Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Koranavirüsle mücadele çerçevesinde uygulamaya konulan yaşla ilgili yasaklar ve özellikle 65 yaş üstüne dayatılan sokak kısıtlaması anayasamızın "Kanun önünde Eşitlik" başlıklı 10., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "Ayrımcılık Yasağı" başlıklı 14. maddesine aykırı olduğu için aslında yok hükmündedir.
1930 tarihli ve 1593 tarihli Hıfzıssıhha Kanunu başta olmak üzere eldeki mevzuatta da yaşla ilgili kısıtlama öngören hüküm yok. Olsaydı bugüne kadar olasılıkla siyasi partilerin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından çoktan iptal edilmiş olurdu.
Kanun önünde eşitlik ilkesi ayaklar altında
Beni ülkem adına üzen, demokratik anayasaların belkemiği olan kanun önünde eşitlik ilkesinin ayaklar altına alınmasına gerek hukukçuların gerek medyanın haftalardır sessiz kalması. Oysa bu konudaki tartışmanın sonucu belli. Fransa'da iki ay önce yapılan tartışma hem hukukçuların hem de doktorların ayağa kalkmasıyla yukarıda belirttiğim doğrultuda sonuçlandı. Yaş ayrımcılığı uygulamaya konulmadan rafa kalktı. Gerekçe özetle ayrımcılık yasağının temel bir hak olduğu. Nitekim Cumhurbaşkanı Macron da "Vatandaşlar arasında herhangi bir ayırım yapmak istemediğini" belirterek, virüsten korunmayı "Herkesin kişisel sorumluluğuna bıraktığını" açıkladı. Ama bizde muhalefet cephesi dahil çıt bile çıkmadı.
Hukuktan bihaber Bilim Kurulu üyeleri televizyonlarda boy göstererek sanki ülke büyük bir hastane imiş gibi fütursuzca konuşuyorlar. Neymiş, 65 yaş üstündeki insanlarda ölüm oranı yüksekmiş, onlar da bizleri çok sevdikleri için herkes dışarıdayken bile eve kapanmamız gerekliymiş. Çocukların bulaştırıcılığı, bizlerde de ölüm oranı yüksek olduğu için.
Ölüm oranı yaş ilerledikçe artıyor (bir kere en yüksek oran yüzde 15, 65 değil 80 yaş üstünde geçerli) tamam da mortaliteden söz etmek için önce virüsü kapmak gerekiyor. Çocuklar, küçüklerin ebeveynleri ve bizler diğer vatandaşlar gibi çok da basit olan virüsten korunma önlemlerini alamayacağız öyle mi? Virüsü kapmamış insanlara mortaliteden söz ediliyor sadece. İlliyet bağı yok, virüsü kapmış hastaneye düşmüş değiliz ki. Neden virüsü kaptığımızı varsayıyor bu insanlar? Yoksa kafamız işin ciddiyetini kavrayamayacak kadar köreldi, elden ayaktan mı düştük, yani vesayet altında mıyız?
Komikler, komik oldukları gibi acımasız da
Daha 65'in biraz üstünde olanlar, 50-60 yaşlarındaki insanlardan, hatta 1-2 yaş küçüklerinden "amcalar, teyzeler, büyüklerimiz, kıymetlilerimiz, ulu çınarlarımız" gibi abartılı, yapmacık sözler duyuyor. Komikler, komik oldukları gibi acımasız da. Ancak belki "ağabey" veya "abla" diyebilecekleri 65 ve hemen üstündeki insanları ölüm döşeğine getiriyorlar. Oysa bazılarının anne ve babaları da sağ. Çok gerekliyse "ulu çınar" yakıştırması, 65 veya 70 değil daha ileri yaştaki insanlara yapılır. Öyle bir yaşlılık kriteri oluşturdular ki gözlerinde 85/90 yaşlarında insanları canlandırmışlar, kendilerinden 2-3 yaş büyüklere de sanki öylelermiş gibi bakıyorlar.
İşin daha da üzücü tarafı, salgın ikinci dalga yaparsa yine 65 yaş üstü ve reşit olmayanlar evde kalsın diyeceklerinden hiç kuşkum yok. Çocukların önünde çok seneler var tamam da yaşlı insanların giderek azalan ömürlerinden aylarını çala çala salgınla mücadele etmek mi olur? Bu insanlar mantıktan bu kadar yoksunsa, Türkiye'nin geleceği hakkında da kaygı duymak gerekir. Türkiye'yi, anayasasını ve taraf olduğu sözleşmeleri çiğnemekten en ufak rahatsızlık duymayan böyle bir "demokratik" zihniyet mi yönetecek?
Sağduyu kaybolduktan sonra...
Yaşla ilgili sokağa çıkma cezası yakında doluyor. Ülke 18 Haziran itibariyle dış turizme açılıyor anladığımız kadarıyla. Yabancılara yaş kriteri uygulamaları pek mümkün olmayacağı için bizler için tahliye kararı da çıkarırlar diye düşünüyorum. Turistlere "çocuklarınızı bırakın gelin", 65 yaş üstü olanlara da "Türkiye'ye gelmeyin" diyecek halleri yok ya. Ama tabii bizim gibi anayasaya rağmen 2. sınıf ilan edilen vatandaşlarını "sizleri seviyoruz" deyip içeride tutmaları da ihtimal dışı değil. Sağduyu kaybolduktan sonra ne desem boş.
Aslında önünde sonunda kaldırılacak olan anayasaya aykırı bu yasakların üzerine gitmek şart. Keşke mümkün olsaydı bireysel olarak iç hukuk yollarını tüketip Anayasa Mahkemesi'nden, bu açık anayasa ihlali görülmüyorsa AİHM'den görüş alabilme imkânımız bulunsaydı. Evet, Bilim Kurulu'nda ülkeyi hastane, her vatandaşı potansiyel hasta yerine koyanlar olduğunu üzüntüyle gözlemliyoruz ama alınan kararların anayasaya ve hukuka uygunluğunu düşünmesi gerekenlerin doktorlar değil siyasetçiler olduğunu da biliyoruz. Dünyadaki haksızlıklara karşı dünyanın 5'ten büyük olduğunu umarsızca haykıran siyasetçilere bizim de bir çift sözümüz var: Virüslerden korunma insanın kişisel sorumluluğudur, yaşam da 65'ten büyüktür. Farkında mısınız? (AÖ/AÖ)