Fotoğraf: Bartın Devlet Hastanesi çalışanlarının "Evde kal" çağrısı / Anadolu Ajansı
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Bu salgın ne olacak baba?
Ne yapmak gerek?
Burası da İtalya’daki gibi mi olacak?
Hmm… Peki Arda, Zeyno’yu da çağır, biraz konuşalım sizinle…
Aslında sorularınızın yanıtı “Halk Sağlığı” ile ilgili.
Hani şu “kimi tedavi ediyor yeaa, halkı mı?” dedikleri Halk Sağlığı :)
“Halk Sağlığı” bir bilim dalı. Tıbbın uzmanlık alanlarından biri; öyle diyelim.
Hekimler sadece hastanede çalışmaz kızım.
Çünkü insanları hastalandıklarında tedavi etmek yetmez. Onların hastalanmasını önlemek gerekir.
Nedenini söylememe gerek yok herhalde, ama söylemesem olmaz ;)
Hangisi daha insani: İnsanlarla hasta olmadan ilgilenmeyip hasta olduktan sonra tedavi etmeye çalışmak mı, küçücük bir önlemle, örneğin suları klorlayarak milyonlarcasını hasta olmaktan korumak mı?
Hastalanmalarını önlemekse sahi zor iştir. Çünkü insanlar pek çok nedenle hastalanırlar. Bazen kendilerine dikkat etmedikleri için, bazen genetik nedenlerle, en çok da içinde yaşadıkları koşullar nedeniyle…
Evin kötüdür hasta olursun, işin kötüdür hasta olursun, işin yoktur hasta olursun, soluduğun hava, içtiğin su kötüdür hasta olursun, yoksulsundur sadece bu nedenle hasta olursun…
E peki nasıl önleyeceğiz insanların hasta olmasını?
Elbette hekimlerin insanlara iyi evler yapıp iş bulabilecek güçleri, yetkileri yok. Onları yoksulluktan da kurtaramazlar tek başlarına. Peki ne yapabilirler?
İki şey: Biri, tüm bunları yapmaya yetkisi ve gücü olanları, yani politikacıları bilgilendirirler, uyarırlar. Onlara derler ki, “Eyy politikacılar, işinizi toplum yararını düşünerek yapmazsanız ve bilimsel bilgi kullanmazsanız insanlar hasta olurlar, ölürler!”
İkincisi ise hekimler koruyucu sağlık hizmeti sunarlar. Örneğin bir bulaşıcı hastalık salgını düşünün. Korona salgını gibi :) Böyle salgınlarda hem hastalığın çıkış nedenini araştırırlar, hem de daha fazla yayılmasını önlemek için yapmak gerekenleri ortaya çıkarırlar. Böylece binlerce, belki milyonlarca insanın yaşamını kurtarırlar. Bir hastanınkini kurtarmaktan daha heyecanlı değil mi :)
Bir şeyi atladım anlatırken, ama herhalde tahmin ettiniz: İnsanların hastalanmasını ve ölmesini engellemeye çalışan “Halk Sağlığı”dır, o bilimin uzmanlarıdır. Tam da bu aralar televizyonlarda görmediğiniz, adını işitmediğiniz uzmanlar. Mikropbilimci, kanser doktoru, çocuk doktoru, kalp doktoru, hatta türlü şarlatanı görüyoruz da “Halk Sağlıkçı” bir türlü göremiyoruz, ne televizyonda ne gazetede. Halbuki tam da onların söz söylemesi, yönetmesi gereken bir durum bu; öyle değil mi?
Neden böyle?
Hayır, yeterince varlar ;) Sayıları da yeterli, uzmanlık dernekleri de var, tıp fakültelerinde kürsüleri de...
Çünkü, “Halk Sağlığı” uzmanlarına yetki verecek olanlar politikacılardır ve ne yazık ki onların akıllarına da sağlık deyince hastane geliyor, sağlık hizmeti deyince de tedavi!
Öyle olunca da hastaneleri, hekimleri, ilaçları artırmaktan söz edip duruyorlar.
Neden mi?
Ah…
Nasıl anlatsam ben size özelleştirmeyi, hepimize ait olanları nasıl yağmaladıklarını. Sağlık ocaklarımızı, toplum için hizmet anlayışını nasıl yok ettiklerini. Bilmediğiniz bir dünyayı nasıl anlatsam..
Elbet anlayacaksınız içine doğduğunuz dünyanın vahşetini, başka bir dünyanın dilini elbet öğreneceksiniz.
Ama şimdilik canımın parçaları, şöyle diyelim:
Halk Sağlığı önce önlemeye çalışır demiştik; bugünse önleme işi insanların kendilerine bırakılmış durumda: Elinizi yıkayın, birbirinize fazla yaklaşmayın, evden çıkmayın diyorlar bize… Bunlar elbet gerekli. Ama ‘gerekli’ başka, ‘yeterli’ başka şey…
Salgınlar böyle yönetilmez, yayılması böyle önlenemez. Tüm ülkede katı biçimde uygulanan önlemler gerekir. Bugün artık sokağa çıkma yasağı uygulanması gerektiği gibi. (MC/DB)
Esasen de salgınlarla mücadeleyi yönetecek “Halk Sağlığı” uzmanlarıyla önlenebilir.
Ne başka uzmanlarla, ne de hastanelerdeki sağlık çalışanlarıyla.
O yüzden de sorunu hastane, yatak ya da hekim sayısını artırarak çözemezsiniz. Salgın öyle bir büyür, hastalar öyle çok artar ki elinizdekiler ne yapsanız yetmez… Tıpkı şuna benzer: Elimizdeki torbanın sürekli başka yerlerden delindiğini düşünün; delikleri tek tek yamamaya çalışmak işe yarar mıydı?
Salgın bir gün elbet biter, geriye göz boyayan politikacılarla onların hatalarının bedellerini ödeyenler kalır. Yani maskeleri bile olmadan hizmet sunan kahraman sağlık çalışanları, bir de tabii önlenebilir binlerce ölüm…
Ama korkmayın.. Sizi korkutmak için anlatmadım bunları.
Aslında çaresiz olmadığımızı göstermek için anlattım.
Bakın bu kadar büyük bir salgın yaşanalı tam 100 yıl olmuş. Bugün yaşayan hemen hiç kimsenin bilmediği bir şey yaşıyoruz. Anlaşılan yakın gelecekte yine böyle salgınlar olacak; ama artık çok daha bilgiliyiz, elimizde çok daha etkili önlemler var.
Yeter ki kılavuzumuz bilim olsun.
Bugün babamın 81. doğumgünü; biliyor muydunuz?
Dedenizden çok yaşayın!
Bilimin insan yararına kullanıldığı bir dünyada yaşayın.
Böyle bir dünya için yaşayın.
O zaman siz de babanıza bir selam çakın ;)