İPS İletişim Vakfı’nın Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Atölyesi için Trabzon’a gitmek kentte 16 Nisan Anayasa değişikliği referandumunun nasıl hissedildiğini tecrübe etme fırsatı da verdi.
Şehrin sokakları “evet” ve “hayır” pankartlarıyla süslü, sahildeki binaların üstünde Cumhuriyet Halk Partisi’nin “hayır” pankartlarını görmek mümkün, köprüler ise “evet”çilere ait.
Trabzon Havalimanı’ndan otele gittiğimiz kısa sürede bile taksi şoförü ile yaptığımız sohbet de referandum konulu.
Şoförümüz 15 Temmuz darbe girişimi sırasında zorunlu asker olduğunu anlatıyor. Kendilerine gelen ve “hazırlanın, darbe var” talimatına karşı çıkan üstü, daha sonra “FETÖ”den “alınmış”. Bu onun için “Oy vereceğiz ama kime ne oy vereceğiz” sorusuna neden olmuş. Oyunun rengini belli etmek istemese de iki cevaba da uzak olduğunu gizlemiyor.
Kentin sesiyse “evet” istilası altında. Sürekli, ama sürekli Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin “evet” kampanyası müziklerini çalan araçlar geçiyor. Konuştuğum CHP’lilerse eski seçimlerde MHP’nin böylesi araçları olmadığını belirterek imalı imalı gülüyorlar.
Suluhan
Kent merkezindeki Meydan Park’a bakan Suluhan “hayır” pankartları ile dolu. Suluhan ayrıca hem Saadet Partisi’ne hem de CHP’ye ev sahipliği yapıyor. Pazar günü Saadet Partisi kapı duvar. Kimseye ulaşamıyoruz. Ancak üç kat aşağısındaki CHP bürosuna CHP’liler pankart asmaktan dönüyorlar.
CHP Trabzon Gençlik Kolları Başkanı Emre Polat kollarında kutularca seçim malzemesiyle, çalışmayan asansör nedeniyle dört katı yürüyerek çıkıyor.
Emre Polat 23 yaşında, inşaat mühendisliği 4. sınıf öğrencisi. Polat seçim çalışmalarına başladıkları ilk gün etraflarına toplanan “hayırcılar” ile “evetçilerin” kendi aralarında tartışmaya başladıklarını ancak münakaşaya dönüşmediğini söylüyor, “Trabzon insanı biraz sert bilinir, ama o kadar sert değiliz” diyor. Buna rağmen iki defa bayrak asmaya çıkan arkadaşları gözaltına alınmış, “AKP’liler de asıyordu ama onlara bir şey olmuyor” diye ekliyor Polat. Polat, Trabzon’da “hayır” ve “evet” oylarının “kafa kafaya” gittiğini, sonuçlardan da yüzde 56 civarında bir oyla “hayır” sonucu çıkmasını beklediklerini söylüyor. Polat, İzmir’de bir grup Adalet ve Kalkınma Partisi üyesinin CHP’ye geçtiğini söyleyip “Demek ki suça bulaşmamışlar. En büyük ortaklıkları suç ortaklıkları, ondan ayrılamıyorlar” diye ekliyor. Polat, CHP’nin altı okundan “milliyetçilik” okunun da Milliyetçi Hareket Partilileri etkileyeceği kanaatinde. “Ülkücü abilerimiz federasyon yetkisi veren maddeyi kabul etmeyeceklerdir” diyor. |
Meydan Park
Meydan Park’a bakan kocaman bir AKP seçim bürosu var. Üç gazeteci olarak girdiğimiz seçim bürosunda, haber için geldiğimizi söyleyince bizi çay ve kuru pastayla buyur ediyorlar. Konuşabileceğimizi işaret ettikleri bir erkek, arkamızda bir kadınla konuşuyor. “Kulak misafiri” olduğumuz kadarıyla kadının bir “arzuhali” ile ilgileniyorlar.
Daha sonra yanımıza gelen bu kişi, “Bugün günlerden Pazar. Seçim programı yoğun olduğu için herkes kaçtı. Ben kaçamadım ondan kaldım” diyerek bize kibarca kapıyı gösteriyor. “AKP, Trabzon’da rehavette diye haber yapacağım” diye takılmam üzerine, yüzde 80-90 oy beklediklerini söylüyor, rahat bir tavırla.
Uzun Sokak
Kente seçim çalışmaları, biraz da günlerden Pazar olması sebebiyle, oldukça geç başlıyor. CHP’nin stantları Meydan Park ve Uzun Sokak’ta.
AKP’ninse Uzun Sokak’ta.
Hem sokakta, hem de stantlarda kadınlarla konuşmak mümkün değil. Sadece CHP’nin seçim stantlarında kadınları görüyoruz. Aralarından Meydan Park’taki stantta duran sadece Duygu hanım konuşmayı kabul ediyor.
Duygu hanım 60 yaşında, emekli öğretmen, CHP Trabzon Ortahisar İlçe Teşkilatında yönetici. Duygu hanım muhafazakar kadınların da “hayır” oyu vereceklerini, özgürlüklerinin kısıtlandığını söylediklerini anlatıyor. Önceki seçimlerde AKP’ye oy vermiş olan çok sayıda kadının referandumda “hayır” oyu vereceklerini söylemiş.
Uzun Sokakta’ki AKP standında ise genç erkekler var. Aralarından Emre Erdoğan ile konuşurken yoldan geçen bir erkek sohbete dahil oluyor. Soruları, referandumda oylanacak maddeden ziyade “Ben Ankara’ya gidince milletvekilimle görüşebileceğim mi” şeklinde. Emre Erdoğan’ın yanında önce bir, sonra bir AKP’li daha geliyor. Etrafımızı çevirip karşılarındakini ikna etmeye çalışıyorlar. İkna olmayan vatandaş ise gülerek uzaklaşıyor.
Stanttaki AKP’li genç erkeklerden biri “Tutturmuşlar tek adamlık diye. Recep Tayyip Erdoğan’ın zaten isteyip de yapamadığı bir şey yok ki” diyor.
“Evet” oyu için argümanları ise “Almanya gibi güçlü olmak”. Emre Erdoğan ise CHP’nin çalışmasını tiye alıyor, “Onların broşürlerini okuduğumda evet oyu vermeye ikna oluyorum” diyor.
Pankart asarken gözaltına alınan CHP’lilerle ilgili ne düşündüğünü soruyorum “Burada herkesin propaganda hakkı var. Ama onlar illegal iş yapıyordu. Köprü ayaklarına pankart asıyorlardı. Bu yasak” diyor. Oysa 100 metre ilerimizde köprü ayaklarında dev boyutta bir “Evet” yazıyor.
Pazar günü olması sebebiyle de meydan hem sokaklar insanlarla dolu. Ancak seçim stantlarının etrafını kalabalık olduğunu, hatta seçim bürolarının dolup taştığını söylemek zor. Etraf bayrak, pankart, broşür ve seçim şarkılarıyla dolu olsa da bu “kamusal tartışmaya” kamu dahil olmuyor gibi.
Bir de sokakta sosyalistleri göremiyorum. Bu nedenle Halkların Demokratik Partisi’nden birileri var mı diye arıyoruz. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde Trabzon’dan HDP adayı olan Hüseyin Taka, il toplantıları öncesinde bizimle görüşmeyi kabul ediyor.
Ancak, diğerlerinden farklı olarak ara sokakta bir çarşıdaki hanın içinde olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin bürosunda görüşüyoruz. Büro önünde de tabela yok.
Yolda bizimle buluşan Hazar, kendilerine kimsenin büro kiralamadığını, 1 Kasım sonrası artan saldırılar nedeniyle onların da Yeşillerin bürosunda toplanmaya başladıklarını anlatıyor.
Büroya girer girmez üç kadın gazeteci olarak, yine, kadın olmamasına isyan ediyoruz. Gerçekten bu Trabzon’da siyasetle ilgilenen kadın yok mu? Hüseyin Taka “İstesek birkaç arkadaşa gelin görünün derdik ama bu gerçekçi olmazdı, bu bizim gerçekliğimiz. Referandumdan sonra, bu durumun özeleştirisini de vererek daha güçlü kadın çalışması yürüteceğiz” diyor.
Üç kadın gazeteci olarak, duvarında Che Guavera, Metin Lokumcu ve Hrant Dink’in fotoğrafının asılı olduğu büroda, sekiz HDP’li erkekten Trabzon’daki “durumu” dinliyoruz. Çoğunlukla Hüseyin Taka konuşuyor. Biraz da sitemkar. Trabzon’daki sol ve sosyalist örgütlenmelerin “HDP ile” ortak çalışma yapmak istememelerinden bahsediyor.
“Bireysel olarak katılmamızdan rahatsız değiller. HDP ile de sorunları yok. Ama ‘HDP olarak ortak çalışma yaparsak provokasyona açık oluruz’ diyorlar.”
Ortam oldukça hüzünlü. Hepsi de HDP olarak dört duvara sıkıştırılmaktan rahatsız ama saldırılar nedeniyle de tedirginler. Hüseyin Taka daha iki arkadaşlarının “hayır” çalışması yaparken 20 kişinin saldırısına uğradığını anlatıyor.
Yine de HDP’lilerin boş durmadığını dinliyoruz. Stant açıp geniş çalışma yapamasalar da, kendi çevrelerine, esnafa, bilhassa kararsız mütedeyyin kesime yönelik bire bir seçim çalışması yapıyorlarmış. Taka, “Kararsızları hayıra ikna ediyoruz” diyor.
Taka referandumdan da umutlu, Trabzon’daki durumu o da “kafa kafaya” diye tanımlıyor.
“Evetçiler bizim kadar heyecanlı, emin değil” diyor Taka, ve seçimlerden “hayır” çıkmasının memleketteki rüzgarı tersine çevireceğini, AKP’yi sona götüreceğini söylüyor.
Kentte Haziran Hareketi de “hayır” çalışması yapanlardan ama onlarla görüşmek mümkün olmuyor.
Havalimanına dönerken yeniden, bu sefer başka bir taksi şoförüyle konuşuyorum. Bana kimsenin neye oy verdiğini bilmediğini söylüyor, “Ama siz hayırcısınız anladım onu” diyor. Nereden anladığını sorsam da söylemiyor.
“Siz niye evet diyorsunuz” diye sorduğumdaysa şu cevabı alıyorum:
“Bilmiyorum işte. Ama babam Tayyipçi. Evet diyeceğiz biz de.” (EA)