"5 Temmuz 1991'de kaçırılıp 7 Temmuz'da infaz edilen Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın olayında keşifte yer aldım; ama olayda yer almadım. Keşif olayını 'Derdo' kod adlı itirafçı Selahattin Görgülü başlattı. Görüşmeye gitti. Tam başarılı olamadı. Geldi Cem Ersever ile görüştü. Cem Ersever bizi arabaya aldı, İstasyon Caddesi'ndeki evinin karşı tarafından arabayı durdurdu. Kendisi, bir kişiyi daha yanına alıp binayı keşif ettiler. Dairesini, kapısını keşif ettiler.
Bir-iki gün aradan sonra ben sabahleyin JİTEM'e işe gittiğimde baktım kimse yok. Ne Cem Ersever var, ne de diğerleri. Biz askerdik, evimiz de oradaydı, eve gidebiliyorduk. Gittim askere dedim ki; 'Komutan nerede, diğer arkadaşlar nerede.' Yatıyorlar cevabını verdi. 'Kimse bizi rahatsız etmesin' demişler. Bir anlam veremedim. Olayı duymamışım, ne olduğunu da bilmiyorum. Tabi aradan zaman geçti. Cem Ersever kalktı. 'Niye erkenden gelmişsin' dedi. Komutanım normal zamanında işe geldim, dedim. 'Ortalık zaten bozuk' dedi. Ben de 'niye' diye sordum. 'Vedat Aydın'ı vurmuşlar.' Öyle deyince, ben şey oldum... Çünkü keşfi beraber yaptık. Beni götürmediler, yatanlara baktım; Fethi Çetin, Ali Ozansoy ve yardımcısı Binbaşı Aytekin Özen... Hepsi uyuyordu. Ayakkabılara baktım hepsi çamurlu, arabaların şeylerine baktım, o da aynı. Ben onu sorunca beni götürmemişler diye sanki üzülüyormuşum gibi; merak etme, komşuda pişer bize de düşer, öyle bir cümle kullandı.
Selahattin Görgülü'yü o günden sonra göremedim. Ailesinin yanına 10 günlük izne gittiğini söyledi Cem Ersever. Tabi olayı yaptırıp öyle göndermiş olabilir. Yani eyleme katılmış olabilir. Şüphe çekmemesi için... Çünkü Vedat Aydın'la diyaloğa girmeye, onu bir yere çekmeye çalışıyordu. Cem Ersever'in talimatı ile tabi. Yani olayın büyük bir kısmını bunların gerçekleştirdiğini biliyorum ben. Daha sonra tabi olay meydana çıkınca ortalık karıştı; büyük yürüyüşler, cenaze törenleri yapıldı. Biz o esnada JİTEM'de oturuyorduk. Daha sonra cenazeye gelen halka ateş etme emrini de o zamanki Diyarbakır Alay Komutanı olan, yani 'Yedi Bela' lakaplı İsmet Yediyıldız'ın verdiğini öğrenmiş oldum.
Şimdi bu olayda Vedat Aydın'ın evden alırken gören Şükran Aydın'ın çizdiği robot resimler vardı. O robot resimler Ali Ozansoy, Fethi Çetin ve Aytekin Özen Binbaşı'ya bayağı uyuyor."
Devletin kadrolu celladı anlatıyor
Vedat Aydın'ın kaçırılması, faili meçhullerin miladı olarak bilinir. Aydın, ağır işkenceler edildikten sonra katledildi. Onu sadece Diyarbakır değil, tüm Kürtler kucakladı. Yüz bin insan cenaze törenine katılarak Vedat Aydın'ı bağrına bastı. Ondan sonra ölüm makinelerinin düğmesine basıldı.
"Testere" Ersever'le tanışma
Abdulkadir Aygan, Adana E Tipi Cezaevi'nden tahliye olur olmaz bir uzman çavuş ve iki asker nezaretinde yarım kalan askerliğini yapmak üzere Kars'a gönderildi. Aygan, ekip arkadaşları tarafından bir kişinin kafasını testere ile kestiği için "testere" lakabıyla anılan Cem Ersever ile asıl tanışmasını şöyle anlatıyor:
"Kars'a gittiğimde Mart ayı idi, dediler ki; 'Seni Diyarbakır'dan Binbaşı Cem Ersever ve Albay Arif Doğan arıyor.' Arif Doğan diye birini tanımıyordum; fakat Cem Ersever'i 1985'te Siirt Alayı'nda sorguda olduğum zaman yüzbaşı olarak görev yapıyordu. Emirleri Ankara'dan alan bir pozisyonda idi. İstediği yerde itirafçılardan veya halktan yakaladığı kişileri araziye veya istediği yere götürebiliyordu.
Ersever ile telefonda görüştüm. Dedi ki, 'Seni Kars'a göndermişler, istersen seni ailenin yakınına bir yere götüreyim. Diyarbakır'dayım istersen seni yanıma alayım.' Ben de 'tamam' dedim. Yol harçlığı için 150 bin lira gönderdiler, kıymetli bir miktardı. Askerliğin geri kalanını orada sivil olarak yapacağım. Önce beni Silvan Eğitim Alayı'na aldılar. Piyadeden jandarmaya geçildiği için, bir intiba sorunu olmaması amacıyla Silvan Alayı'na verdiler. Silvan'da o zaman Recep Tiril, Adil Timurtaş, Hayrettin Toka, Ali Ozansoy vardı. Kısa bir dönemi orada geçirdikten sonra, Silvan'daki Alay'dan bizi Diyarbakır'a aldılar. Biz oradayken yanımıza Ali Yıldız bir-iki defa gelip gitti. Ali Yıldız'a da ben Siirt'te sorgudayken kendisi çatışmada vurulan Hakkı Akyüz'ün yerine Şirvan Bölük Komutanlığı'nda üsteğmen rütbesi verilmişti. Sonradan öğrendiğim kadarıyla beni Kars'tan Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı Karargahı bölümüne almalarının emri Genelkurmay'dan çıkmıştı."
Abdulkadir Aygen o dönemi şöyle özetliyor: "Acemi eğitimimden sonra bizi Diyarbakır Şehitlik Semti'nde bulunan Asayiş Komutanlığı Karargahı'na aldılar. Askerliğimizin geri kalan kısmını orada tamamlayacaktık. Tabi oraya gelince asker elbisesi giydirmediler. Silvan'da resmi elbise giydik. Diyarbakır'da sivil idik. Sakal da bırakıp, istediğimiz gibi giyinebiliyorduk. Hatta birer tane tabanca kendimizi korumak için verdiler."
Köksal Paşa ile görüşme
30 Kasım 1990'da Cem Ersever'e "Jandarma Kıdemli Binbaşı JİTEM Grup Komutanı" sıfatıyla taktirname veren Asayiş Jandarma Kolordu Komutanı Korgeneral Hikmet Köksal'la görüşmesini Abdulkadir Aygan, şöyle anlatıyor: "Hikmet Köksal Paşa bize, 'Sen ve Adem Yakın evladımsınız' dedi. Adem Yakın, bir operasyonda sağ ele geçen biriydi. Operasyonda askerler onu öldüreceklermiş ama Köksal Paşa 'öldürmeyin' diye talimat vermiş."
Hikmet Köksal Paşa'nın, itirafçılarla yaptığı görüşmelerde taleplerini direkt söyleme yerine Cem Ersever'i muhatap kıldığını ifade eden Aygan, şöyle devam ediyor:
"Bu konulara girmiyordu. Arada Cem Ersever vardı. Cem Ersever JİTEM Grup Komutanı olmuştu. Yardımcısı da Aytekin Özen idi. Şimdi onlar arada direk köprü oldukları için bizimle o konuları konuşmadılar. Hikmet Paşa şöyle olacak diye istemlerde bulunmuyordu, fakat Cem Ersever gidip görüşüyordu onlarla. Cem Ersever hem Hikmet Paşa'ya, hem de Hayri Kozakçıoğlu'na istediklerini yaptırabilecek güçte idi."
Çekirdek kadro kuruluyor
Aileleriyle birlikte kalmaları için Diyarbakır Bağlar'da 7-8 katlı bir bina verilmesini güvenlik nedeniyle kabul etmediklerini söyleyen Aygan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun üzerine Kurtoğlu'ndaki OHAL Valiliği lojmanlarından yer vermeyi teklif ettiler. Onlar buranın emniyetli, çevresinde nöbetçi ve Özel Harekatçılar'ın olduğunu, bize kimsenin zarar vermeyeceğini söylediler. Kabul ettik ve koltuğundan kap kaçağına kadar her şeyi bize verdiler. Kemal Emlük ve Hasan Adak da ailesi ile birlikte lojmanlara yerleşti. Kendimizi korumamız için tabanca verildi. O dönemde Diyarbakır çok karışıktı, tehlikeliydi. Açıkçası her an Parti bizi infaz edebilecek güçteydi. O yüzden bize, tek tek gezmememizi, ikişer ikişer gezmemizi, birbirinizi kollayın diye telkinlerde bulunuyorlardı. Hatta sık sık çarşıya çıkmamıza izin vermiyorlardı."
Ersever ekip kuruyor
Cem Ersever'in askerlikleri bitmeden önce kendilerinden bir tim oluşturmaya çalıştığını belirten Aygan, bu aşamayı şöyle anlattı:
"Ersever bizden bir tim oluşturmaya çalışıyordu. Bu tim ile teröre karşı antigerilla mücadelesi vermek istiyordu. Ersever ancak bu şekilde başarılı olunacağını söylüyordu. Hatta daha biz askerken Musa Toprak olayı olmuştu, hep onu örnek gösteriyordu. Ardından bu teklif kabul ediliyor. Ondan sonra bunlara resmi kadro verildi. Bir ara bize uzman çavuşluk formülünü aradılar. Birçok kişi yaşları geçtiği için kabul edilmedi. Sivil memur olarak almayı kabul ettiler."
İtirafçılar 657'li oldu
Askerliği bitiren itirafçılara memurluk imkanı yaratıldığını söyleyen Aygan, şu açıklamalarda bulunuyor:
"Bu askerliği bitiren itirafçılar için bir memurluk imkanı yaratıldı. Asayiş Komutanlığı ve Bölge Valiliği tarafından Genel Kurmaylığa öneri sunuldu. Cem Ersever ve İstihbarat Grup Komutanlığı tarafından bunların sivil memur olarak Jandarma İstihbaratı'na alınması için öneri yapıldı. 27 kişilik bir kadro verildi. Bu 27 kişilik kadro için ilk etapta ben, Binevş Alsaç (Kulplu), Saniye Emlük, Kemal Emlük, Hatice Elmas, Hasan Adak, Recep Tiril, Hanım Beyaz, Ali Ozansoy, Fethi Çetin memuriyete alındık."
Muhtarın ölüm şifresi: Motor tamir edilecek!
İtirafçı Selahattin Görgülü Bismil'in Tepe Köyü Muhtarı Talat Akyıldız'ın Antalya'da olduğu istihbaratını aldı. Cem Ersever, yardımcısı Aytekin Özen ve Selahattin Görgülü bunun için Antalya'ya gittiler. Selahattin Görgülü'nün zaten daha önce bununla irtibatı vardı, ondan şüphelenmiyordu; onu gerilla biliyordu. Ekip, Asayiş Komutanlığı'ndan beni de oraya çağırdı. Antalya'ya gittiğimde Cem Ersever o zamanki Asayiş Komutanlığı Harekat Başkanı olan Albay Kurtuluş Ön'e telefonla 'Gönderdiğiniz teknisyen geldi, buradaki motoru tamir edecekler' diye şifreli bir rapor verdi. İstenirse bu konuşma telefon kayıtlarında da var.
Muhtarı, Selahattin Görgülü ve ben, 'Sen örgütün parasını yemişsin' diyerek bir ormana çam ağaçlarının arasına götürüp sorguladık. Selahattin Görgülü orada toplu tabancayla muhtarı vurdu. Olaydan sonra Selahattin Görgülü polis ve jandarma tarafından yakalandı.
Asayiş Komutanlığı'nın araya girmesiyle Selahattin Görgülü kurtarıldı. Daha sonra mahkemesi devam etti. Yine JİTEM olaya müdahale etti ve kapatıldı.
Toplu tabancayla infaz
Bismil'in bir köyünden olan Zahid Turan isimli bir şahıs, "Celil" kod itirafçı JİTEM çalışanı Hüseyin Tilki, itirafçı Hanım Beyaz, ben, Selahattin Görgülü tarafından, Üçtepe köyü civarında petrolden alarak araziye götürdük. Orada Hüseyin Tilki tarafından toplu tabancayla infaz edildi. Toplu tabancaların mermileri özel mermiydi. Bir yere değdiği zaman dağılıyordu, balistiği falan mümkün değil. Zahid Turan, Selahattin Görgülü'nün bilgi ve çabasıyla oraya getirildi. (EÖ/BB)