Tuzla’daki Ermeni yetimhanesi Kamp Armen’in yıkılmaması ve tapusunun Ermeni halkına iadesi için başlayan direniş 100. gününü geride bıraktı. Tapu hala iade edilmedi.
100 günün geç saatlerinde yaşanan saldırının ardından 101. günde Kamp Armen’deydik.
Kamp Armen’de nöbet tutanlardan Nor Zartonk’tan Sarin Korkmaz, Kamp Armen Dayanışması bileşenlerinden DSİP üyesi Özdeş Özbay ve gönüllülerden Nilüfer Tarım ile direnişin 100 gününü, Kamp Armen’i, tapunun hala iade edilmemesini, gönüllülere önceki gece gerçekleşen saldırıyı konuştuk.
Tapu iadesi ile muhataplarının devlet olduğunu, iade gerçekleşene dek direnişi sürdüreceklerini yinelediler.
“100 yıl sonra ilk direniş”
Kamp Armen’deki direniş 6 Mayıs’ta iş makinalarının yıkıma başlamasıyla başladı. Yıkımın duyulmasıyla kampa gelen gönüllüler yıkımı durdurdu, binanın bir kısmı yıkıldı. Nor Zartonk önderliğinde kurulan Kamp Armen Dayanışması’nda gönüllüler nöbete başladı.
“Ermenilerin Gezi’si” olarak nitelenen direnişe her milletten, her yaştan insanlar destek verdi. Nöbettekilerin sayıları günden güne değişiyor, ancak kamp hiçbir zaman boş kalmıyor.
Sarin Korkmaz, Kamp Armen direnişinin önemini açıklarken Musa Dağı’nda 40 gün süren direnişi hatırlattı ve “100 yıl sonra Ermenilerin ilk direnişi” dedi.
“Nor Zartonk olarak ilk kez Gezi’de kendimizi gösterdik. Ermenilerin öz örgütü şeklinde bir yapı yoktu. Kamp Armen bir ilk.
“Ermeniler 100 yıllık bir suskunluk yaşıyor. Kamp Armen ile birlikte gençler konuşmaya, aileler de korksa da gençlere destek olmaya başladı.”
“Hrant’ın çocukluğunu korumak istiyoruz”
Kamp Armen, aralarında Hrant ve Rakel Dink’in de olduğu Ermeni çocukların emekleriyle kuruldu. Yıkıma bırakılan binalar direnişin ardından tekrar yaşamla buluştu.
Korkmaz, buranın Ermeniler için önemini anlattı
“Hrant Dink gibi binlerce güzel insanın yetiştiği bir yuva. Bizim için sadece bir yetimhane değil, tarihi bir mekan. Çok şey yitirdik, insanlarımızı yitirdik. Burası 100 yıl öncesinin, atalarımızın tarihi.
“Hrant’ın çocukluğunu korumak istiyoruz. Tapu iadesini alırız almayız bilmiyorum ama sonuna dek direneceğiz.”
“İade seçime takıldı”
Kamp Armen’in bulunduğu arazinin tapudaki sahibi Fatih Ulusoy, 23 Mayıs’ta araziyi Gedikpaşa Ermeni Proteston Kilisesi Vakfı’na bağışlayacağını duyurmuştu. Markar Esayan AKP milletvekili adayı iken “Kamp Armen iade edildi” açıklamaları yaptı. Dayanışma, açıklamanın tekzip edilmesini istedi. İadeye ilişkin bu güne dek bir adım atılmadı.
“İade seçime takıldı” diyen Korkmaz, muhataplarının devlet olduğunu yineledi.
“Ulusoy, bir ay önce tapu iadesini geri çekmediğini ancak iade de etmediğini anlaşma bekledikleri açıklaması yaptı. Bizim Ulusoy ile pazarlığa girmemiz mümkün değil. Gasp eden devlet, muhatabımız devlet.
“Burası gibi 300 mülk var. İade gerçekleşirse bu emsal olacak. Kamp Armen’i aldıktan sonra diğerlerine de sıra gelecek. Devlet bunun korkusunu yaşıyor. İade olmamasında siyasi ve ekonomik nedenler vardır belki. İade, 100 yıl önce ile hesaplaşmak, yüzleşmek aynı zamanda.”
“Seçimden önce yatıştırıcı açıklamalar vardı”
Özdeş Özbay, Kamp Armen’in iadesine ilişkin söylemin seçim öncesi ve sonrası değiştiğine işaret etti.
“Seçimlerden önce hükümet sorun istemiyordu. Yatıştırıcı açıklamalar vardı. Seçimden sonra ne olacağı belirsizdi, büyük kampanyalar ve yürüyüşler düzenledik. Seçimden sonra saldırılarla birlikte konjonktür değişti.”
İlk fiziksel saldırı
Önceki gece Kamp Armen gönüllülerine, Kamp’ın dışında sopalı bir saldırı yaşandı. Daha öncede tehditler olduğunu ancak ilk fiziksel saldırının yaşandığını belirttiler.
Özbay, “Asker ve gerilla ölümleri, şiddet ve nefret ortamından beslenen gruplara provoke etmek için alan açıldığını” söyledi.
Direnişin 40. Gününde Tuzla sahilindeki stanta gelenlerin “Ermeniler Tuzla’ya inmiş” söylemleri, Soykırımı hatırlatan konuşmalar, omuz atmalar kadar gece geç saatlerde kampın çevresinde dolaşan insanlar, flamaların sökülmesi, Türkiye bayrağı asılması gibi örnekleri sıraladılar. Saldırı ve tehdit anlarında kampın çevresinde normalin aksine sivil polislerin olmadığını da not ettiler.
Özbay, tehdit ve saldırıların Kamp Armen’in medyada görünürlüğünün arttığı zamanlarda yaşandığına dikkat çekti.
“Komünal bir yaşam”
100. gününü geride bırakan direnişte bir günün nasıl geçtiğini anlatan Nilüfer Tarım komünal bir yaşam oluşturduklarını söyledi. Rengarenk boyanmış su deposu bunun örneklerinden. Bağış yapılan depoyu duvarın öte yanından bahçe içine el birliğiyle taşıdıklarını anlatıyorlar.
“Her gece nöbete kalanımız oluyor. Sabah 08.00’e dek onlar nöbette. Onlar yatarken, uyuyanlar kalkıyor. Mutfakta birlikte kahvaltı hazırlıyoruz. Ekonomimiz dayanışmaya dayanıyor. Bağışlar ve ailelerin yardımları var.
“Günlük işlerden vakit kaldığında şarkılar başlıyor. 100. günümüzde halay uzun süre devam etti. Hafta sonu da paneller ve etkinlikler gerçekleşiyor.”
Bu cumartesi Suruç’ta hayatını kaybedenlerden bazılarının aileleri kampa gelecek. Hayatını kaybedenler anısına dikilen fidanlara su verecekler. Bugün hayatını kaybeden Mert Cömert için de bir fidan dikilecek.
Direniş 101. günde
Direnişin ilk aylarında ekilen fidelerde domatesler kızarmış. 25 gün önce gelen ve Verbad (Usta) adını verdikleri bir kangal bahçede. Kamp Armen’de yavrulayan kediler yeni canlar katıyor.
Saldırı nedeniyle sabaha dek nöbet tutan gönüllüler uyanma başladıktan sonra kahvaltı hazırlanıyor. Saldırıyı duyup gelenler de masaya davet ediliyor.
Kamp Armen direnişi 101. gününde devam ediyor. (BK)
Kamp Armen'e nasıl el konmuştu?6 Temmuz 1971'de, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, oy birliğiyle, vakıf senetleri bulunmayan cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinin vakıf senedi olarak kabul edilmesini onayladı. Böylece, beyannamelerinde bağış kabul edeceklerine dair açıklık bulunmayan cemaat vakıflarının doğrudan ya da vasiyet yoluyla gayrimenkul edinemeyecekleri, yasal hükme bağlandı. 8 Mayıs 1974'te, Yargıtay Genel Kurulu'nun, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin verdiği kararı onamasıyla, emsal teşkil edecek içtihat gelmiş oldu. Bu kararın ardından açılan davalarla, cemaat vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri taşınmazların büyük çoğunluğuna el kondu. 23 Şubat 1979'da, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliği'ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı'nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece, Sait Durmaz, 1962'de boş olarak sattığı araziyi, hiç para ödemeden, üstünde kurulu olan kamp tesisleriyle birlikte geri aldı. Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı. (Kaynak: Agos) |