James Baldwin “Türkiye’nin Kürt sorunu yok Türk sorunu var” demişti[1]. Baldwin’in sözünü çocuk haklarına uyarlamak istiyorum. Çocuk değil yetişkin sorunu var bu ülkede. Yetişkinler; çocuk ne demektir, çocuk hakları nedir, yetişkin yükümlülüğü nedir bilmiyorlar. O nedenle de çocuklar erken evlilikten enseste, uygun olmayan koşullarda çalıştırılmaktan savaşa kadar birçok alanda korumasız kalıyorlar.
Çocuklar ölüyorlar, evlerinden sürülüyorlar; temiz su, yeterli yiyecek olmadan günler, silah sesleri altında uyumaya çalıştıkları geceler geçiriyorlar; babalarının gözlerinin önünde vuruluşuna, annelerinin cesedinin günlerce sokakta bekletilmesine tanıklık ediyorlar.
Türkler, Kürt çocuklarının yaşadıkları bu insanlık dışı muameleye karşı topyekün karşı çıkamıyor. Kafalar karışık. Acaba bu “terörle mücadele etmenin kaçınılmaz sonucu mu” diye; “devletin mücadelesini zayıflatmış mı oluruz” diye, kaygı duyuluyor. Çocukların eziyet çekmesi pahasına güçlü olmak, sorunlu gelmiyor.
TIKLAYIN - 2015: ÇOCUKLARIN VE ÇOCUKLUĞUN KATLEDILDIĞI YIL
Ya da çocuğu konuşacağız diye başlayıp hendekteki elinde silah olan, barikat tahkim eden çocuktan bahsediliyor, onların çocukları zaten savaşın bir parçası denilerek kapatılıyor konu. 15 yaşındaki ergen de orada bulunma nedeni de; üç aylık bebek de halasının kucağında alnından vurulması da bir bütün haline getirilip, üzerine bir terör etiketi yapıştırılıp insani bakışın görüş alanı dışına itiliyor. Bu bir sorun değil de nedir?
Veya bizim politikalarımız nedeniyle hayatını kaybeden yetişkinlerin yetim, öksüz kalan çocuklarının hayatlarından çekip aldığımız şeyin, onlara bıraktığımız derin acının yanında hayatlarına maliyetini, şehadet makamı ile örtebileceğimizi zannediyoruz.
Bu ülkenin doğusundan batısına çocuklar bir dram yaşıyorlar ama biz onları değil, bedelini onların ödediği politikaların haklılığını/haksızlığını tartışıyoruz. Bu sorun değil de nedir?
TIKLAYIN - 2015: ÇOCUKLARI KAYBETTIĞIMIZ YIL
İstiyorsanız önce mayınları temizleyelim. Derdiniz hendekte elinde silah olan çocuk mu? Çıkın meydana deyin ki, “Çocukların Silahlı Çatışmalardan Korunmalarına Dair Ek Protokole göre, 18 yaşının altındakiler silahlı mücadelenin parçası haline getirilemez, silahlı mücadeleyi tercih eden bir örgüte kabul edilemez, ellerine silah verilemez.”
Ekleyelim hatta, “Protokol olmasa da insancıl değil bu, yapamazsınız. Bunu yapmak demek, sadece Ek Protokolü değil aynı zamanda çocukların bütün haklarını ihlal etmek demektir. Çünkü silahlı çatışma ortamı çocuğun başa çıkamayacağı riskleri barındırır ve yetişkinin görevi her durumda riskli ortamlardan çocukların korunmasını sağlamaktır. Böyle durumlarda çocukların rızasını da bahane olarak kullanamaz yetişkinler. Bu kurala uymazsan seni çocuk haklarını ihlal eden bir örgüt olarak görürüz ve kınarız.”
TIKLAYIN - ÇATIŞMALAR ÇOCUKLARIN GELECEKTEKI HAKLARINI DA ELLERINDEN ALIYOR
Buna dair söylenecek söz burada biter. Bundan sonrasında artık söylenecek her söz devletedir. Çünkü Çocuk Haklarına Dair Sözleşme devletlerden, çocukların silahlı çatışma ortamlarından korunmasını, bu ortamın vereceği zararlardan korunması için etkili önlemleri almasını ister.
*Eğer bir örgüt çocukların eline silah veriyorsa bundan çocukları korumak da,
*Ona şiddete başvurmaması için taleplerini iletebileceği barışçıl yöntemler sunmak da, bu talepleri dikkate almak da,
*Çocukların bulunduğu yerde silahlı çatışmaların olmasını engellemek de,
*Olacak ise hiçbir çocuğun burnunun kanamamasını sağlayacak önlemi almak da,
*Silahlı çatışmaların çocukların gündelik hayatlarını olumsuz etkilemesini, eğitimlerini, tedavilerini aksatmasını engellemek de,
*Çocukları silahlı çatışmanın psikolojik travmasına maruz bırakmamak da,
*Maruz kalan çocuğun en kısa sürede bundan kurtulmasını ve bu sebeple meydana gelen zararın giderilmesini sağlamak da,
*Bu sebeple anne babasız kalan çocukların haklarının korunmasını sağlamak da devletin görevidir.
Devletten bunu talep etmek de toplumun.
TIKLAYIN - ÇOCUKLAR IÇIN ACIL BARIŞ
Bebeklerin vurulduğu, çocukların anne babalarının vurularak öldürülmelerine tanıklık eder durumda bırakıldıkları, okulların aylarca kapatılabildiği, risk olduğu için öğretmenlerin boşaltıldığı ilçelerde çocukların kaderlerine terk edilebildiği bir ülkede hiçbir çocuk ve çocuk hakkı güvende olamaz. Bilmek gerekir ki, bu maliyet bugünle de sınırlı kalmaz.
Bundan sonra örneğin eğitim hakkından ve zorunlu eğitimden nasıl bahsedilecek? Aylarca okula gitmemiş çocuklar, zaten eşitsiz bir yarışa eşitsizliği katlanmış biçimde girecekler. Üstelik tam da bu eşitsizlik hali sorunların sebebi iken bunu katmerlendiren bir duruma sessiz kalmak ne demek?
Sessiz kalmayıp ne mi yapılabilir?
Devletten bir şey talep etmenin birçok yolu sorunlu, biliyorum. Ama hala kullanılabilir yollar var. Öncelikle, gözünüzü çocuklara dikerek bakın. Üç aylık bebeğin vuruluşunu, çocuklarını gömemeyen anneleri, yedi gün sokakta bekletilen cesedi izleyen çocukları, babası şehit olan gözü yaşlı çocuğu, gece top tüfek sesleri ile uyumaya çalışan, evinden bir kış günü birkaç parça eşya ile bir meçhule gitmek zorunda bırakılan çocuğu, bunca şiddet sarmalından çıkmak için başka bir yolu kalmadığını düşünen çocuğu görün.
TIKLAYIN - GELECEK UMUDUNU KAYBETMIŞ BIR ÇOCUK HER ŞEYI GÖZE ALIR
Bu salt gerçeklik, dünya görüşünüz ne olursa olsun böyle. Buna doğrudan, bu mesele ile ilgili siyasi görüşünüzden arınarak bakmaya çalışın. Yapılabilecek en önemli şey budur. Bu gördüğünüz tablo bugün bu ülkede yaşanıyor. Ve çocuklar bütün bunlardan özel olarak korunma hakkına sahip, eğer çocuk ve haklarını tanıyorsanız.
Sonra hissettiğinizi yazın, seslendirin. Etrafınız ile paylaşın. İsterseniz onu bir e-mail’e ekleyin ve Başbakanlığa, Kamu Denetçiliği Kurumuna, ilinizin milletvekillerine, UNICEF’e veya etkili olabileceğini düşündüğünüz kimselere gönderin.
Bu sözle bu alanda çalışanlara da güç verebilirsiniz; isterseniz onu yapın. Örneğin: “Savaş İstemiyoruz! Çocukları Öldürmenizi İstemiyoruz!” isimli Facebook grubuna üye olun; change.org’da Savaş İstemiyoruz! Çocukların Ölmesini İstemiyoruz! diyen bir imza kampanyası var, imzalayın veya imzalanması için etrafınıza yayın.
Bir yerlerde üye iseniz, gündeme getirin. İlinizde çocukla çalışan veya bu konuya duyarlı olması gerekenleri biraraya getirin.
Görmeye ve gördüğümüzü söylemeye başlarsak, çok şeyi değiştirebiliriz ve bunu barıçıl yolla ve barışa katkı sunmak üzere yapabilir hale geliriz.
Çocuklara bakarsak dosdoğru onları ürettiğimiz şiddetin mağdur süjeleri olmaktan çıkarıp, barışın kurucu tarafı, özneleri haline getirebiliriz. (SA/YY)
[1] Neden ve nasıl dediğini okumak gerekir elbette. Biz Yaşarken, 94.9 Açık Radyo Kitaplığı, Eylül 2015
TIKLAYIN - 362 BIN ÖĞRENCININ EĞITIM HAKKI GASPEDILDI
* Fotoğraf: Elif Öztürk /AA