İstanbul Valisi Muammer Güler'i takdir etmemek elde değil. İstanbul lumpen burjuvazisinin "eğleniyoruz" diye Boğaziçi ve Haliç kıyılarında yaşayanlara reva gördükleri zulme karşı hakikaten müthiş bir mücadele açtı.
Bu sabah TV'de dinledim sözlerini valinin, hakikaten müthiş! Büyük dirayet doğrusu. "Gürültüyü durdurmayanın çalışmasını durdururum" diyor. Kanun adamı. Kanunu uyguluyor. Akan sular, kulak patlatan gürültüler duruyor.
Valilik uygulamasını Çevre Kanunu'na dayandırıyor. Merak edip bakınca hakikaten insanlık için büyük faydaları olduğunu görmek mümkün. Bazı maddeleri şöyle
14'üncü madde: Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır. Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır.
15'inci madde: Bu Kanun ve bu Kanun uyarınca yayımlanan yönetmeliklere aykırı davrananlara söz konusu aykırı faaliyeti düzeltmek üzere Bakanlıkça ya da 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından bir defaya mahsus olmak üzere esasları yönetmelikle belirlenen ve bir yılı aşmamak üzere süre verilebilir. Faaliyet; süre verilmemesi halinde derhal, süre verilmesi durumunda, bu süre sonunda aykırılık düzeltilmez ise Bakanlıkça ya da 12. maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından kısmen veya tamamen, süreli veya süresiz olarak durdurulur. Çevre ve insan sağlığı yönünden tehlike yaratan faaliyetler süre verilmeksizin durdurulur. Çevresel Etki Değerlendirmesi incelemesi yapılmaksızın başlanan faaliyetler Bakanlıkça, proje tanıtım dosyası hazırlanmaksızın başlanan faaliyetler ise mahallin en büyük mülkî amiri tarafından süre verilmeksizin durdurulur. Süre verilmesi ve faaliyetin durdurulması, bu Kanunda öngörülen cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez.
Bizi de kurtarın, bu müezzinin gürültüsünden
Reina, Leila, Anjelik vb. kulüplerin çalışmasının bu yasaya dayandırılarak durdurulması, Boğaziçi'de yaşayan vatandaşlar için çok hoş, bir gürültü kaynağından kurtulmuşlar. Ancak bizim gibi Çukurcuma'da çalışanlar ve civarında yaşayanlara bu tedbirlerin bir faydası olmuyor. Çünkü bu kulüplerin gürültüsüne çok uzak ama kamu hizmeti sunmak için yarışan kuruluşlarımıza çok yakınız.
Nasıl tarif edilir bilmiyorum, ama duyan bilir ve beni anlar, bizim Çukurcuma'daki Muhiyeddin Molla Fenari Camisi müezzininin inanılmaz haykırışlarıyla günde dört vakit -neyse ki yatsı okunurken artık çalışıyor olmuyoruz- çektiğimiz eziyet dayanılır gibi değil.
Reina'yı kapattıran gürültü kaç desibelse, bununki kesin onun en az 3 katı. Düşünün, adam haykırırken telefonda konuşuyorsanız karşı taraf dediğinizi anlamıyor, siz onu işitemiyorsunuz. Karşınızdaki masada oturan insana lafınız ulaşmıyor. Hayat duruyor... Bu her gün böyle sürse iyi. Orada kalmıyor. Her gün ses biraz daha yükseliyor. Bizim koordinatör Ertuğrul Kürkçü iki yıl önce de aynı konudan şikayet eden bir yazı yazmıştı. Eğer o gün gürültü "x desibel" idiyse bugün kesin "2x" olmuştur. Üstelik Kürkçü, bunun bir "sivil toplum" mevzusu olması gerektiğinden hareketle, işin içine devleti karıştırmadan, "yeşil-kırmızı" muhabbetleriyle "medeniyetler diyalogu" yapaduran Şanar Yurdatapan ve Abdurrahman Dilipak beyefendilerin mevzuyu bir "yaşam hakkı" meselesi olarak ele almalarını da rica etmişti ama, muhteremlerden o gün bugündür tık yok. Her şeyi, her eziyeti duyan kulaklar bizim koordinatörün çağrısına mühürlendi sanki...
Ama iş artık hakikaten ciddiye bindi. Bunun Müslümanlıkla falan bir ilgisi kalmadı. Mahallede hastası var, yaşlısı var, çalışanı var, uyuyanı var. 500 metre arayla üç cami dizilmiş. Bir müezzin alıyor öteki bırakıyor. Canhıraş feryatlar, bağırtı, haykırış, ne makam ne usul hiç bir şeyle sınırlanmamış bir kıyamet. Eğer insanların ibadete gelmelerinin tek sebebi bunların okuduğu ezan olacak olsa inanın, cemaatin yarısı vazgeçerdi...
Ben, İstanbul valimiz, büyük dirayetli devlet adamı, sayın Muammer Güler Beyefendi'den istirham ediyorum Çevre Kanunu'nun 14. Maddesi uyarınca "hizmet binalarında (...) gürültünün asgariye indirilmesi için gerekli önlemleri" almak üzere harekete geçsin. Şu müezzinleri uyarsın, uyarıya uymayanların da hoparlörünü kapatsın. Kanun ona bu yetkiyi veriyor. Eğer bu gücünü kullanmayı bilirse, vatandaşın hayır duasını almakla kalmaz, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için en güçlü adaylar arasına kesin girer, bunu da söyleyeyim.
Temizlik terörü
14. Madde "ulaşım araçlarını" da kapsıyor. Ben sayın validen bu maddenin verdiği yetkiye dayanarak bir başka korkunç gürültü kaynağımız belediyenin sokak süpürme araçlarına da el koymasını istiyorum... Göreniniz vardır: Bu, ilk bakışta bücür gibi görünen araçlar, kendi hacimlerinden kat kat büyük bir gürültüyle sözüm ona sokakları süpürüyor. Zaten sokakların iki yanında Reina'da eğlenenlerin araçları park edilmiş olduğundan asıl çöpün biriktiği yerleri de süpüremeyen bu bücür araçlar, iki başlı yuvarlak fırçaları yerde boşa dönerken, toplayamadıkları çöpleri yutmak için inanılmaz bir homurtuyla havayı emerek, besbelli, "belediye çalışıyor" desinler diye, günde en az dört kere aynı sokaktan geçiyor. Kıyamet, homurtu, göğü paralıyor...
Bir gözümüze böcek ilacı sıkmadıkları kalmıştı!
Dün gece şahit olduğum, bunların da üstüne tüy diken bir başka kamusal gürültü kirliliği "hizmet" uygulamasını anlatmazsam çatlarım: Gece saat 22 civarı. Önce inanılmaz bir gürültü, sanırsınız bir askeri konvoy köşeyi dönecek. Çıka çıka bodur bir kamyonet çıkıyor köşeden. Üzerinde belediye armaları, sarı kırmızı, tepe ışıkları, sinyaller. Arkasına akla sığmaz bir gürültüyle çalışan bir püskürtücü monte edilmiş. Yoldan gelip geçenlere aldırmadan sokağa ilaçlı bir duman püskürtüyor. Böcek ilacı! Dumandan boğulmamak için kaçışanlarla acı bir alay gibi, bir de, Reina'daki yanında solda sıfır kalacak bir şiddette müzik yayını yükseliyor aynı araçtan belli aralıklarla. Sesi sesle örtmek, artık hizmetin şahikası bu. Diyecek kelime bulamıyorum...
Şanar ve Abdurrahman beylerden bu konuda bir şey umamayacağımı artık öğrendim sayılır, ama sayın valimiz belediye başkanlarının da amiri kabul ediliyor kanuna göre... Kanundan doğan yetkilerinin tamamını kullanabilirse, sayın vali sıcaklardan bunaldığımız bugünlerde, biz vatandaşlarını müezzinlerin ezan, belediyenin temizlik şiddetinden korumuş olacak ve İstanbul'u bir cinnet salgınının sarmasını da kaynakta önlemiş olacaktır.
Bunun için muhtaç olduğu kudret, Çevre Kanunu'nun 14. Maddesinde mevcuttur: "Fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları, konutlar ve ulaşım araçlarında gürültünün asgariye indirilmesi için gerekli önlemler alınır."
Eğer bu şikâyetname kâfi değilse, bu hizmetlerine ne kadar ihtiyacımız olduğunu yerinde görmesi için sayın valimizi mahallemizde bir yarım gün geçirmeye davet ediyorum...(AH/EK)