İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti, üniversitenin Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nün teklifiyle Yaşar Kemal’e “Fahri Doktora” ünvanı tevcih etti.
Rektör Remzi Sanver, bu ünvanın daha önce sadece üç kişiye, Fransa Kültür Bakanı Jack Lang, Güney Afrika’nın ilk siyah devlet başkanı Nelson Mandela ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schultz’a verildiğini, belirterek ödülü Yaşar Kemal adına eşi Ayşe Semiha Baban’a takdim etti.
Yaşar Kemal'in MesajıBizim çağımızda romancıların başları beladadır. Çünkü insanları en çok yalana, zulme, bütün kötülüklere karşı roman uyarır. Bugün tüketim toplumu diye bir doyumsuzlar toplumu yaratılıyor. Tüketimciler topluma bütün değerlerini aşındıran bir yapay kültür benimsetmeye çalışıyorlar, insanları birer obur canavar haline getirmek istiyorlar. Roman bu toplumu isteyenler için bir tehdittir. Onun için de romanı, bestseller denilen bir yapaylıkla boğmaya çalışıyorlar. Roman böyle bir toplum isteyenler için bir tehlikedir, çünkü roman insanlara insan olduklarını söyler. Onca acıyı, zulmü, savaşı, doğa kırımını romanda yeniden yaratarak yaşayan insan, insan gibi yaşamayı özler, değerlerine sahip çıkar. Türk edebiyatında büyük yıldızlar vardır. Hikâyeci Sait Faik de bunlardan biridir. O bizim kuşağın ustasıdır. Onu yakından tanıyordum. Bir gün bana “gel seninle edebiyata getirmek istediklerimizi anlatalım” dedi. Ben de “iyi olur anlatalım” dedim. “Başlayalım öyleyse”. “Başlayalım” dedim. Ve başladık: “Bir; benim kitaplarımı okuyan katil olamasın, savaş düşmanı olsun. İki; insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.” Bütün kötülükleri saydık, kötülükler uzadı gitti. Kötülükler zulümler bitmiyordu. Sonunda “bizim kitaplarımız ,“demeye başladık, eninde sonunda biz iki yazarız. Bu kadar savaşı, zulmü bizim kitaplarımız ortadan kaldıramaz ki”. “Kaldıramaz,” dedim. Sait: “Dur,” dedi, “buldum” dedi. “Bizim kitaplarımız yalnız kalmayacak” dedi. “Nazım Hikmet de var. Kitaplarımızı okuyanlar onu da okuyacak.” Ben “Melih Cevdet de var,” dedim, “Orhan Kemal de”. Sonra çok insan çok çok yazar da saydık. Çok kitap saydık. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum. Şunu söylemek istiyorum ki ben "angaje", bağımlı bir yazarım. Kendime ve söze ve insanın onuruna bağımlıyım. Bilinçli olarak ben aydınlığın türküsünü, iyiliğin, güzelliğin türküsünü söylemek istedim. Romanlarım yaşam gibi doğru söylesin, yaşamla birlik olsun istedim. Çünkü yaşam umutsuzluktan umut üretmektir. İnsan umutsuzluktan umut üreterek bugüne kadar gelmiştir. |
Üniversitenin santralİstanbul kampüsündeki Çağdaş Sanat Müzesi’nde gerçekleşen “Binbir Kültür Elçisi Yaşar Kemal Sempozyumu”nun ardından gerçekleşen törene üniversitenin mütevelli heyeti, akademi üyeleri, aralarında sinema sanatçısı Türkan Şoray, fotoğrafçı Ara Güler, gazeteci Doğan Hızlan, iktisatçı Gülten Kazgan’ın olduğu çok sayıda Yaşar Kemal dostu ve seveni katıldı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Danışmanı Emre Gönen’in sunumunu yaptığı törende ilk olarak Nebil Özgentürk’ün hazırladığı “Yaşar Kemal Efsanesi” belgeseli izlendi.
Prof. Dr. Uğur: Yaşar Kemal en istidatlı halimiz
Ardından konuşma yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Uğur Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’müz Yaşar Kemal için fahri doktora talebinde bulundu. Dekan olarak gönüllü elçisiyim” diyerek şöyle konuştu:
“Yaşar Kemal geçmişimiz, bugünümüz ve özlemlerimizle, ‘biz’.
“Üstelik bizim -yani İnsanlığın- en duyarlı, en marifetli, en istidatlı halimiz. Onunla övünmeyelim de kiminle övünelim?
“Bu övüncün nişanesi olarak, Fakültemizin Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü, Yaşar Kemal’e Fahri Doktora verilmesi talebinde bulundular. Ben de Dekan olarak, onların gönüllü elçisiyim.”
Hızlan: Kahramanları bize direnci gösteriyor
Gazeteci Hızlan da konuşmasında törene katılamayan Adalet Ağaoğlu’nun “Benim için ilk yazı ve romanlarından bu yana kültürel çeşitliliklerin destansı müzikalitesi olmuştur” notunu okudu.
Hızlan, Yaşar Kemal’in romanlarındaki kahramanların toplumsal bir karşılığı olduğunu da belirterek şöyle konuştu:
“Bir romancının kahramanalar yaratması çok olağandır. Ama o kahraman toplumsal, siyasal bir amaç da taşıdığı da olursa, onu siyasal bilimciler, sosyologlar da incelemelidir. Yaşar Kemal’in kitaplarında bu vardır. Çünkü o kitapların arkasında hep bir trajedi vardır. O kahramanlar, göçten, fakirlikten, devletin baskısından, yani çöküşten gelmiştir ama hiçbir zaman teslim olmamıştır. O kahramandan umut çıkmıştır. O umudu verir. O kahramanları bize direnci gösterir.”
Törenin ardından “Al Gözüm Seyreyle – Güneş Karabuda’nın Yaşar Kemal Kitapları, 1956-2010” kitabının sergi alanında kokteyl gerçekleşti.
Yaşar KemalAsıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer. Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu; 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943’te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladı. 1950’de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten sonra İstanbul’a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi. Yapıtları kırkı aşkın dile çevrilen Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında altısı Türkiye’de olmak üzere, sekiz fahri doktorluk payesi aldı. Yaşar Kemal’in baş yapıtı olarak değerlendirilen ve Çukurova köylüsünün ağalığa karşı mücadelesini anlatan dört ciltlik İnce Memed romanı 40’tan fazla dile çevrildi. Yaşar Kermal Aralarında dört ciltlik Bir Ada Hikayesi, Akçasazın Ağaları, Üç Anadolu Efsanesi, Ağrıdağı Efsanesi, Çukurova Yana Yana gibi eserlerin bulunduğu 50 roman, röportaj, destansı roman, çocuk romanı, şiir, çeviri ve öykü kaleme aldı. |