Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde üç akademisyen savcıya ifade verirken, öğrencileri ve meslektaşları adliye içinde bekleyişte.
Akademisyenler Yard. Doç. Dr. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yard. Doç. Dr. Muzaffer Kaya’nın serbest bırakılması talebiyle bekleyişi sürdürenlerle konuştuk.
Barış talebi sonunda akademisyenlerin gözaltına alınması kaygı yaratsa da buna karşı ortaya koydukları dayanışmanın umut verdiğini anlattılar.
"Esra hoca barışın simgesi"
Esra Mungan’ın Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ndan öğrencileri bugün saat 14.00’te “Memory” dersleri olduğunu anlatıyor.
Ancak Mungan’ın gözaltında olması nedeniyle adliyedeki kafeteryanın önündeler.
Peşi sıra konuşuyorlar:
“Esra hoca barışın simgesi gibi.”
“En hümanist”
“İnsan ayırmadığından emin olduğun insan kim derlerse onu söylerim.”
“Niyetine en güvendiğim, karşısındakini en önemseyen…”
Böyle anlattıkları bir hocalarının gözaltında olmasının ne hissettirdiğini sorduğumda “Donukluk, üzüntü, kızgınlık, ardından ‘ne yapabiliriz’ diyerek bir araya gelmenin umutlu hali” diye sıralıyorlar.
Köroğlu: Tercih ettiğimiz bir oyun değil ama gerekeni yapıyoruz
Adliyedeki kafeteryanın masaları üniversitelerden akademisyenlerle dolu.
Boğaziçi Üniversitesi’nden Erol Köroğlu, “Haksızlığa uğramanın verdiği isyanın hissi var ama bir yandan da şaşırma duygumu kaybettim” diyor.
“Bu tarz bir siyasetin oluşturulduğunu biliyorum. Onunla uyumlu adımlar atıyorlar. Kendi oyunlarını oynamaya çalışıyorlar. Güvenlikçilik, korku salmak, ifade özgürlüğü kısıtlamak, konuşmanın önüne geçmek için çaba harcamakla ilgili bir oyun.
“Bu tercih ettiğimiz bir oyun değil ama geldik, yapılması gerekeni yapıyoruz. Dönüp sınıfta ders anlatıp araştırma yapıp herşeye rağmen hayatta kalmaya ve hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz. Bir akademisyenin günlük hayatı işte.”
Başdaş: Derslerdeki teorinin pratiğini uyguluyoruz
Bilgi Üniversitesi’nden Begüm Başdaş, “Barış talep eden, gerçekten bir şeylerin iyi gitmesini arzu edenlerin bu kadar kriminalize edilmesi, suçlu pozisyonuna sokulması çok üzücü ve kaygı verici” diyor.
“Ülkede savaş devam ediyor. İnsanlar hayatlarını kaybetmeye, çocuklar ölmeye devam ediyor. Bizim buna karşı durduğumuz için sözlerimiz yok sayılıyor, suçlu hale getiriliyoruz. Bu güçlü olduğumuzu, sözümüzün adresine ulaştığının da göstergesi, bu anlamda da güçlü hissediyorum.
“Bir an evvel, daha fazla bedel ödemeden tüm bunların son bulmasını istiyorum. Bugün burada akademik bilginin dışında bilgi ürettiğimizi düşünmüyorum. Derslerde teorisini kurduğumuz şeyi pratikte uyguluyoruz ve öğrencilerimizle yanyanayız, daha ne isteriz.”
Üstün: Umut bitmedi
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden akademisyen ve HDP eski milletvekili Beyza Üstün etraftaki dayanışmaya işaret ederek “Umudun yitmediğini ve dayanışmanın azalmadığını gösteren iyi bir durum” dedi.
“Savcılık kritik bir karar verecek ya hukuktan yana olacak ya da talimatı onaylayacak, sürdürülmekte olan katliamlardan yana duracak.
“Kürdistan’da katliamlar yaşanmaya devam ediyor. Bu katliamlara ortak değiliz.”
Çalışkan: Eleştirenleri cezalandırıyorlar
Boğaziçi Üniversitesi’nden Koray Çalışkan, “durum”u şöyle özetledi:
“Ankara’nın göbeği beş ayda üç kere havaya uçuruluyor. Ankara’da emniyet müdürü yok. İstanbul dahil bir çok kentte akademisyenler ‘bu ülke nereye gidiyor, barış niye gelmiyor’ diye soruyor, emniyet müdürü akademisyenleri gözaltına alıyor.
“Siyasi iktidar IŞİD’in bombacıların peşine düşeceğine, işini yapmadığı için kendisini eleştirenleri cezalandırıyor.
"Dünyadaki meslektaşlarımız bilim yaparken, yeni buluşlar peşinde koşarken biz, fikirlerini ifade ettikleri için gözaltına alınan akademisyen arkadaşlarımızın peşinde koşuyoruz.
"Adalet sarayına yapılan en büyük hakaret akademisyenleri üniversitelerinden alıp adliye koridorlarına tıkmaktır. Yeni Türkiye böyle olmamalıydı.
Ne olmuştu?
Boğaziçi Üniversitesi’nden Yard. Doç. Esra Mungan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve Eğitim Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi Hukuk Sekreteri Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ile bildiriye imza verdikten sonra işten atılan iki akademisyen; Yard. Doç. Dr.Muzaffer Kaya (Nişantaşı Üniversitesi, Sosyal Hizmetler Bölümü) ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı (İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü) Barış İçin Akademisyenler/İstanbul grubu adına, "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini kamuoyuna sunmalarından bu yana yaşanan gelişmeler hakkında 10 Mart’ta basın toplantısı yaptı.
Açıklamada savcılığın hangi suçu istinat edeceğini belirlemeden soruşturmalar için harekete geçtiğini belirterek, barış talebinde ısrarcı olduklarını söylediler.
Dört akademisyen hakkında yakalama ve gözaltı kararı çıkarıldı. Akademisyenlerin evine bu sabah polis baskını yapıldı. Akademisyenler evlerinde değildi. Yurtdışında olan Meral Camcı dışındaki üç akademisyen avukatları ile Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gitti.
Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan imzalı yakalalama ve gözaltı kararında "Terör örgütü propagandası" suçlaması yer aldı. Kararda Bese Hozat ve Cem Erciş'in yazıları ile 10 Mart'taki açıklamanın tespit tutanağı haline getirildiği belirtildi.
Üç akademisyen dün savcılığa çıkarılmadan emniyette bekletildi. Üç akademisyen bugün saat 11.00 sularında adliyeye getirildi. (BK/HK)
Fotoğraf: Beyza Kural