Soma’da 301 işçinin öldüğü iş cinayetinin üzerinden tam bir yıl geçti.
Ardında 432 babasız çocuk, yüzlerce eş, anne, baba, arkadaş bırakan katliamın yıl dönümünde Soma Şehitliğini ziyaret ettik.
Soma’da 49 madencinin mezarının olduğu şehitlikte diğer tüm madenciler için de fenerlerin yer aldığı anıtlar konulmuş. Bugün açılışı yapılan ve ölenler için mevlit okunan şehitlik oldukça kalabılıktı.
Girişte çeşitli sendikalar, içeride ise kentin milletvekilleri, çocuklara oyuncak dağıtan Kızılay, kapıda kuran, beyaz şapka dağıtan belediye görevlileri, ellerinde gül sularını almış öğrenciler ve birçok gazeteci vardı.
Sabah saatlerinde vardığımız mezarlıkta ölen madencilerin aileleri çocuklarını da alarak gelmişti. Kimisi dua okuyor, kimisi ise solmuş çiçekleri koparıyordu. Madenci eşleri üzerine yakınlarının isimleri yazılı siyah tişört giymişti. Çocuklar ise gazetecilerin anlamsız “Babanı özlüyor musun?” sorusuna boş gözlerle bakarak en iyi cevabı veriyordu.
Ölen madencilerin yakınlarının ortaklaştığı nokta kamu görevlilieri dahil tüm sorumluların yargılanması. Aileler devletin kamu görevlilerine soruşturma izni vermeyerek korumasına tepkili.
Dul eşler baskı altında
Ancak Soma’da madenci eşlerinin başka bir sorunu var; "dul" olmak.
33 yaşındaki Ferhat Tokgöz’ün öğretmen eşi Hidayet Tokgöz 3 yaşındaki oğlu ile hayatına devam ediyor.
Tokgöz, eşlerini kaybeden kadınların çok büyük bir toplumsal baskı altında olduğunu söylüyor ve kısacık kestirdiği saçlarını gösteriyor.
TIKLAYIN - SOMA'DA KARANFİLLERLE YÜRÜYÜŞ
“Eşim saçlarımı boyatmamı çok severdi. Ölümünden önce boyatmıştım, upuzundu sarıydı saçlarım, öldüğünün hemen ertesi gidip kısacık kestirdim. Niye? Çünkü Soma’da dul olmak böyle bir şey.
“Şehit eşiysen sokağa çıkamazsın, arkadaşlarınla çay içemezsin, renkli giyinemezsin, takı takamazsın. Şehit eşiysen eğer kahkaha bile atamazsın. Bizim artık duygularımız ölüyor. Senin özel hayatın başkasını ilgilendirir hale geliyor. İşte dul olmak, hele de şehit madenci eşi olmak böyle bir şeymiş, ben de öğrendim.
“Bir yerde madenci eşiyle karşılaştım, köyden geliyor. Kaç ay geçmiş yeni evden çıkabilmiş, o da kayınpederiyle. Bütün ailelerin korkusunun altında yatan gelinlerinin başkasıyla evlenme ihtimali. Bunun altında maddi olarak maaşların bölünmesi korkusu da var.”
Adalet mülkün temeli mi göreceğiz
Tokgöz, Soma davasında her gün duruşmalara gitmiş.
“Duruşmalar da bana yapılması için yapılıyor hissi veriyor. Ama eğer adalet mülkün temeliyse biz sorumluların ceza alarak gerçekten o adaletin temel olduğuna güvenmek istiyoruz. Duruşmada sanık İsmail Adalı, cezaevinde oğlunun ziyarete geldiğinde ne zaman eve döneceğini sorduğunu söyledi. Bütün salon ayağa kalktı. ‘Sen en azından çocuklarını görebiliyorsun, ya biz’ diye. Bizi anladıklarını söylüyorlar ama gözümüzün önünde ne kadar da rahat konuşabiliyorlar. Beni madenci eşinden başka kimse anlayamaz, hiç kimse boşuna anlıyorum demesin.”
TIKLAYIN - ÖZGÜR ÖZEL: 46 BİN MADENCİ SOMA ŞARTLARINDA ÇALIŞIYOR
Çocukların travmadan kurtulması lazım
Öğretmenliğe devam eden Tokgöz, AFAD’ın 156 bin liralık yardımını ve devletin eş ve her çocuk için verdiği toplamda 1800 liralık maaşla geçiniyor.
“Bizim başka bir maddi beklentimiz yok. Zaten kendi yağımızla kavrulmaya başladık. Bizim ihtiyacımız olan biraz manevi destek. Yarın bizi herkes unutacak. Oysa mesela ben oğlum için Soma’da sosyal aktiviteler olsun isterim. 7-14 yaş için bir merkez açıldı. Ama benimki 3 yaşında daha. Ölümü anlatamadım ona. Mezarlığa geliyoruz hep, buraya ‘bayraklı tarla’ ismini koydu ama altında babasının yattığını bilmiyor henüz. 432 madenci çocuğunun travmayla büyümesini istemiyorum.”
Öyle ceza alsınlar ki, 'ben ne yapmışım' desin
27 yaşındaki İbrahim Duman’ın mezarında ise ölen madencinin anne ve babası dua okuyordu. Duman ailesi Kütahya Tavşanlılı, orada çiftçilermiş, madende çalışmak için gelmişler buraya.
Anne Seher Duman, mahkemede kendilerini konuşturmamalarından şikayetçi.
“Oğlum eve gelirdi, hasta mısın derdim. Sadece ‘yorgunum, çok sıcak çok…’ derdi. Biz mahkemede konuşamadık, anlatamadık, içim soğumadı. Önümüze etten duvarda ördüler. Sanki canlarını mı yiyeceğiz. Sorumlu kim ben bilmem, kim ise o cezasını çeksin. Öyle bir ceza çeksin ki, ‘ben ne yapmışım’ desin. Çeksin ki, diğer aileler bizim gibi yanmasın. İşçiler ölmesin artık.”
Baba İsmail Duman Soma AŞ’nin madeninden emekli olmuş ama oğlunun madende çalışmak istemediğini anlatıyor.
Kömürü alsaydı çıkacaktı işten
“Oğlum yeni evlenmişti. Emekli maaşımla ben karşılayamadım masrafını. Borca girdi. Yoksa ayrılmak istiyordu işten. Çıkacaktı karar vermişti ama oradan oraya çalıştığı için içeride kalan yıllık kömür yardımı vardı, onu alıp çıkacaktı işten. Ama o madenden çıkamadı. Erkek torunumu asla çalıştırmam madende asla…”
Gelinimiz yanımızda yaşamıyor
Duman ailesinin en büyük sorunlarından biri ise gelinlerinin yanlarından taşınmış olması. Kendilerini terk edilmiş hissettiklerini söylüyorlar. Soma’da ölen madencilerin aileleri ile gelinler arasındaki en büyük sorunlardan biri bu. Hatta bu yer yer ailelerin “Onların kocasıydı bizim de oğlumuzdu neden herkes onlarla ilgileniyor” gibi serzenişlere bile yol açan bir gerginlik konusu.
Altında ekonomik nedenlerin de yattığı gelinlerin baskı altında tutulmalarına neden olan bu durum kimi zaman aileler arasında ilişkilerin tamamen kopmasına neden olmuş. Bir tarafta torunlarını görememekten şikayet eden aileler bir tarafta ise kendi ayakları üstünde durmak isteyen ya da ailesinin yanında daha rahat yaşamak isteyen gelinler. Başta Hidayet Tokgöz’ün söylediği gibi madenci eşleri, dul, şehit madenci eşi olmanın verdiği yükün altında normal hayata dönmenin yollarını arıyor. (NV)
* Bu gezi P24 koordinatörlüğünde gerçekleşti.