Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (Su Gender) Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü Konferans ve ödül töreni Karaköy'deki Minerva Palas'ta yapıldı.
Gün boyu süren konferansta, Dicle Koğacıoğlu Makale yarışmasına makalelerini gönderen akademisyenler sunum yaptı, ardından, 2018 makale ödülünü kazanlar açıklandı.
Konferansa, çok sayıda akademisyenin yanında Koğacıoğlu’nun babası Murat Koğacıoğlu ile annesi Nevzat Süer Sezgin de katıldı.
TIKLAYIN – Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülleri Sahiplerine Verildi
SU Gender, Sabancı Üniversitesi ile İsveç Başkonsolosluğu'nun ortak çalışmasıyla 2010'dan bu yana feminist sosyolog Dicle Koğacıoğlu anısına yüksek lisans ve doktora makale ödülleri veriyor.
"Sosyolojiyi savunma aracı olarak görüyordu"
Konferansın açılış konuşmasını Boğaziçi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Umut Türem yaptı.
Türem, şöyle konuştu:
“Dicle ismiyle müsemma bir insan koca bir nehir gibi biriydi, aynen dicle nehri gibi sınırları aşan bir insandır onu kolayca tarif edemezsiniz. Dicle gibi kalıplara sağmayan biri hakkında bir sey söylemek kolay değil. Ne söylesem eksik kalır. Tüm insanlara ulaşabilen güzel bir insandı. Sokak hayvanlarıyla, kadınlar, işçiler, çocuklar, yani herkesle özel bir ilişki kurabilirdi.
Hangi alanda çalışırsa çalışsın sosyolojik alandaki tüm çalışmaları okurdu. Öğrenmekten büyük zevk alırdı, o yüzden çok okurdu. Çalıştığı konuda çok iyi sorular sorardı. Bir araştırmayı iyi yapmanın iyi koşulu iyi sormaksa bunu çok iyi yapıyordu. Dicle, sosyolojiyi bir savunma aracı olarak görüyordu."
“Feminist avukatlar marjinalize edilmek isteniyor”
Konferansın ilk oturumunu Kadın Eserleri Kütüphanesi’nden Füsun Ertuğ yönetti, Rutgers University’den Fulya Pınar, Koç Üniversitesi’nden Mine Egtaban ve Koç Üniversitesi’nden Pınar Kılınçarslan yarışma için hazırladıkları makaleleri sundu.
İlk olarak Fulya Pınar, “İstanbul’daki Feminist Avukatlar: Hukukun İçinden ve Ona Karşı” başlıklı makalesini paylaştı.
Pınar, kadın avukatların şiddet uygulayanlara karşı direndiklerini ve yasalardaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini eşitlemeye çalıştıklarını söyledi. Pınar’ın sunumundan öne çıkan detaylar şöyle:
* Tecavüz davasında feminist avukatlar karşı tarafın avukatlarınca “Bunlar feministlik yapıyor” diye şikâyet edilmişti.
* Kadına yönelik şiddet davasında karşı tarafın avukatları tarafından marjinalize edilmişti.
* Feminist avukatlar mahkeme salonlarına toplu olarak gidiyor.
* Feminist avukatlar davalarda kadınların sesini meşrulaştırıyor.
* Feminist avukatlar, kadına yönelik şiddet davalarına 1990’lardan beri müdahil olmak için talep ediyor.
* Feminist avukatlar, birçok davaya gönüllü katılıyorlar. Kendi beyanlarına göre, mahkemede, hakimler onları kalabalık görünce dinlemek zorunda kalıyordu.
* Kadınların lehine olan davalarda etkileri çok yüksek oluyor.
“Makbul kadınların ortak noktası seks işçilerini dışlamaları”
Pınar’ın ardından Koç Üniversitesi’nden Mine Egbatan, "Ulus”un Makbul Kadınları: Rövanşist Kent Politikaları Bağlamında Bir Değerlendirme” başlıklı makalesini sundu.
İki bölümden oluşan makalesinde Egbatan, şu detaylara yer verdi:
* Seks işçileri Ankara’da görünmez bir halde yaşıyor. Ne kadar görünür olurlarsa o kadar şiddete uğruyorlar.
* Mekanın ritmine alışkınlar ve orayı değiştirmek istemiyorlar.
* Makul kadın olmayanlar seks işçileri olarak tanımlanıyor.
* Mekanın çoğulcu ritmine yapılan müdahalelerle “makul kadınlarla” “seks işçisi” kadınların karşılaşması önleniyor.
* Araştırma sonucunda, makbul olan kadın tanımının, muhafazakar ve islami pratikleri benimsemiş kadınlar olarak değiştiğini görüyoruz.
“Borç yükü kadınların omuzunda”
Son olarak, Koç Ünivertesi’nden Pelin Kılınçarslan “Borçlu ve Borçla Yaşamak: Yunanistan ve Türkiye Örnekleri Üzerinden Kadın Deneyimleri” başlıklı makalesini sundu.
Kılıçaslan’ın makalesinden öne çıkan detaylar şöyle:
*Yunanistan’daki kadınlar için borçlar özgürlük anlamına gelirken, kadınlar için gelirken Türkiye’deki kadınlar için finansal yük anlamına taşıyor.
*Her iki ülkede de kadınlar açısından güvenlik ilişkileri aile desteği anlamına gelmiyor.
*Yunanistan’da kadınlar ne aileden ne bankalardan borçlanamazken, Türkiye’de kadınlar her iki kuruma da borçlanabiliyor.
*Türkiye’de borç yükü kadınların omuzunda.
"Kadınların siyasi hakları askerlikle ilişkilendiriliyor"
Konferansın ikinci oturumunu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Seval Şahin yönettti.
Oturumda ilk olarak aynı üniversiteden Seran Demiral, “Hiç-Bedenler: “Kara”nlıktan “Hiç”liğe Suat Derviş Karakterlerinin Cinsiyetli Bedenleri, Bedenleşmiş Duyguları” başlıklı makalesini sundu.
Demiral, makalesinde, kamusal alandaki kadınların sevgi ilişkilerini, kadınlık durumlarını ve kadının rolünü Derviş'in kitapları üzerinden inceledi.
"Kadınların askeri üniforma giymesiyle siyaset bağlantılı"
Daha sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Özlem Şimşek, “Militarizmi Giyinmek mi, Eşit Yurttaşlık Talebi mi?: Bir Cross-Dressing Pratiği Olarak Askeri Üniforma Giyerek Poz Kesme: 1930-1940’lar” başlıklı makalesini sundu.
Şimşek’in sunumundan öne çıkan detaylar şöyle:
* Asker üniforması giyip poz kesen çok fazla kadının fotoğrafına rastladım ve araştırmaya başladım.
* Kadınların siyasi hakları için mücadele verdikleri bir dönem.
* Kadınların siyasi haklarına ulaşmaları ve oy verme hakları askerlikle ilişkilendiriliyor.
"2017'de 258 milyon göç etti"
Son olarak ise Marmara Üniversitesi’nden Okan Şeker, “Suriyeli mültecilerin değişen toplumsal cinsiyet rolleri” başlıklı makalesini sundu.
Şeker’in sunumundan öne çıkan detaylar şöyle:
* Göç Araştırmaları Merkezi'nin dünya genelindeki araştırmasına göre 2017'de 258 milyon insan göç etti, 2018'de bu sayının 300 milyona ulaşabileceği tahmin ediliyor.
* Göç kararını erkekler veriyor, kadınlar uygulamak zorunda kalıyor.
* Kadınlar gittikleri her alanı eve çevirmeye çalışıyor.
* Göçle birlikte toplumsal cinsiyet eşitsizliği artıyor.
Konferans, soru - cevap bölümü ile sona erdi.
SU Gender Hakkında Resmi olarak 2015'te merkez niteliği kazanan Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) çalışmalarını 2006'dan beri sürdürüyor. Mor Sertifika ve Cins Adımlar gibi ana faaliyetlerine ek olarak, Dicle Koğacıoğlu Makale ve Şirin Tekeli Araştırma Ödülleri gibi programlarıyla da alandaki birikimin taşıyıcılığını üstleniyor. Bu faaliyetlerin yanı sıra; birçok alana dokunan uluslararası konferans, panel, söyleşi, yetişkin eğitimi gibi etkinliklerle de, toplumda bu alanda ihtiyaç duyulan dönüşüme destek oluyor. |
(EMK)