Milli Eğitim Bakanlığı'nın talimatıyla okullarda dağıtılan, altı yaşında henüz okuma yazmayı bilmeyen, darbe, cunta, FETÖ gibi kelimelerin tek harfine bile anlam veremeyen, minicik elleriyle zorla dağıtılan kitapçığı eve getiren kızım adına, bir anne olarak yazıyorum bu satırları. Hangi vicdan ve hangi toplumsal bilinçle henüz okuma yazma dahi bilmeyen çocuklara bu kitapçık dağıtılıyor? Adına 'Milli Eğitim Bakanlığı' denilen organ hangi pedagojik bilgiye dayanarak okulların bu kitapçığı vermesini zorunlu kılıyor?
“15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitlerimiz Anısına” başlıklı kitapçığın kapağında Türk bayrağı ve cami fotoğrafı yer alıyor. Bu fotoğraf AKP’nin seçim çalışmaları sırasında yayınladığı daha sonra yasaklanan reklam filmini hatırlatıyor. Tekrar anımsamak gerekirse; Türk bayrağı indiriliyor ardından Erdoğan’ın sesinden İstiklal Marşı’nın dizelerini dinliyorduk. Bayrağın indiğini gören her kesimden insan, bayrağı tekrar göndere çekmek için ona doğru koşuyor ve bayrağı tekrar dalgalandırıyordu. Yayınlanan ilk videoda dikkat çeken bir diğer bölüm de ezan sesiydi.
CHP ve MHP’nin başvurusu üzerine YSK tarafından yasaklanan reklam filminin yeni versiyonunda ezan sesi duyulmuyordu. Türk bayrağı yerine üzerinde Millet Eğilmez Türkiye Yenilmez yazısı vardı. Bayrağın üzerinde ay ve yıldız olmasa dahi algıda Türk bayrağını çağrıştırıyordu. Millet ve devletle bütünleşmiş bir AKP ve Erdoğan algısı zihinlere yerleştirilmeye çalışıyordu. Çünkü bunun dışında bir millet ve devlet olamazdı. Okullarda dağıtılan bu kitapçıkta da aynı AKP’nin seçim döneminde yayınladığı videodaki gibi bayrak, cami görselleri kullanılıyor.
“Dinin olduğu yerde Kutsal, Kutsal’ın olduğu yerde din vardır,” der Durkheim. [1] Ulus devletin sembolü olan bayrak kutsal bir nesnedir [2]. Bu nedenle yüzde yüz yerli ve milli kitapçığın kapağında bayrak ve cami fotoğrafları kullanılıyor.
Kitapçığın ikinci sayfasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tam sayfa fotoğrafı var. "Sevgili Öğrenciler" diye başlayan giriş yazısında “19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaktığı bağımsızlık ateşinin özgürlük mücadelemizin son halkası olduğunu düşündük” ifadesi yer alıyor. Yazıda Kurtuluş Savaşı, Nene Hatun, Maraşlı Sütçü İmam, Gazeteci Hasan Tahsin hatırlatılarak 15 Temmuz gecesi darbecilere ilk kurşunu sıkan gençlerin isimleri yazılmış. Yazının son bölümünde ise şu satırlar var:
Sevgili Çocuklar,
Gecenin karanlığının ardında güneşli bir gün gizlidir. 'Geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak bir sabah ve bir gündüz, bir güneş vardır.' Aziz şehitlerimiz, gazilerimiz o gece bir toprak nasıl vatan olur, nasıl vatan kalır bir kere daha gösterdiler bize.
Giriş yazısı imzasız. Kimin kaleme aldığı belli değil. Kitapçığın üzerinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın logosu olduğu için bakanlığın yazıyı kaleme aldığını kabul edebiliriz. 15 Temmuz sözlüğü başlıklı sayfada ise Cumhuriyet, Demokrasi, Meclis, Darbe, Cunta, FETÖ/PDY gibi sözcük ve kısaltmaların anlamları açıklanıyor. 'Milli Eğitim Bakanlığı’nın koltuğunda oturanlar' çocukların bu sözlükten yararlanmalarını istiyor. Kitapçıkta olayın ilk ortaya çıktığı andan itibaren dakika dakika gelişmeler veriliyor, hatta Erdoğan'ın canlı yayına telefon ekranından bağlandığı görüntü de kitapçık da yer alan fotoğraflardan biri.
Kral çıplak
Noam Chomsky "Totaliter devlette cop neyse demokraside de propaganda odur” der. Zorla okutulmaya çalışılan 15 Temmuz şiiri, ne olduğunu bilmeyen, anlamayan, ölümü henüz anlamlandıramayan, okuma yazmayı yeni öğrenecek çocuklara dahi verilen kitapçık bir demokrasi zaferi değil, tamamen bir propaganda aracıdır. 15 Temmuz’un ardından çocukların haberleri izlememesini salık veren pedagogların bu kitapçıkla ilgili yorumlarını ebeveynler olarak heyecanla bekliyoruz.
15 Temmuz sözlüğü bölümünde FETÖ/PDY örgütünün açıklamasında bakın neler yazıyor: "FETÖ kısaltması, halkın dini duygularını sapkın görüşleriyle istismar eden Fethullahçı Terör Örgütünü ifade eder. Sınav sorularını çalarak devlet kurumlarına haksız şekilde yerleşmesi; eğitim, adalet ve güvenlik alanları başta olmak üzere, kamu imkanlarını kendi çıkar ve amaçları için kullanması nedeniyle ’Paralel Devlet Yapılanması (PDY)’ olarak da tanımlanmaktadır."
Sınav sorularının çalındığına ilişkin açıklama devletin yaşadığı çaresizliği gözler önüne seriyor. O sınavların soruları çalındığı için veya kendilerini ifade etmek, seslerini duyurmak için sokaklara dökülen gençler bugün görevde olan muktedirlerin emirleriyle gazla, sopayla püskürtülmüştü. Sorgulamayan sadece kendilerine inanan bireyler yetiştirmeyi planladıkları için bizden, çocuklarımızdan kendilerine inanmamızı bekliyorlar. Oysa Kral Çıplak!
Kitap yok, kitapçık verelim
Türkiye’de her yıl değişen eğitim sistemiyle ilgili rakamlar maalesef hiç de iç acıcı değil. Milli Eğitim Bakanlığı’nın OECD işbirliğiyle Türkiye çapında 15 yaşındaki öğrencilerle yaptığı araştırmaya göre evinde en fazla 10 kitap olan ailelerin oranı yüzde 27. Evlerin çoğunda (yüzde 54) kitap sayısı 25’i geçmiyor.[3]
Selçuk Şirin Yol Ayrımındaki Türkiye kitabında bu 25 kitabın roman mı yoksa test kitabı mı olduğunun tahminini okuyucularına bırakıyor. Sınavlar ülkesi Türkiye’de üstelik bir de sorularını çaldıran bir ülkede büyüklerimizin, bizlerin ve şimdi de çocuklarımızın yaşadığı garabeti varın siz düşünün. Peki evde olmayan kitap okullarda var mı?
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Dünya Bankası’yla yaptığı bir çalışma olan TIMSS verilerine göre ülkemizde okulunda 5000’den fazla kitabı olan öğrenci oranı yüzde bir! Güney Kore’de yüzde 92! Dünya ortalaması ise yüzde 32![4] Kitap yok size kitapçık verelim! (EKY/HK)