Türkiyeli kadınların en önemli kazanımlarından biri İstanbul Sözleşmesi.
İstanbul'da 11 Mayıs 2011'de imzaya açılan Sözleşme, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Sözleşme, kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların şiddetten korunması, şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için titizlikle hazırlanmış bir metin.
Ancak, kadın ve çocukların şiddetten korunmasında etkili olan sözleşme, zaman zaman kimi çevrelerin saldırı odağında oluyor.
Son olarak, Saadet Partisi Konya Milletvekili ve Gençlik Kolları Başkanı Abdulkadir Karaduman, İstanbul Sözleşmesi ile Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu'nun feshedilmesi gerektiğini iddia etti.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi Nedir?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi, İç Hukukta Nasıl Uygulanıyor?
“İstanbul Sözleşmesi adı verilen ucube, adeta aile yapımızı çökertmek için kaleme alınmış bir metindir” ifadesini kullanan Karaduman, "Kim ne diyorsa desin, hangi tarafta durursa dursun, toplumu bir felakete ve uçuruma sürükleyen, haneleri birbirinden ayıran İstanbul Sözleşmesi derhal feshedilmelidir" dedi.
İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılara ilişkin gazeteciler Çiğdem Toker, Melis Alphan, Işıl Özgentürk, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatmagül Berktay, oyuncular Füsun Demirel, Jülide Kural, Melek Baykal, Müjde Ar, Kadın Adayları Destekleme Derneği Başkanı Nuray Karaoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen ve avukat Tuba Torun'la konuştuk.
Toker: "Tek kelime ile gericilik yapıyorlar"
“Bugün en önemli sorunumuz, hukuken bağlayıcılığı olan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmamasıyken, ‘fesih’, ‘revize’ gibi sözler yükseliyor. Kadınların her türlü şiddete karşı korunmasını, kadına şiddet uygulayanların yargılanmasına yönelik normları belirleyen, bunun için devleti yükümlü kılan bir uluslarası sözleşmeden söz ediyoruz.
“Bu önemli ve değerli metin kadınların zorlu mücadelesiyle ortaya çıktı, aynı mücadele süreçleriyle de Türkiye'de yürürlüğe girdi.
“Bu ülkede her gün kadınlar öldürülür, aile içi şiddete uğrarken bir politikacı yahut bir siyasi anlayış böyle bir sözleşmeye neden karşı çıkar? Bu sorunun tek kelimelik cevabı vardır. O da gericiliktir. Bu homurdanmaların yükseldiği yerler kadının eşit hak sahibi yurttaş olmasından ciddi ciddi korkan bir karakter taşımaktadır. O siyasi anlayışı iyi tanıyoruz.”
Berktay: “Kadınların çıkarları ortaktır”
“İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden ziyade, sözleşmenin daha uygulanabilir hale getirilmesi gerekir. Toplum olarak bu sözleşmeye daha fazla sahip çıkmalıyız. Çünkü bu sözleşme Türkiye’de imzalandı ve bu Türkiye için büyük bir onur, itibar meselesi.
“Ama erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Bu nedenle de bu sözleşmenin getirdiği itibarı önemsemek yerine bazı kesimlerce sözleşme ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu sözleşmeler ve kadınların elde ettiği kazanımlara yönelik büyük bir saldırı söz konusu.
“Türkiye’de güçlü bir kadın hareketi var. Kadınların bu saldırılara sessiz kalmayacağını düşünüyorum. Hatta iktidara yakın örgütlerde bile kadınların tepkisi var. Kadınların çıkarları ortaktır. Bunu hatırlayıp İstanbul Sözleşmesi'ne sahip çıkması gerekir.
“Dikkat ederseniz kadınların hakları arttıkça kaşı tarafın da saldırıları artıyor. Nafaka konusuyla başlamaları da ne kadar bilinçli bir saldırı yaptıklarını gösteriyor. Nafakaya saldırınca tüm haklara saldırının önü açılmış oluyor. İstanbul Sözleşmesi de bunun bir örneği.
“Ayrıca bu saldırılar sadece kadın haklarına değil demokrasi ve eşitlik mücadelesine de yapılıyor. Bu nedenle eşitlikten yana erkekler de bu saldırılara karşı ses çıkarmalı, kadınlarla yan yana mücadele etmeli.”
Demirel: “Kadınları korumak yerine sözleşmeyi tartışıyorlar"
“2011 yılında Türkiye’nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanıp uygulanmadığı tartışılması gerekirken, belli çevrelerce feshe edilmek istenmesinin tartışılmasını anlamıyorum.
“Bu durumu yadırgıyorum. Neredeyse kadına ve LGBTİ+’lara karşı ağır bir düşman tavır içinde olan bu muhafazakar kesimlerin çocuk istismarları, tecavüzler, kadın cinayetlerine ikisin kadın ve çocukları koruyucu tek bir cümlesi olmazken İstanbul Sözlesmesi’ni ağızlarına dolaması çok anlamlı.
“2019’un ilk altı ayında 214 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Yüzlerce, tecavüz, çocuk istismarları, trans cinayetleri artış gösterirken ve toplumun en büyük utancı olarak önümüzde dururken koruyucu en önemli İstanbul Sözleşmesi bilerek ve kasti şekilde tartışmaya açılmıştır.
“Fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik her türlü toplumsal cinsiyete dayalı siddeti, kadına kadın olmasından dolay uygulanan orantısız şiddeti mubah sayan, zorla evlendirilmeyi, zorla kürtajı, zorla cinsel ilişkiyi töre, gelenek, görenek, tabular, önyargılar diyerek şiddeti, bakıyı da hayatin bir parçası olarak algılayan zihniyetlere karsı kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları tüm mağdurları korumak için İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak bir insanlık görevidir. Vicdani olan, aklı olan herkesin uygarlığın yanında yer almasını dilerim.”
Gökçen: “Sözleşme kadınların hayatlarını koruyor”
“İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun’a yönelik saldırıların çoğunlukla şiddet görmemiş erkeklerden gelmesi şaşırtıcı değil. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik her tür hukuki metin, birçok ülkede birbirinden bağımsız olsa da eşitliği hedefleyen kadın hareketinin birer kazanımı ve bu kazanımlar sonucunda iki temel hedefin gerçekleştiğini görüyoruz: Birincisi, bu metinler hayata geçirildiğinde kadın cinayetleri azalıyor. İkincisi, cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı tepkiler ve yaptırımlar arttığı için kadınların toplumda saygınlığı artıyor.
“İstanbul Sözleşmesi’ne, 6284 sayılı Kanun’a ve nafaka hakkına karşı olanlar açıkça insan haklarına karşı olduklarını ilan ediyorlar. Soruyoruz: Kadınların öldürülmemesine mi karşısınız? Genç yaşta evlendirilen ve iş yaşamından koparılan kadınların güvenceli yaşamasına mı karşısınız? Çocuklarınızın cinsiyetlerine göre değil de hayallerine, yeteneklerine göre yönlendirilmesine, mutlu ve güçlü olmasına mı karşısınız?”
Özgentürk: “Kadınlar haklarından vazgeçemeyecek”
“Son dönemde yapılmak isteneni görüyoruz. Kadınlar, iş hayatından koparılmak ve eve kapatılmak isteniyor. Kadınlara yönelik ücret eşitsizliğinden söz etmiyorum bile. Kadınlar bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de ge geniş haklarını kullanıp Meclis’e girdileri hayatın her alanında etkin oldular. Ancak bunu istemeyenler, onlara güç veren İstanbul Sözleşmesi’ni yok etmek istiyor. Kadınların buna izin vermeyeceğini düşünüyorum.”
Kural: “Kişisel olarak bedel de ödesek mücadele edeceğiz”
“Tamamen bir akıl tutulması. Bu söylemleri büyük bir cahillik ve bilgisizlik olarak görüyorum. Eşit bir yaşamdan söz etme şansımız olmayacaksa bunun için yapabileceğimiz şey de bunun için mücadele etmektir.
“Bizim şu anda konuşuyor olmamız bile büyük bir mücadele ile oldu. Kimi zaman kişisel olarak bunun için bedel de ödedik. Bu nedenle de tüm kadınların bu haklar için mücadele edeceğini biliyoruz.”
Baykal: “İstanbul Sözleşmesi kadınların güvencesidir”
“Bu sözleşme, kadınların güvencesidir. Kadınlar kendi yollarını açan bu sözleşmenin öneminin farkında. Sözleşmenin iptal edilmesinin gündeme alınması dahi kadınları harekete geçirir. Bu nedenle hiç kimse bu konuda adım atmamalı. Biliyoruz ki bu ülkede güçlü bir kadın hareketi var.”
Alphan: “Fiilen geri dönüş var”
“Örneğin nafaka hakkına da yoğun bir saldırı var. Bir takım gruplar var, onlar kadınların bu haklarını gündeme getiriyor. Bunlar, hükümeti etkisi altına alan gruplar. Karşılığını da almak istiyorlar söylemlerinin. Sanki bütün erkekler nafakadan mağdur oluyor gibi hava yaratıyorlar oysa öyle bir durum yok.
“Oysa nafakanın kaldırılmasından zarar görecek olan çok fazla kadın var. Böyle bir sahte algı yaratıyorlar. Aynı durum, İstanbul Sözleşmesi için de 6284 No’lu yasa için de geçerli. Kadınların kazanılmış haklarına saldırıyorlar. Fiilen bir geri dönüş söz konusu. Bu tür saldırı niteliğindeki saldırılar, uygulamalara yansıyor.
“Kadın hareketi bu ülkede en istikrarlı, güçlü hareketlerden. Kadın Hareketi buna izin vermeyecektir. Ben buradaki direncin pes etmeye döneceğini düşünmüyorum.”
Ar: “Mücadele ile elde edilen haklarımızdan vazgeçmeyiz”
“Kadınlara verilen hakları yok etmek istiyorlar. Nafaka hakkına saldırı gibi. Bunu muhafazakar yapıyı kurmak için yapıyorlar. Kadın üniversitelerini gündeme getirmeleri de bundan. Kadınları iş yaşamında, sosyal yaşamda var eden her hakka saldırmak istiyorlar. Ancak şunu bilmek lazım, bu ülkede çok güçlü bir kadın mücadelesi var. Mücadele ile edilen haklarımızdan vazgeçmeyiz.”
Karaoğlu: “Şiddet meşrulaşır”
“Sözleşmeyi ortadan kaldırmayı tartışmak Türkiye’nin kadın hakları konusunda hukuk devleti olmasında geri adım atılması demektir. Doğru çözüm önerisi İstanbul sözleşmesinin ortadan kaldırılmasını önermesi demek değil, tecavüzü zorla erken evlendirmeleri cinsel şiddeti ortadan kaldırırız olmalı.
“Saadet Partisi’nin vekilinin amacı kadına yönelik haksızlıkları ortadan kaldırmak değil, şiddeti erkek hegemonyası altında meşrulaştırmak. Türkiye’deki kadınlar olarak bunu asla kabul etmiyoruz haklarımıza sahip çıkıyoruz.”
Torun:"Bıçağın kemiğe dayandığı noktadayız"
“Kadın haklarına yönelik bütüncül bir saldırı var. Tüm saldırılar aslında birbiriyle ilintili. Erdoğan’ın 'üç çocuk yapın beş çocuk' yapın söylemleri de bundan ayrı değil.
"Kadınlara sürekli eve kapanın, çalışmayıni sosyal yaşamda olmayın mesajı veriliyor. Maaleef yasal olarak bunlar yasaya geçmese de fiilen mahkemelere yansıyor.
“Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ne önem atfettikçe, kadın düşmanları bu yasaya da saldırmaya başladı. Bizim aklımızla mantığımızla oynamasınlar. Bıçağın kemiğe dayandığı bir noktadayız. Kadınlar elbette haklarından vazgeçmemek için mücadele edecek.” (EMK)