Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Doktor Covid -19 belirtilerinin azaldığını söyledi, 'tedaviye yanıt alıyoruz' dedi.
“Onun o sevinci bana yaşama sevinci getirdi. Benim adıma insanlık adına sevinmesi büyük sevinçle odadan çıkması hep iyileşeceğimin umudunu taşıdı bana.”
Covid-19’u yenen kadın hakları savunucusu avukat Rukiye Leyla Süren, hastanedeki tedavi sürecini böyle anlatıyor.
Kadın haklarını hiçe sayan politikalara karşı verdiği kararlı duruşu Covid-19'a karşı da göstermiş ki hastalığa en hızlı yanıt veren vakalardan biri olmuş.
Sesi her zamankinin aksine daha az çıkıyor, uzun aralıklar vererek konuşuyor. Bugün, hastane sonrası evde devam eden karantinasının ilk haftası sona erdi. Oda karantinasının bitmesi için daha bir haftası var.
“Şu notu tutmuşum hastanede iki şey için iyi olmak istiyorum bir oğlumu tekrar görebilmek iki mücadeleye devam edebilmek için.” diyor.
Ben ona hastalıkla mücadele sürecini soruyorum, o sağlık emekçilerinin çok kötü şartlarda çalıştığını vurguluyor.
Ben ona kendi sağlık durumunu soruyorum o henüz tanı konmamış kişilere sesleniyor, “Evden çıkmayın” çağrısını hatırlatıyor.
Kendisi hastalığı yenmiş ama aklı hep hastane çalışanlarının koşullarında. Çünkü, toplumun, hastalığın ciddiyetinin şu aşamada bile fark edilmediğini düşünüyor.
“Hayatta olmak çok güzel konuşabilmek gülebilmek çok güzel.. Oğlumun yüzünü tekrar görmek çok güzel bütün hastalara bunu diliyorum.” diyor.
Sözü avukat Rukiye Leyla Süren’e bırakıyorum.
Hastalığı nasıl fark ettiniz?
Biz ofis olarak 18 Mart’ta evden çalışma kararı almıştık. 19’unda gözlerimi yanmayı fark ettim. Bunu daha ziyade evde korona korkusuyla kullanımını artırdığım hijyen temizlik malzemelerine bağladım.
Daha sonraki günlerde boğazımda yanma başladı, kızarıklık ve şiddetli yanma vardı boğazımda daha çok hissedilir oldu. “Korona olabilir mi?” diye düşündüm. Doktor arkadaşlarımı aradım. Ateşim ve öksürük olup olmadığını sordular.
“Yok” deyince evde kalmamı doktora gitmememi evden takip etmemi söylediler. Sadece bir gün titreme oldu. Gözlerimin yanmasının beşinci gününde aile hekimimi aradım. Sağlık Bakanlığı’nın ateş ve öksürük yoksa test yapılmadığını söylediğini belirtti.
Kronik bir hastalık olarak tanımlanmasa da bundan sekiz yıl önce geç fark edilen bir kalp deliği sebebiyle yarı açık bir kalp ameliyatı olmuştum. Özellikle 8 Mart sebebiyle çok yoğun bir panel seminer dönemim olmuştu.
Süren, sağlık durumuna dair ilk bilgileri paylaşıyor.
Nasıldı fizyolojik durumunuz?
O kadar ilginç bir hastalık ki bir gece yattım ertesi gün boğazımda ağrı yoktu burnumda şiddetli akıntı vardı. En sonunda burun akıntısı azalmaya başladı. Korona değilim normal gribim diye düşündüm.
Hatta 28’inde “Kendimi iyi hissediyordum gribi atlattım korona değilim” telefonları açtım. Sadece nefes darlığı yaşadım bunu da evde olmaya bağladım. Cumartesi öğleden sonra dinlenirken göğsüme bir ağırlık çöktü, sanki ortamda bütün oksijen yok olmuştu nefes alamadım baş dönmesi yaptı. Bir süre sonra biraz nefes alınca göğüs hastalıkları doktoru Tamer Vardaloğlu’nu aradım, derhal hastaneye başvurmamı söyledi.
Oğlum beni Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne götürdü. Tomografi çekildi. Görevli, doktorun 15 dakikaya tomografi sonucunu göreceğini söyledi.
Bu arada beni izolasyon bölümüne aldılar; “Covıd-19” tanısı konmuştu.
Tanı konulunca ne hissettiniz?
Açıkçası ilk önce oğlum için sevdiklerim için endişelendim. Gözlerimin yandığı andan itibaren evde karantina uygulamıştık ama yine de çok endişelendim.
Ofisteki çalışma arkadaşlarım, görüştüğüm aile bireyleri adına endişelendim. Ya kendim dışında başka birine de bulaştırdıysam diye.
İnsan kendisi içi de endişeleniyor. Bir gazeteci arkadaşımızla o günlerde af konusu üzerine söyleşi yapacaktık. Hapisten çıkacak kişilerin kadınlara zarar vereceği endişeleri vardı. Bu mesele aklıma geldi. Oraya yetişemeyeceğim bigi aktaramayacağım.
Nelere tanık oldunuz izolasyonda?
İzolasyonda ekip çok ilgiliydi. Tüm ekip kendilerini korumaya çalışıyordu benim gibi bekleyen birçok hasta vardı.
Zaman zaman nefes problemi yaşıyordum. Sürekli kan alıyorlardı, tetkikler yapılıyordu. Üç saat sonucunda sağ alt ciğerde COVID tespit edilmişti. Nefes sıkıntım sebebiyle hastanede olmam gerektiğini söylediler.
Bunu biraz daha yumuşak bir dille oğluma söyledim. Bana “Eve gidip sana kitap, bilgisayar getireceğim” dedi. O gece genel cerrahi de beşli oluşturulan izolasyon odasına getirildim. Ertesi gün de tedavi süreci başladı.
Odaya girişler belirli aralıklarla kendini koruyan sağlık emekçileri tarafından yapılıyordu. Hepsi sakindi, ilgiliydi, gerçekten ilgiliydi. Odadan çıkmak koridora çıkmak yasaktı. Kapının içinde nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda bilgiler vardı. Kapı kilitli değildi ama açmamız yasaktı.
Belirli aralıklarla gelip ölçümler yapılıyordur. Doktor ziyareti yapılıyordu. Dışardan diğer doktor arkadaşlarım aramaya devam ediyorlardı; onlardan da destek alıyordum.
Sağlık çalışanlarına yönelik gözlemleriniz neler oldu?
Özellikle ikici gün sabahı enfeksiyondan sorumlu olduğunu düşündüğüm doktora minnettarım. Hepsinin yüzü gözü kapalıydı, kimin kim olduğunu bilmiyorum, hepsine minnettarım. O doktor belirtilerin azaldığını söyledi, “tedaviye yanıt alıyoruz” dedi.
Onun o sevinci bana yaşama sevinci getirdi. Benim adıma insanlık adına sevinmesi büyük sevinçle odadan çıkması hep iyileşeceğimin umudunu taşıdı bana.
Hastane koşulları…
Kendinize kadar insanlık adına kaygılanıyorsunuz. Sağlık emekçileri, hizmetliler herkes hasta için mücadele ediyor. Ama inanın Haydarpaşa Hastanesi’nde çıkan o öğle yemeğini akşam yemeğini Sağlık Bakanı’na sunmak isterim o yiyecekler nedir öyle? O yemeklerle o sağlık personelinin orada çalışması mümkün değil, hastanın iyileşmesi mümkün değil. Ben oğlumun taşıdığı yiyeceklerle ayakta kaldım.
O sağlık emekçileri nasıl çalışsın? Ben genç bir emekçiye bu durumu söylediğimde “Siz bizi düşünmeyin siz kendi sağınızı düşünün” dedi. Hepsi hastaları için endişeli ve onların yaşaması için çalışıyor.
Sürekli odalardan öksürük ve karantinaya karşı sesleri geliyordu. Kapalı kalmaya dayanamayan insanlar vardı. Sürekli o seslerin altında çalışıyorlar.
Siz de bir hasta olarak o sesleri duydukça “Acaba kaçımız yaşayacak” diye düşünüyorsunuz.
Kaç gün kaldınız hastanede?
Süren, kadın hakları ile ilgili bir paneldeyken.
Hastanede dört gün kaldım, orada ilaç tedavisi 4-5 gün oluyor. Dördüncü gün nefesimdeki daralma ve göğsümdeki ağırlık hissi azaldı.
Eskisi gibi nefes alamıyordum ama baskı problemi yaşamıyordum. Zaten doktorlar her gün bu belirtileri soruyordu.
Taburcu olma sürecinizi anlatır mısınız?
Prof. Nurgül Ceren hoca üç ve dört gün geldi. Özellikle üçüncü gün akşamı tedavimin iyi gittiğini eğer nefes problemi yaşamazsam dördüncü gün taburcu olabileceğimi ama belirtileri saklamamam gerektiğini söyledi. Serviste hastalığa en iyi yanıt veren hasta olduğumu söylediğinde çok mutlu oldum.
Dördüncü gün tekrar tedavi devam etti, kendimi iyi hissettiğimi söyledim, bu nedenle tedavime evde devam edebileceğimi iletmiştim. Gerçekten yataktan daha rahat kalkıyordum daha rahat nefes alıyordum. İlk iki gün telefonda dahi konuşmazken konuşmam rahatlamıştı.
Nurgül hoca geldi ciğerlerimi ciğerlerimin rahatladığını taburcu olabileceğimi ilaçlarımı yanıma vereceklerini söyleyince çok muylu oldum gerçekten.
Şu notu tutmuşum hastanede iki şey için iyi olmak istiyorum bir oğlumu tekrar görebilmek iki mücadeleye devam edebilmek için.
Evet sizi yaşam hakkı mücadelesinden tanıyoruz..
Yaşamak çok güzel. Çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Sürekli olarak kadınların yaşam hakkı için mücadele ederken şimdi tüm bir dünyanın yaşam hakkı tehlikede. Bunun henüz tam olarak bilinmediğin özellikle hastanede olanların toplum tarafından anlaşılmadığını düşünüyorum.
Evdeki karantina süreci nasıl geçiyor?
Sürekli vitamin destekleri alıyorum. Aklım sürekli olarak hastanede tedavisi edenler de ve hastane çalışanlarında. Sağlık emekçileri birinci sırada tek başlarına savaşıyorlar. Onların yanında daha fazla nasıl olabiliriz diye düşünüyorum. Onlar yapa yalnız savaşıyor.
Hayatta olmak çok güzel konuşabilmek gülebilmek çok güzel oğlumun yüzünü tekrar çok güzel bütün hastalara bunu diliyorum.
Hastalıkta en çok dikkatinizi çeken şey neydi?
En önemli şey belirtilerin birden başlayıp birden bitmesi. Bugüne kadar yaşadığım hiçbir gribe benzemiyordu sanki vücudunuza dışarıdan başka bir canlı girmiş ve o yaşıyor. Sizin dışınızda hareket ediyor birden burnunuz akıyor birkaç saat önce normal nefes alırken birden nefes alamıyorsunuz. Birden öksürük başlıyor ya da tam tersi. Bu benim çok dikkatimi çekmişti. Buna dikkat etsiler.
Moral çok önemli. Dışardan arayan doktor arkadaşım bana “Sakın pes etme dik dur” dedi. Sürekli bunu söyledi moralini yüksek tut gerçekten moral pes etmemek hem hastanın pes etmemesi hem de sağlık görevlilerin pes etmemesi çok önemli ancak şunu fark ettim virüs tam olarak tanınmıyor. Kalp doktoru Ali Rıza Kılınç’a da ona da minnettarım.
Şu an hasta olan veya olmayan kişilere bir mesajınız var mı?
Sakın dışarı çıkmayın. Sağlık emekçileri evet görevlilerini yapıyor ama kendi hayatlarından vazgeçerek bunu yapıyorlar bu çok önemli. Onların çalışma koşullarını daha iyi takip emek ve destek olmak gerekiyor.
Özel olan her şey politiktir. sağlık çalışanlarının yaşam hakları ihlal ediliyor çalışma şartları beslenme ve hijyen koşulları iyi değil. Onlara daha fazla destek.
Hasta olanlara da hastalığı inkâr etmeme karantinaya reddetmeme konusunda öneri sunabilirim. Mücadeleyi bırakmamalarını tavsiye ediyorum. Kendiniz kadar başkalarına da bulaştırmamak önemli olan bu. (EMK)