinamik etki alanını
genişletmek.
Dünya kadın müzeleri tarihine Türkiye’den
de mutlaka bir çok katılım olacağını umut ediyorum. Çünkü öykülerinin
unutulmamasını umduğumuz çok ilkler, yaşamımızda önemli
olan çok isim, geçmişten çıkaracağımız çok dersler, koruyacak
çok anılarımız, esinlendirmek istediğimiz çok kıymetlilerimiz,
geleceğe yatırım yapmak için çok nedenimiz ve sınırlar ötesi
ortaklıklar kuracak çok konumuz var.