“Proje Okul” uygulamasının amacı okullardaki sosyal etkinliklerin okulun öğretmen, öğrenci ve velilerin dışındakilere de açılacağı şeklinde duyurulmuştu. Buna göre okullarda bir “kamusal alan” yaratacaklardı. Okullardaki laboratuvar imkânları yükseltilecek, ayrıca akademisyenler de okullara danışmanlık hizmeti vereceklerdi.
Ama aynı zamanda 14 Mart 2014 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 6528 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Bakan onayı ile ‘proje okulu’ olarak seçilen (…) kurumlara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri Bakan tarafından yapılacaktı” (22. madde).
Başlatılan uygulama, doğrudan Millî Eğitim Bakanı’na proje okullarında görev yapacak öğretmen ve yöneticileri sınavsız atama yetkisi veriyordu.
“Proje Okul” uygulaması kapsamına Ocak 2015’te seçkin liselerin de alınması ve aynı yıl Üsküdar’daki bir lisenin bir gecede 26 öğretmeninin Bakan Nabi Avcı’nın talimatıyla merkeze çekilmesiyle başlayan süreç, İstanbul Erkek Lisesi’ne Bakan tarafından sınavsız olarak müdür yardımcısı atanmasıyla önemli bir boyut kazanmıştı.
Ülkenin köklü okullarından olan İstanbul Erkek (İEL), Galatasaray, Kabataş Erkek, Bornova Anadolu, Ankara Fen liseleri üniversiteye giriş sınavlarında en çok başarı sağlayan okullar olarak biliniyor.
TEOG sınavından en yüksek puanı alan öğrencilerin girebildiği okullar. Ama o sistemde de kırılma yaşanması son yıllarda eğitim sisteminin neden sürekli değiştirildiğini gösterir nitelikte.
Şöyle ki, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre ortaöğretim kurumları arasında nakil ve geçişler, (…) öğrencinin yerleştirmeye esas puanının naklen gitmek istediği okulun yerleştirmeye esas taban puanından az olmaması kaydıyla puan üstünlüğüne göre yapılıyordu. (Madde: 38. 1/a)
Adı geçen hüküm 13 Eylül 2014’te Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmelikle değiştirilerek “taban puansız nakil uygulaması” getirildi. Tam olarak şöyle denildi: “Ortaöğretim kurumları arasında nakil ve geçişler, öğrencinin okula yerleştirmeye esas puanı dikkate alınarak açık kontenjan bulunması hâlinde puan üstünlüğüne göre yapılır.” (Değiştirilen Yönetmelik, Madde: 19)
Bu değişiklikle hem TEOG’dan yüksek puan alan öğrenciler haksızlığa uğramış oldu ve hem de örneğin 494 puanla öğrenci alan Kabataş Lisesi’ne 362 puanla öğrenci alınabildi; Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi 488 puanla öğrenci alırken, 350 puan alanlar girebildi.
Sonuç, bir yandan ortaya çıkan adaletsizliği gözümüze çarparken bir yandan başarısı tartışmasız liselerin yapısında yol açacak bozulmayı ortaya çıkardı: Yönetmelik değişiklikleri ve yeni uygulamalar ile öğrenci alımında taban puan uygulaması kaldırıldı. Personel görevlendirmede ise liyakat yerine “özel saikler” devreye girdi.
Liselilerin isyanı
Geçen haziran ayında mezuniyet töreninde İEL öğrencileri okullarının “proje” kapsamına alınmasını ve (Bakan tarafından ‘atanan’) müdür yardımcısını, konuşması sırasında sırtlarını dönerek protesto etmişti. İstanbul Erkek Lisesiler yayınladıkları bildiride ise şunlara dikkat çekmişti:
“Sizi eğitmekle mükellef hocalar susuyorsa; idareciler rüşvet olarak izinler yazıyorsa, bursları birer sus payı olarak biliyorsa üzerinize karabasanlar çökmüştür. Toplanın, örgütlenin, durun kol kola herkes duyana kadar. Bağır bağır bağırın; ‘Bizler özgür düşünceden, demokrasiden, insan haklarından yanayız. Artık ses ol, ışık ol, yumruk ol!”
İstanbul Erkek Liselilerin protestosunun hemen ardından çeşitli şehirlerdeki tam 78 liseden benzer bildiriler yayınlanmış, liselilerin “isyan” ve “dayanışması” büyümüştü. Bu açıdan da başlatılan “proje”nin gerisi getirilmeliydi.
Protestolar hakkında soruşturma başlatan MEB, 2015-2016 eğitim-öğretim döneminin bu ilk aylarında 81 il valiliğine gönderdiği belirtilen yazıyla, “proje okullara” dönüştürülen okullarda sekiz yılı aşkın süredir görev yapan öğretmen ve yöneticilerin başka okullara tayin edileceğini duyurdu. 180’in üzerinde öğretmen zorunlu tayine tâbi tutuldu, geride kalan bin civarındaki öğretmen ise bu tehditle karşı karşıya.
Geçen gün Cağaloğlu Anadolu Lisesi öğrencileri tayini çıkartılan öğretmenlerine veda etmişlerdi.
Bahsi geçen liselerin yıllar yılı köklü okullar hâline gelmesinde vakıfların ve mezunlar derneklerinin payı elbette büyük. Öğrenciler, mezunlar ve veliler okulların kimliksizleştirilmeye çalışılmasına karşı çıkıyorlar: “Proje Okul” uygulamasından vazgeçilmesini dillendiriyorlar. Oturma eylemleri yapıyorlar. Atamalara itiraz eden öğrenciler ise beşerli gruplar hâlinde okul müdürlerinin odasında sorguya çekiliyor.
İşin hukukî boyutunda, Cumhuriyet’ten Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre, Eğitim Sen’in başvurusu ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu; MEB’in ilgili Doğrudan Merkez Teşkilatına Bağlı Kurumlara Yönetici Görevlendirilmesine ve Öğretmen Atamasına İlişkin Yönergesini anayasaya aykırı buldu. Gerekçeli kararda “Bakana, doğrudan Bakanlık merkez teşkilatına bağlanan kurumları belirleme ve bu kurumlara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri konusunda sınırları belli olmayan ve herhangi bir ölçüte dayanmayan çok geniş bir yetki verildiği görülmektedir” denildi. Kurul, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi.
Hükümetin ise geri adım atıp atmayacağı belirsiz. Ama Bakan tarafından Kabataş Erkek Lisesi Müdür Yardımcılığı’na atanan Şakir Voyvot’un konuşması fikir verir nitelikte: “Bütün okullarımızın imam hatip lisesi gibi olmasının zamanı geldi.”
Bütün okullar imam hatip gibi mi olacak?
MEB Bakanı’ndan, Başbakan’dan sözde bile olsa tek bir kelime duyulmuyor.
Siyasi iktidar yıllardır, “dininin… davacısı bir gençlik” tasavvuruyla eğitim sistemini dizayn ediyor; yapıyor bozuyor, tekrar yapıyor tekrar bozuyor. Sistemi çağın gereklerine göre revize etmenin, fikri hür vicdanı hür insanlar yetiştirmenin yerine torna tesviyesinden çıkmışçasına tek tip insan yetiştirmek yolunda ilerliyorlar. Genel başarı oranları düşüyor, ezcümle toplumun büyük bir kısmı sistemden şikâyet eder hâle geliyor.
Yargı bağımsızlığında, üniversite özerkliğinde, medya özgürlüğünde karşımıza çıkan hayatî sorunların benzeri eğitimde bu kez “Proje Okul” olarak kendini gösteriyor. Eleştirel düşünceden zaten hazzetmiyorlar. Laik, demokratik, çağdaş bilimsel eğitim ne ola ki! (SE/HK)