* Türkiye, OECD ülkeleri arasında 6 yaş altı çocuk bulunan hane sayısı en yüksek ikinci ülke (yüzde 35) olmasının yanısıra, çocuksuz hane sayısının da en düşük olduğu OECD ülkesi (yüzde 20).
* Türkiye’de 0-5 yaş arası çocukların bakımını annelerin üstlenme oranı yüzde 89,6. Babaların ise yüzde 1,5. Anneanne ve babaanneler bu sorumluluğu yüzde 8 oranında üstlenirken, kreş ve anaokulları ise yakın akrabalar ve bakıcılarla birlikte kalan yüzde 0,6’lık dilimin içinde yer alıyor.
* Kadınlar, hane ve hanehalkı bakım işlerine günde ortalama 5 saat 17 dakika ayırırken, erkekler 51 dakika ayırıyor.
* Kadınlar toplam çalışma zamanlarının yüzde 87’sini karşılıksız emek faaliyetlerine, erkekler ise yüzde 84’ünü ücretli emeğe ayırıyor.
Bu veriler, kadınların bakım sorumluluğunun ağırlığını ve işgücüne katılımlarının neden düşük olduğunu ortaya koyuyor.
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nin (KEİG) bugün Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), UNICEF, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve BM Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte düzenlediği Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetleri Paneli’nde, kadına yüklenen bakım hizmeti sorumluluğu, kreş ve kadının sosyal, ekonomik, siyasi hayata katılımının ilişkisi ve babaların çocuk bakımına katılımı gibi konular ele alındı.
Çocuk bakımı kadınlığın doğal uzantısı olarak görülüyor
KEİG’den Nihal Şirin Pınarcıoğlu, çocuk bakımının kadın olmanın doğal uzantısı olarak görüldüğünü ve kadınların karşılıksız, ücretsiz emeğiyle karşılanmasının beklendiğini belirtirken, Türkiye’de çocuk bakımıyla ilgili verileri paylaştı.
Bakım sorumluluklarının erkeklerce eşit paylaşılmaması nedeniyle kadınların kamusal hayata katılımlarının kısıtladığını vurgulayan Pınarcıoğlu, kadın istihdamının esnek çalışma modelleriyle değil, kadını hem evde hem işyerinde destekleyen sosyal politikalarla mümkün olduğunu ifade etti.
Belediyeler kreş açmıyor, annelik eğitimi veriyor
KEİG’den Gülnur Elçik ise 2012’de çıkan kadın istihdamı genelgesinin ardından gerçekleştirdikleri izleme çalışmasını ve bu çalışmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan Kreş Haktır kampanyasını anlattı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bile kreşi olmadığını söyleyen Elçik, belediyelerin büyük çoğunluğunda çocuk bakım hizmeti sunulmadığını ama annelik eğitiminin mutlaka her belediyede verildiğinin altını çizdi.
Elçik, 150 üzeri kadın çalıştıran işyerlerinin çocuk bakım hizmeti vermek konusundaki yasal yükümlülüklerini de hatırlattı; ancak işyerlerinin “kadın çalışan” sayısına göre bir ayrım yapmadıklarını, dolayısıyla denetimlerde de kreş ya da emzirme odası olup olmadığının gözetilmediğini söyledi.
"Erkeklik kalıpları, ilgili bir baba olmaya izin vermiyor"
AÇEV’den Hasan Deniz, 1996’dan beri sürdürülen Baba Destek Programını anlattı.
Toplumsal cinsiyet rollerinin ve erkekliğe atfedilen mitlerin çocuklara aktarıldığı en önemli alanlardan biri olduğunu vurgulayan Deniz, “Programın dönüm noktası, erkeklikle hesaplaşmadan babalığı ıslah edemeyeceğimizi farketmemizdi” diye konuştu.
Deniz, babalığın çocukla oyun oynamak olarak algılandığından bahsederken, programda ebeveynlik becerileri üzerinde durduklarını, erkeğin çocuğun gelişiminde, bakımında ve beslenmesinde sorumluluk alması gibi konulara yoğunlaştıklarını anlattı.
“Çocukla oynamak, hoplatmak, zıplatmak çok eğlenceli ama çocuğun yedek çamaşırını kim takip edecek? Mevcut erkeklik kalıpları, ilgili bir baba olmaya müsade etmiyor. Erkekler de durduk yere dönüşmüyorlar, sonuçta erkeklere etfedilen toplumsal cinsiyet rolleri çok avantajlı ve bundan ciddi çıkarları var.”
Deniz, çocuklardaki toplumsal cinsiyet algısı içinse özellikle erken çocukluk döneminin çok önemli olduğunu söylerken, “Çocuğun aile içinde nası bir iş bölümüne tanık olduğu toplumsal cinsiyet algısı açısından çok önemli” diye konuştu. Babalarda bakım işlerinde eşit sorumluluk bağlamında yaratılan etkinin zamanla birlikte kaybolduğunu da sözlerine ekledi.
Kreş ve işgücüne katılımın bağlantısı
Gönül Sulargil ise BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) GAP Bölgesinde Kadının Güçlendirilmesinde Yenilikler Projesi Kapsamında Erken Çocukluk Bakımı ve Eğitimi Çalışmaları’nı anlattı.
2008’den bu yana devam eden proje, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kadınların iş hayatına katılımının ve gelir elde etme olanaklarının arttırılmasını amaçlıyor. Kadınların proje kapsamındaki üretimleri şu anda büyük bir mağazalar zincirinde satılıyor.
Uygun maliyetli çocuk bakım hizmetlerinin erişilebilirliği ile kadının işgücüne katılımı arasında kritik bir bağlantı olduğunu vurgulayan Sulargil, projenin 2. aşamasında yerel ihtiyaçlara uygun gündüz bakım hizmetleri verilmesine karar verildiğini anlattı.
Okul öncesi sınıflar ve toplumsal çalışma konusundaki deneyimler üzerine inşa edilen Çok Amaçlı Toplum Merkezi (ÇATOM) modeli, bölgede Eylül ayından itibaren uygulamanmaya başlanacak. (ÇT)