Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Her gün televizyonlarda, gazetelerde, birçok medya kuruluşunda kadına yönelik şiddet, ölüm, tecavüz, taciz, istismar haberlerini görüyoruz, okuyoruz. Hiçbir haberi okurken düşündünüz mü bu haberi kim yaptı diye? Acaba bu haberleri hazırlayanların dünyası nasıl, kadın gazeteciler böyle durumlarla karşılaşıyor mu, neler hissediyorlar bu haberleri yazarken?
Bu yazıyı hazırlarken Bursa’da bir yerel radyoda çalışan gazeteci kadının tecavüze uğramasının ardından açtığı davanın haberini okudum. Yerel mahkemenin saldığı sanıklara istinaf mahkemesi 23’er yıl hapis cezası verdi. Şimdi konu Yargıtay’da.
Sektörde çalışan gazetecilerin yüzde 38.6’sını kadınlar oluşturuyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası üyelerinin yaklaşık üçte biri kadın. Kadın gazetecilerin sektördeki oranı, örgütlenme oranı çok da yüksek değil. Bu oran tek tek işyerleri özelinde baktığımızda da pek değişmiyor. Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan medya kuruluşların kadın yayın yönetmeni yok. Karar mekanizmalarında ise sayıları çok az.
Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye’deki sendikaları göz önüne alındığında bu konuda yeterli olmasa da adımlar attı. 2013 Genel Kurulu’nda tüzüğünde yaptığı değişiklikle, “TGS, tüm sendikal çalışmalarda tabanın söz ve karar sahibi olmasını, kadın-erkek eşitliği başta olmak üzere her türlü eşitliği, demokrasinin ve demokratik hukuk düzeninin her alanda sağlanmasını ve korunmasını temel ilke sayar. Kadına yönelik her türlü şiddete (taciz, tecavüz, dayak, mobbing vb.) ve ayrımcılığa karşı mücadele eder ve politika üretir. Bu politikalar uygulanırken ortaya çıkan anlaşmazlıklarda belirleyici oy kadınların oyudur. Sendikanın her organında, tüm karar mekanizmalarında, genel kurul, çalışma grupları ve komisyonlarda, delege seçimlerinde kadınların azami temsiliyeti için çaba gösterilir. (...) LGBTİ işçilerin sorunlarının çözüme ulaştırılması için çaba sarf etmek, ayrımcılığa uğrayan bu işçilerin sorunlarının çözüme ulaştırılmasını sağlamak için pozitif ayrımcı önlemler alıp hayata geçirilmesini sağlamak, bunun için komisyonlar kurmak” maddelerini ekledi.
Bu maddeler tartışılırken bazı kadın ve erkek yöneticilerimizin ayak diremeleri olsa da büyük oranda uygulamayı başardı. “Neden ayrımcılık yapıyoruz? Kadınlar yönetici olmak istemezlerse bu kotalar önümüzde hep engel olur. Gazetecilerin daha acil sorunları varken bunlarla mı uğraşacağız?” sözleri itirazların en başında geliyordu. Bizler bu konularda geri adım atmayınca tüzükte bu değişiklikler gerçekleşti.
Genel Merkez, Ankara, İzmir şube yönetimlerinin yüzde 50’sini kadın gazeteciler, İstanbul şubenin yüzde 40’ını kadın gazeteciler oluşturdu. İşyerleri temsilcileri üzerinde baktığımızda ise yüzde 50 kotasına uygun hale getirdi. TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu kurdu. Bu komisyon aracılığı ile kadın gazetecilerin sorunlarını ayrı ele alarak çözmeye çaba sarf ediyor, henüz yeterli bir seviyede olmasa da. Bu dahi TGS için büyük bir adım oldu.
Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar içinde de bir kadının genel başkanlık yaptığı tek sendikadır TGS. Elbette yeterli değildir. 65 yıllık tarihinde sadece bir kez genel başkanlık görevinin kadınların yapması TGS için açıklanabilir ya da kabul edilebilir bir durum değildir. Son yıllarda kadın gazetecilerin yönetimlerde yer alması için özel çaba sarf eden TGS, genel başkanlık konusunda da çabasını sürdürmeli.
Yine bir erkek genel başkan olarak şunu açık sözlülükle söylemeliyim ki; son genel kurulda TGS’nin genel başkanının bir kadın olması için olağanüstü çaba sarf ettim. Bunun kadın gazetecilerin çalışma hayatı ve özel yaşamlarındaki sorunları çözmeden mümkün olmayacağını o zaman anladım. Genel başkanlık görevi teklif ettiğimiz arkadaşın çocuklarının olması, iş temposunun yoğun olması en büyük engel oldu. 15 aylık kız çocuğu babası olarak yaşayarak da gördüğüm gibi çocuğu korumayan bir devlet var olduğu sürece bütün anne babalar, özellikle de anneler için hayatta sert adımlar atmak zor. Aylardır sürdürdüğümüz bakıcı arayışını daha geçen gün halasının televizyonda bakıcıların çocuklara uyguladığı şiddeti görmesi ile çözebildik!
Örgütlenme çalışmaları yürütürken de çok sık yaşadığımız gibi “Evde çocuk bekliyor, çocuğu almam lazım” cümleleri genellikle kadın gazeteciler kuruyor. Ben yaklaşık 5 yıllık görev süremde “evde çocuğa bakmam lazım” diyen bir erkek gazeteci görmedim. Benim için de durum çok farklı değil. Sadece hafta sonları bakma sorunluluğum var. Bunlar TGS açısından atılmış ve atılması gereken adımların bazıları.
Sektöre dönecek olursak kadın gazetecilerin mesleki olarak da ‘kadın’ olmalarından kaynaklı yaşadıkları ayrımcılığın sonu yok. En çok da çalışma arkadaşları, üstleri tarafından şiddete, ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Okumuş, eğitimli insanların hayatında böyle şeyler olmaz diye hiç düşünmeyin. Pekala da oluyor.
Kadın gazetecilerin en büyük sıkıntısı sektörün giderek erkekleşmesi. Kadın kameraman gördünüz mü hiç, ya da kaç defa karşılaştınız? Ya da kamera karşısına geçen muhabir, sunucuların her gün makyaj yapıp seyirciyi ekrana bağlama zorunluluğundan mutlu olduğunu mu sanıyorsunuz? Bunlar kişisel konuştuğumuz kadın gazetecilerin anlatımları. Ha bir de işten atılma korkuları var. Ücretlerde aynı işi yapan kadın ve erkek gazeteciler arasında çok bir fark olmasa da kadın gazeteciler daha kolay gözden çıkarılıyor. Neden mi?
1- Evlilik: Yöneticiler kadın ve erkeğin evlenmesini aynı görmüyor. Kadın evlendiğinde "zaten doğuracak olması" koşulunu öne sunuyor. Bir de esnek çalışma saatleri, şehir dışı seyahatler. Kadınların sektörde kalmayacağını varsayıyor yöneticiler. Ama erkekler için öyle mi ya? Haber ne zaman olursa olsun erkek habere gidebilir ama kadın gidemez. Şehir dışına gidebilir ama kadın gidemez. Kadın gazeteciler çoğu zaman mesleğini bırakmamak için evlenmiyor.
2- Çocuk: Bir diğer önemli konu başlığı çocuk. Doğum izniymiş,hastalık durumuymuş, emzirme izniymiş derken yönetici kafadan işten çıkarılacaklar listesinin başına o kadın gazeteciyi koydu bile. Hadi diyelim doğum izninden döndüğünde kadın çalışmaya başladı. Başta söylediğimiz esnek çalışmaya dayanabilecek mi? Cevap, hayır. Kadın gazeteci sektör dışına itildi bile. Çocuğu güç bela büyüttü, kreş zamanı geldi. Sektörde alınan ücretler belli. Bu parayı kreşe ya da bakıcıya vereceğime kendim bakarım çocuğuma, demek zorunda kalıyor kadın. Zaten özel sektörde kreş problemi var, kadın gazeteciler için bu daha da önemli konumda. Kadın gazeteciler için çocuk yapmak = işsiz kalmak.
Son olarak kadın stajyerlerin durumuna değinmek istiyorum. Her sektörde sömürü var, herkes sömürüye bir şekilde maruz kalıyor ama medya sektöründeki stajyerlerin durumu daha farklı. Zaten iletişim fakültelerinden "Bu sektörde çay-kahve ne kelime şefinin, editörünün kölesi olacaksın" denilerek mezun ediliyor.
Bunu kulağına alan stajyer ne derlerse ‘tamam’ diyor ve yapıyor, yapmak zorunda. Zaten işsizlik oranları medya sektöründe yüksek. Bir de işe girmeden meslek hayatı mı bitsin? Bitmesin tabii ama bu süre ne kadar o belli değil. Kadın gazeteciler kendilerine yönelik tacizi en fazla stajyerlik döneminde yaşıyor. Muhabirinden, şefine, yöneticisine kadar neredeyse tüm erkeklerin tacizine maruz kalıyor.
TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu, geçtiğimiz haftalarda Türkiye'deki gazeteci kadınların katıldığı bir anket gerçekleştirdi. Buna göre:
* Türkiye’de her 10 gazeteci kadından 6’sı “İş hayatımda cinsiyetim nedeniyle ayrımcılığa uğradım/uğruyorum” diyor.
* Gazeteci kadınların yüzde 55’i, erkeklere göre eşit işe eşit ücret almadıklarını söylüyor.
* Yüzde 87’si çocuk sahibi olmanın meslek hayatını olumsuz etkilediğini ya da etkileyebileceği düşünüyor.
* Yüzde 60’ı psikolojik şiddete ve mobbinge maruz kaldığını söylüyor. Şiddet uygulayanlar arasında ilk sırada yöneticiler, ikinci sırada çalışma arkadaşları yer alıyor.
8 Mart haftasını geride bırakırken, bu ankete katılan kadın gazetecilerin paylaştıkları da tüm okurlar için bir kez daha kendini sorgulamasına vesile olacaktır… (GD/APA)
52 HAFTA 52 ERKEK
1 Delirmiş Olmalıyım - Murat Çelikkan
3 Sur-Karşıyaka-Cebeci-Babıali - Tuğrul Eryılmaz
5 Acı Var Rocky - Hakan Bıçakcı
6 Yüzleşmekten Korkuyorum! - Yekta Kopan
7 Taşrada Bir Akşam - Tayfun Pirselimoğlu
8 Erkek Şiddetinin Üç Hali - Murat Yetkin
9 Biz Erkekler Kadınlar Konusunda Çok Samimiyetsiziz - Atilla Taş
10 Muhteşem Erkeklik! - Şener Özmen
Bu kampanya Sivil Düşün AB Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. Bu kampanya içeriğinin sorumluluğu tamamıyla İPS İletişim Vakfı/bianet’a aittir ve AB'nin görüşlerini yansıtmamaktadır. |