Haberin İngilizcesi için tıklayın
“İstanbul’un bazı semtlerinde ev dedikleri barakalarda gece çocuğunun kulağını veya herhangi bir yerini fareler ısırmasın diye uyumayan anne babalar var.
“Hasta torununu evde bırakıp ‘Belki biraz kâğıt toplarım da oğlana ayran alırım’ diye sokaklara çıkan Şahin amca var.
“Bir yerden hayata tutunmak için çabalıyorlar. Ama salgın, hayatta kalabilmek için gerçekten zorlu olan koşulları imkânsızlaştırdı.
“Pandemi döneminde bir taraftan kamunun görmezden geldiği böyle kronik ve kalıcı yoksullukla baş etmeye çalışan aileler var…”
Anlatımlar, Derin Yoksulluk Ağı’ndan sosyal çalışmacı Elif Göçmen’den.
Göçmen’in de gönüllü olarak çalıştığı Derin Yoksulluk Ağı, özellikle pandemi döneminde İstanbul’daki yoksul yurttaşlara ulaştı, sorunları çözmeye çalıştı.
İstanbul’un “yoksulluk manzaralarını” bianet’e anlatan Göçmen, yoksulluğun “görünmeyen” yanına vurgu yapıyor, herkesi dayanışmaya çağırıyor.
“Pandemide yeni yoksullar oluştu”
Aralık 2019’da saha çalışmalarından çıkan sonuçları incelediklerinde tanık oldukları yoksulluğun, “derin yoksulluk” olarak adlandırılması gerektiğini gördüklerini söyleyen Göçmen, bunun da barınacak bir evi olmayan, açlıkla yüz yüze olan insanları ifade ettiğini vurguluyor. Bundan sonra “Derin Yoksulluk Ağı” olarak ne tür çalışmalar yapabileceğimiz üzerine düşünmeye başladıklarını anlatan Göçmen şunları söylüyor:
“Mart ayında ortaya çıkan salgınla birlikte bizim gördüğümüz ‘derin yoksulluk” sokakta ‘fazla yemeği olan var mı?’ çığlığı ile büyük bir çoğunluk tarafından da fark edildi.
“Ücretsiz izinlerle yoksulluk büyüdü”
Göçmen, başlangıçta birlikte çalıştıkları aileleri “Ne durumdasınız, ne yapıyorsunuz, işten çıkarılma durumu var mı, çocuklar nasıl” diyerek aramaya başladıklarını ancak kısa sürede yoksulluğun daha yaygın olduğuna tanık olduklarını anlatıyor:
“ Birkaç gün içinde bizim de aslında beklemediğimiz kadar hızlı bir şekilde sokakta çalışan, simit satan, kâğıt toplayan, çiçek satan, seyyar satıcılık yapan, gündelikle çalışanların kazançları yok olmaya başladı. İnşaat işçileri, ev temizliğine gidenler, aşçılar, garsonlar, otel çalışanları, temizlik personelleri, konfeksiyon işçilerinin ücretsiz izne çıkarılmasıyla sorun inanılmaz boyutlara ulaştı.
“Mahallelerde çalışırken tanıştığımız aileler aramaya başladı. Kardeşim işten atıldı diyen oldu, destekçilerimiz kendi evlerine temizlik için gelen aileleri yönlendirdiler. Marketlerin teslimat için giden çalışanları, ‘şu mahallede bir amca veya bir teyze var, evlerini de gördüm, gerçekten çok zor durumda” diye bilgi vermeye başladı.
"O mahallede yaşayanlar, o vakte kadar ihtiyacı olan insanlarla bir kap yemeği paylaşmışlar ama artık onlarda da yemek yok. Uzun zaman önce çalıştığımız ama hayatlarını bir düzene oturtan, bir işi olan insanlar vardı, onlar aramaya başladı.
"Mesela kendi ihtiyacı için arayan biri “alt katta mülteci bir aile var, bebeklerinin bezi yok” diyerek bizi uyarmaya başladı. Bugüne kadar hiçbir sosyal yardım almamış ama birdenbire işten çıkartılmış ya da süresi belli olmayacak biçimde ücretsiz izine çıkartılmış 'yeni yoksul' aileler aramaya başladı.”
“Zenginlerin yanı başında yoksullar”
Derin Yoksulluk Ağı çalışmalarına en çok nesiller boyu yoksulluk yaşayanların oturduğu ilçeler Esenyurt, Şişli, Çekmeköy, Ataşehir,Sancaktepe, Sultanbeyli, Kağıthane ve Ümraniye, Fatih ve Arnavutköy’deki mahalleler yoksulların yaşadığı yerler olarak yansıyor. Göçmen bu durumu, “Aslında kentin her yerinde yoksulluk var” diye özetliyor:
“Çekmeköy veya Ataşehir gibi aslında bir yanda lüks konutların olduğu bir ilçenin yanı başında, barakalarda yaşayan insanlar var."
“Beyaz yakalılar da yoksullaştı”
Göçmen yoksulluğa ilişkin pandemiyle birlikte yeni bir dönem daha başladığını söylüyor:
“Bu süreçte başka bir yoksullaşma türüne tanıklık ettik. Bir işi olanların, bir plazada çalışan beyaz yakalıların işsiz kalmasıyla ortaya çıkan bir yoksulluktu. Bu insanların işten çıkarıldığı anda yaşadığı şok ile konfeksiyonda çalışan bir işçinin atölye kapandığında yaşadığı şok ve şaşkınlık aynıydı. Ani bir yoksullaşma hali. Daha önce hiçbir yardım talebinde bulunmamış, neyi nasıl yapması gerektiğini bilmiyor çünkü.
“Aileler evsizlik riski ile karşı karşıya”
Ağ, en fazla gıda, bebek bezi, mama ve temizlik malzemesi olarak destek oluyor. “Normalleşme” ile de durum değişmiyor. Sorunlar daha da derinleşiyor daha da büyümeye başlıyor. Göçmen bu durumu şöyle anlatıyor:
“Aylarca çalışmadı insanlar, ev kiraları, faturalar birikti. Hala işe başlayamayanlar var. Lokanta açılmadı, kafelerin o kadar servis elemanına ihtiyacı yok, turizm sektöründe çalışanlar için durum keza aynı.
"Evden çıkarılıyorlar. 450 TL ev kirası olan bir aile var. Ev sahibi de o 450 TL ile geçiniyor. Çiçek satamadığı için 3 ay kira ödeyemedi mesela. Şimdi o aile evsiz. Evlerinden çıkartılanlar, akrabalarının yanına taşınanlar var ama şimdi akrabalara da süreler verilmeye başlandı, onlar da evsizlik riski ile karşı karşıya.
Bez ve mama için ayrı kampanyalar var
Ağ şu ana kadar iki bin civarında aileye destek oldu. Bu ailelere temel gıda ve taze gıda olmak üzere minimum iki alışveriş yapıldı. Yaklaşık 230 aileye ise belirli aralıklarla bebek bezi, bebek maması ve yaklaşık 30 kadar aileye de hasta bezi ulaştırmaya devam ediyor. Bez ve mama için farklı kampanyalar organize etmeye çalışıyorlar.
Çözüm: Kamu sosyal politikalarını geliştirmeli
Göçmen’in çözüm önerileri de şöyle:
“Biz derin yoksulluk üzerine çalışıyoruz. Yani temel ihtiyaçlarını karşılamayan ve sadece temel ihtiyaçlara ulaşmak için hayatı boyunca güvencesiz çalışan, sonra bu yoksulluğu miras olarak devreden ailelerle. Bu bir kader değil çocuklar bu yoksulluğu anne-babalarından devir almamalı bir gelecekleri, bir umutları, hayalleri olmalı.
“Biz küçük bir ağ olarak hak temelli bir bakışla 2 bin aileyi iki aydır gıdaya eriştirmişsek, birçok ailenin evsiz kalmasını önlemişsek, bir ok ailenin elektriksiz, susuz kalmasının önüne geçmişsek ve bunu sadece ve sadece destekçilerimizin dayanışması ile gerçekleştirmişsek, kamunun bu konuda daha fazla sosyal politika geliştirmesine ihtiyaç var.
"Birinci sorunları gelir adaletsizliği ve yoksullukla hak temelli bir bakışla mücadele olmalı. Ordalar sadece sosyal yardımla bu sorun çözülmez, sosyal hizmet gerçek var olan duruma göre yeniden şekillenmeli.
“Derin Yoksulluk bizim değil hepimizin sorunu olmalı. Şimdiye kadar görmezden geldiğimiz, bilinçli, bilinçsiz ayrıştırdığımız bu ailelerin, bireylerin, yaşlıların, yalnız annelerin kendi stratejileri ile ayakta kalma mücadelelerinde yanlarında olun en önemlisi yoksulluğun çocuklara devredilmesine karşı artık “dur” demeliyiz, buradayız sizi de dayanışmaya bekliyoruz. (EMK)
* Fotoğraf: pixabay