Bir süreden beri TV.kanallarında bir reklam yayınlanıyor. Çok hoş bir deniz kenarında cıvıl cıvıl çocuklar kumda oynuyorlar. Reklamın sloganı "kirlenmek güzeldir"! Reklamı yapılan nesne bir deterjan markası.
Reklamın verdiği mesaj, hem çocukları etkileyecek, hem de toplumsal anlamda yanlış algılamalara yol açabilecek nitelikte olduğundan, duyarlı olduğunu daha önce bir örnekten bizzat yaşayarak bildiğim "Reklamverenler Derneği"nin "reklam denetim kurulu"na Internet üzerinden ulaşarak bir şikayette bulundum. Aynı şikayeti yine Internet üzerinde Ticaret Bakanlığı'nın "Reklam üst kurulu"na da yapmak istedim ama yapamadım. Çünkü şikayet girişi için kaydolmak gerekiyordu. Kaydolmaya kaydoldum ama bana verecekleri giriş iznine yönelik bir yanıtı bu güne kadar alamadım.
Bir kaç gün önce aynı reklamı yine görünce (günde ancak yarım saat kadar tv. izleyebiliyorum, o da genellikle haberler sırasında oluyor, bu kez de izlediğim haber kanalını ararken söz konusu reklam gözüme çarpmıştı) Internette söz konusu firmanın sayfasını açtım ve"bilgi"lendim(!).Ayrıca konuyla ilgili herhangi birileri yazıp çizmiş mi onu da Google'dan taradım; bulduklarımdan bazılarını ve konuya ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önce firmanın sayfasında gördüklerimi aktarayım; çünkü oldukça somut ve anlamlı: Sitede "Üründen, global markaya... " başlığının atıldığı sayfada; söz konusu ürünle ilgili bir "marka stratejisi" oluşturulduğu söyleniyordu. Söz konusu deterjanın 40 yıldır "en iyi temizliği sunduğu" vurgulandıktan sonra tüketicilere yönelerek "bundan böyle kirlenmenin kişisel gelişime faydalarından da" bahsediliyordu.
Bu strateji öncelikle "Kirlenmek öğrenmektir, keşfetmektir, eğlenmektir, hayatı tanımaktır" önermesine dayanıyor. Bu söylemden amaç ise "özellikle büyüme çağındaki çocuklarının sağlıklı gelişimine odaklanan anneler ile marka arasında duygusal bir bağ kurmak." Hemen burada reklam yönetmeliğinin ilgili maddesini anımsamakta yarar var. Yönetmelik aynen şöyle diyor; Çocuklara veya Reşit Olmayan Gençlere Yönelik Reklamlar:
Madde 18- Çocuklara veya reşit olmayan gençlere yönelik olan veya onları etkileme olasılığı bulunan reklamlar ile içinde çocukların veya reşit olmayan gençlerin kullanıldığı reklamlar;
a) Saflıklarını, bilgi eksikliklerini ve tecrübesizliklerini istismar edemez.
b) Fiziksel, zihinsel, ahlaki, psikolojik ve toplumsal gelişim özelliklerini olumsuz etkileyecek hiçbir ifade ya da görüntü içeremez.
c) Bir mala veya hizmete sahip olmalarının ya da kullanmalarının veya yararlanmalarının tek başına yaşıtlarına göre fiziksel, sosyal ve psikolojik bir avantaj sağlayacağını veya bu mala veya hizmete sahip olmamanın veya yararlanmamanın aksi yönde bir sonuç yaratacağını ileri sürecek mesajlar içeremez.
d) Taklit edebilecekleri şiddet unsurlarını taşıyamaz.
Deterjan şirketi annelere şöyle sesleniyor:" Bırakın çocuğunuz kişisel gelişimi boyunca özgürce öğrensin; öğrenirken keşfetsin; varsın keşfederken üstünü başını kirletsin. Çocukların üstlerini kirletmeleri onların kişisel gelişmelerinin çok doğal bir sonucudur. Önemli olan kir değil, çocuğunuzun kazandığı deneyimdir. Siz kiri hiç dert etmeyin; çünkü .... varsa, kirlenmek güzeldir."
Ayrım noktası iki küçük sözcüğün varlığı ya da yokluğunda. Her iki koşulda farklı anlamlar ortaya çıkıyor: "üstünü başını" kirletmek başka bir şey genel olarak "kirlenmek" başka.
Buradaki nüans aslında bir ideolojinin ifadesi. Dünyada artık herşey "kirlenmiş" durumda. Aslında "kirlenmek bu kadar yaygınsa, onu yok edemiyorsak o zaman ondaki güzelliği keşfetmek hatta benimsemek gerek" denilmek isteniyor. Bu da somut bir gerçek. Yaşı çok genç olmayanlar gözlerini kapatıp şöyle beyninin kıvrımları arasında gerilere doğru bir yolculuğa çıksın. Hiç bu kadar kirliliğe tanık olmuş muyduk? Yaşı genç olanlar da onlara "doğru" diye belletilenlerle bugünü kıyaslasın; sonra düşünsün!..
Sizce "İşkence" kirli bir şey mi?
"Boş verin" kirlenmek güzeldir!
Iraklı, Afganistanlı esirlere cinsel olan dahil her türlü işkenceyi yapmak bir tür "kirlilik mi" acaba?" Talabani'nin yanıtını anımsayın.
"Boş verin" kirlenmek güzeldir!
Bu tür kirlilik ve benzeri her tür kirlilik için "yıkarsınız" geçer!
İsterseniz o deterjanı kullanırsınız, isterseniz medyayı, reklamları, ya da nükleer silahları veya nükleer silah yalanlarını...
Kirlilik geçicidir. Sahiden mi?
Kirlilik geçer mi sizce!
Evet amaç "global" dünyada yeni değerler yaratmak. Bunun için de kullanılmayacak araç, gereç, nesne, doğa, değer, insan, unsur yok. Saflığı simgeleyen "çocuklar" bile artık saf değiller. Olmak zorunda değiller. Çünkü "global" dünya onca çocuk hakları sözleşmesine karşın "13" yaşındaki çocukların "kirliliği"ni çoktan tescil etmiş, dahası "onları temizlemek" için de eyleme geçmiş durumda. Örnek: ABD, İsrail, vb..
Sizce "çocuklar" en iyi nasıl temizlenir? Deterjanla mı yoksa İsrail helikopterlerinin "nokta" vuruşlu güdümlü füzeleriyle mi?
Olgulara düşüncelere tersinden giderek "vurgu" yapmak kullanılan bir yöntem.
Ama bunun sınırları olmamalı mı sizce?
Nasıl hiç bir din tanrının bağışlayıcılığını kanıtlamak için insanları "Günah"a yönlendirmezse, nasıl hiç bir demokrasi "demokratlığını" göstermek için "antidemokratik" tutumları kabul edilir kılamazsa, nasıl hiçbir hukuk devleti "hukuka bağlılığını" göstermek için toplumu "suça teşvik" edemezse, hiç bir ahlaki norm da karşıtı üzerinden kendisini var edemez, kanıtlayamaz.
O önce kendisi olmak zorundadır.
Dolayısıyla "en iyi temizliğin", "en mükemmel beyazlığın" kirlilikle tanımlanmasına rıza gösterilemez, olağan, doğal, sıradan sayılamaz.
"Eee bizim reklamımız zaten sıradan olamaz!"
Böyle bir savunu sizi ikna ediyor mu?
Eğer bu yapılıyorsa, ya da buna "eyvallah" deniyorsa, temizlik ya da beyazlıktan öte "kirliliğin" doğallığını ve süregenliğini kanıksatma anlamına gelmez mi? Gelir!...
Firma web sayfasındaki tanıtım yazısında "mevcut ve potansiyel tüketicilerine farklı seslenmesi gerekiyor. Zira artık, değişen yaşam tarzları ve tüketim profilleri ile birlikte tüketicilerinden de bir markadan beklentileri markanın ürün özelliklerinden çok daha öteye geçiyor" diyor.Burada da "değişen yaşam tarzı ve tüketim profili" sözleriyle kastedilenin iyi anlaşılması gerekir kanımca. Anlam somutta kastedilenin ötesindedir. Amaç "Kirlenme olgusunu psikolojik ve sosyolojik boyutları ile ele almaktır." Burada dile getirilen "özgürlük", "hayatı tanıma", "arkadaşlık, paylaşma ve kendine güven" gibi erdemleri varetmenin yolu "kirlenmek" olamaz, olmamalıdır.
O kadar mı, değil elbette:
Eskiden bu tür deterjanların reklamları "çevreye ve doğaya verdiği zarar" üzerinden yapılırdı. Deterjanların doğada yarattığı kalıcı ve bulaşıcı kirleticiliğine değinmeden, bunun iklime, canlıların yaşamına etkisinden söz etmeden "kirliliğin" güzelliğinden söz edenler bir kez de bu yönden sorgulanmalı sanırım.
Konuyla ilgili Interneti tararken rastladığım bir yazıya da değinmek gerekli. Bu da reklamın kabulü ve savunusu üzerine önemli noktalara ışık tutuyor:
"Kişisel Gelişim merkezi" adını taşıyan kigem.com'un "http://www.kigem.com/yazarlar.asp?HBR=75" adresindeki bir yazıda "Ece Vahapoğlu" diye bir yazar "KİRLENMEK GÜZELDİR!" başlığıyla deterjan şirketinin bu reklam kampanyasına başlarken yaptığı etkinlikten "sitayişle" söz ediyor. Firma onlar için bu kampanya çerçevessinde "Durusu Park"ta bir "basın kampı"na götürmüş. Herhalde bu kampın giderlerini medya mensupları ceplerinden ya da çalıştıkları yayın kurulu ödememiştir. Peki sizce bu bir "kirlilik" sayılabilir mi?
Olsun. Yıkanır geçerler. Bunun için Hindistan'a Ganj nehrine gitmek, ya da Kabe'de zemzem suyunda yıkanmak gerekmiyor.Yazar bu yazıda yaşadıklarından başlayarak söz konusu kampanyaya nasıl katkıda bulunulacağını dile getiriyor. Onun yazısından bu kampanyanın tüm dünyada yapıldığını orijinalinin "Dirty is Good" olduğunu öğreniyorum.
Bu söz daha bir farklı anlam taşıyor. "Kirlenmek" yalnız güzel değil aynı zaman da "iyi"dir deniliyormuş. Kendisine dayanak olarak hemen her konuda kendisine başvurulan bir uzman da o kampa katılmış. "Çocuk Psikolojisi Uzmanı Prof. Dr. Yazgı Yazgan".
O da kampta verdiği konferansta "Kirlenmemin çocuk psikolojisinden çok insan psikolojisindeki yerini" anlatmış. Dr.Yazgan, anne ve babaların çocuklarını yetiştirirken onları daha özgür bırakarak hayata hazırlamaları gerektiğini savunmuş.
Herhalde birileri söz konusu uzmana peki bu konuda devletin tavrı konusunda, verdiği eğitim, örneğin YÖK konusundaki yaklaşımıyla ilgili bir soru sormamış olmalı. Doğrusu yanıtlarını bilmek isterdim. Ama böyle bir sorunun "politik" bir soru olacağını, öyle bir "reklam kampı"nda tabii ki bu tür bir "politik" sorunun ve yanıtının yeri olamayacağını, doğrusu o kampa katılan medya mensuplarının da böyle soruları sorabilecek kişiler arasından seçilemeyeceğini biliyorum.
"Kirlenmek" politik bir konu olmadığı için orada yalnız "ne kadar çok, kolay ve sık" kirlenilebileceği, kirlenmenin "iyi"liği ve "güzel"liği rahatlıkla konuşulabilir tabii ki!..
Yazarımız yazısında bir adım daha atıyor ve "Çünkü bana göre kirlenmek her baba yiğidin harcı değildir" diyor. Bu da "yanlış" hatta "suç" sayılan fiilleri "teşvik" en azından "övme" anlamına gelmiyor tabii.
Çünkü burada "kirlenmek" çocukların üstlerinin başının kirlenmesi anlamında kullanılıyor.Ama herhalde "şeytan" - o da kirli ne de olsa- dürtüyor ve şöyle sürdürüyor: "Titiz bir insana 'kirlenmek güzeldir' diyerek onu rahatça kirlenmeye teşvik ederseniz, o kişi nasıl bir psikoloji içine girer bilemem..."
Bu yazısında yazar kendisine bir anlamda dikte ettirilenlere "sözcüğün sınırlarını zorlayarak" farklı bazı yaklaşımlar olsa da katıldığını ifade ediyor: Örneğin "kirlenmek yaratıcılığın, keşfin ortaya çıkmasına yardımcı olur" diyebiliyor. Yaratıcılığın ve keşfedilenin ne olduğunu, neyin nasıl yaratıldığını söz konusu etmeden üstelik.
Ya da "Kirlendikten sonra temizlenmenin de sorumluluk duygusunu güçlendireceğinden" söz ederek sorumluluğa yeni anlamlar üretilebiliyor.Benzer mantık yollarıyla sonsuz ilişkiler kurulabilir. Yapılıyor da: "korkmak" ya da "cesaret", "özgürlük" ve "bağımsızlık"
Ve yazıda yine aynı uzmana atfedilen bir saptama daha: "Kirlenmeyi göze almayanlar, kenarda beklerler... Hayatın da kenarında beklerler. Hayata seyirci kalırlar..." O halde slogan şu olmalı: "Yaşama seyirci kalmamak için kirlenin!"
Ne kadar çarpıcı değil mi?
Özdemir Asaf istediği kadar "bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler" diyerek topluma bazı mesajlar vermeye çalışsın; topluma Özdemir Asaf'tan daha hızlı ulaşan bir mesaj var: "Kirlenmek güzeldir!", "Kirlenmek iyidir!" En azından yaşamda seyirci olmamak için...
Google'in taramasında "ekşi sözlük"ün de yer aldığını gördüm. Benim yazdıklarım dahil, aynı konuda yazılmış bir dolu yazının içerdiklerini "veciz" bir şekilde aktaran cümleler vardı orada. Bir göz atmanızı öneririm. İşte bir kaçı:
"tatlı yiyelim tatlı konuşalım" -diş tabipleri derneği; "hamile kalmak güzeldir" -kadın doğum uzmanları birliği; "yağmurda şemsiyesiz yürümek özgürlüktür" -iç hastalıkları mütehassısları odası; "hız felakettir belki ama güzeldir lan" -aşağı kaportacılar çarşısı esnafı; "borç yiğidin kamçısıdır" -bankalar birliği (eyco, 29.02.2004 00:13)
her izlediğimde "mafyaya bulaşalım, adam öldürelim, rüşvet alalım, çalıp çırpalım. zaten hayatı öğrenemedikten sonra temiz kalmanın ne anlamı var?" şeklinde algıladığım reklam sloganı.
(archmagus, 11.03.2004 00:02)
"kirlenmek" kelimesinin ahlaksızlık ve namussuzluk olarak kullanıldığı da düşünülünce tam bir "ne gerek var" şeklinde reklam sloganı olmuş, her zaman çocukların ne kadar saf, temiz, kirlenmemiş olduğundan bahsedip onlara özenmiyor muyuz? deterjan mafyası çocukların peşini bıraksın!
(taurus, 20.04.2004 13:40 ~ 13:41) (YS/BB)