Türkiye Barış Meclisi’nin çözüm sürecinin iki yılını değerlendirdiği ve geleceğe ilişkin önerileri içeren “Çözüme Doğru: Olasılıklar, İmkânlar ve Sorunlar Üzerine Değerlendirme” başlıklı raporu bugün Cezayir Konferans salonunda düzenlenen toplantıda açıklandı.
Raporu, Doç Dr. Ayşe Betül Çelik (Sabancı Ünv. Öğretim Üyesi) Murat Çelikkan (Gazeteci- Hakikat Adalet Hafıza Merkezi) Doç. Dr Evren Balta (Yıldız Teknik ünv. Öğretim Üyesi )Yrd. Doç. Dr. Nil Mutluer (Nişantaşı Ünv. Öğretim Üyesi), Doç Dr. Levent Korkut ( Mediop Ünv. Öğretim Üyesi ) hazırladı.
Milletvekili adaylarının açıklandığı günde paylaşılan raporda seçim döneminde barış çalışmalarının kesintiye uğramışının beklenebileceği ama aksine barışın talepleriyle seçim gündemi oluşturulmasının sürecin toplumsallaşması açısından fırsat olarak değerlendirilebileceğine işaret edildi
Beş başlık
“Barış Sürecine Giden Yol”, “Barış Süreci: Müzakereler ve Hukuk”, “Toplumsal Barış ve Barış Sürecinin Toplumsallaşması”, “Barış Sürecinde İnsani Güvenlik” ve “Geçmişle Yüzleşme ve Barış Süreci” başlıklı beş bölümden oluşan raporun sonunda 3 Ocak 2013’ten 28 Aralık 2014 varan kronoloji yer alıyor.
Tahmaz: İki yılın fotoğrafını çekmeye çalıştık |
Toplantıda konuşan Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz, geçmiş deneyimleri de göstererek sürecin iki yılının fotoğrafını çekmeye çalıştıklarını belirttiği raporun, sürecin bundan sonra nasıl ilerlemesi gerektiğine ilişkin hem Türkiye'deki deneyimlerden hem de dünyadakilerden hareketle önermelerde bulunmayı amaçladıklarını söyledi. Tahmaz, Türkiye'deki Kürt sorununa ilişkin barış sürecinin Orta Doğu için de hayati bir önemi olduğunu düşündüklerini anlattı. |
Kürt sorununun ve barış sürecinin arka planı anlatılarak gözlem ve önerilerin paylaşılmasıyla başlayan raporda sürecin hukuki boyutuna değinilip alınmayan önlemler işaret ediliyor.
Sürecin toplumsallaşmasına dair bölümde kadınların sürece katılımının eksikliği belirtilerek, kadınların katılmadığı süreçlerin kalıcı barışa evrilemediği örneklere yer veriliyor.
İnsani güvenlikte ise köy korucularının silahsızlanması, mayınların kaldırılması gibi örneklerle devlet güvenliğine karşı insani güvenliğin önemine vurgu yapılıyor.
Kayıplar, yargısız infazlar başta olmak üzere geçmişte yaşanan hak ihlallerine yer verilen son bölümde ise barış sürecinin başarıya ulaşması için geçmişle yüzleşmenin önemine ve bu konuda yapılması gerekenlere yer veriliyor.
Hangi önlemler alınmadı?
"Hasta tutuklularla ilgili politika belirlenmedi"
Raporda şimdiye dek alınmayan önlemler şöyle sıralanıyor:
Çelikkan: Gündelik politikadaki sertleşme süreci zedelememeli |
Barışın siyasi tarafı olan aktörlerin seçim sürecinde rekabet halinde olduğunu belirten Çelikkan bu rekabetin dönem dönem sertleşmelere neden olabildiğine dikkat çekti: "Gündelik politikadaki kutuplaşma ve sertleşmenin toplumsal bir mesele olan barış sürecini zedelememesi gerektiğine inanıyoruz." Çelikkan, akil insanlar heyeti gibi çeşitli adımlar atılmasına rağmen sürecin toplumsallaşması açısından yeterli çalışmaların yapılmadığını vurguladı. Raporun benzer çalışmalar için ilk adım olmasını umduklarını söyledi. |
* Güven oluşturucu önlemler kapsamında hasta tutukluların durumu ve ağır insan hakları ihlallerine ilişkin raflarda bekletilen soruşturmalar konusunda olumlu bir politika belirlenmedi.
* Az sayıda süren davaya ilişkin, heyet değişiklikleri, yer değişiklikleri, üst düzey devlet memurlarının yargılanması konusunda izinlerde, uluslararası hukukta tanımlanmış ağır insan hakları suçlarının zaman aşımından muaf tutulması konusunda bir düzenleme yapılmadı,
"Kadınların katılımı için girişim olmadı"
* Sürece kadınların katılımı ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir girişim olmadı,
* Kayıp, yargısız ve keyfi infaz mağdurlarının yakınlarının taleplerinin sürece dahile dilmesi sağlanmadı,
* Barışın toplumsallaştırılması için yeni mekanizma ve yapılar oluşturulmadı, bunların en önemlileri arasında bulunan hakikat komisyonları gündeme gelmedi,
* Toplumun barış ve hakikatler konusunda bilgilendirilmesine yönelik yapılar oluşmadı,
* Sivil toplumun sürece etkin katılımı için çalışma yapılmadı,
* Anadil ve kültürel haklarla ilgili toplumsal ve hukuki tartışmalar yapılmadı,
* Toplumda ‘öteki’ algısını gidermek üzere çalışma yapılmadı.
Öneriler
"Barış inişli çıkışlı bir süreç"
Raporda sürece dair şu gözlem ve öneriler paylaşılıyor:
Çelik: Toplumsallaşma için sivil toplum örgütleri de çalışmalı |
Ayşe Betül Çelik, sürecin önemli eksikliklerinden biri olarak kadın temsilinin azlığı ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının yapılmamış olmasını gösterdi. Akil insanların raporlarında yer alan toplumdaki sosyal ve psikolojik engellere ilişkin toplumsallaşmada noksanlıklara dikkat çeken Çelik, medyanın ötekileştirici dilinin de sorun olduğuna işaret etti. Kadınların, gençlerin ve farklı dini kimlikte insanların ihtiyaçlarına cevap verecek projelerin üretilmesi ve ötekileştirmenin kaldırılıp toplumsallaşmanın sağlanması için sivil toplum örgütlerinin çalışmasının gerekliliğine işaret etti. |
* Barışın inişli çıkışlı zor bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Önemli olan, ısrarla barış için istekli olmaktır.
* Müzakareler güç gösterilerine de sahne olur. Barıştan yana olanların taraflarla özdeşleşip tek yanlı dil kullanmaları yardımcı olamayacaktır. Onlara düşen tarafların bu dili kullanmalarının anlamını fark etmeleri ama kendilerini bunun dışında tutmayı ve sürece eleştirel destek vermeyi başarmalarıdır.
* Müzakerelere tarih eklemek tarafların yapıcı çözümler bulması için baskıyı arttırır ama bir yandan da taraflar için en uygun çözümü bulmaktan uzaklaştırabilir. Yolun başında taraflar tüm süreci açık ve örtük biçimde takvimlendirmeyi gerçekleştirmiş olsalar bile, yürüme sürecinde başlangıçta öngördüklerinden başka biçimde de yürüyebilirler. Önemli olan onlardan keskin bir takvimlendirme istemek be tüm aşamaları belirgin bir yol haritasını baştan ilan etmelerini beklemek olmamalıdır.
"Ötekileştirmeyen dil"
* Çatışmadan nemalanan kesimler her zaman ve ülkede olur. Buna karşı güven tesisi süreç için en önemli kavramdır. Önemli olan süreçte çözüm inancını ayakta tutmak ve onu çeşitli yerlerden gelecek saldırılara karşı daha dayanıklı kılmaktır.
Korkut: Kalıcı ve herkesin mutlu olduğu bir ortam istiyorsak... |
Kurumlaşmanın olmadığını vurgulayan Korkut, bu durumun sürecin sürdürülebilirliğini riskli hale getirebileceğine işaret etti. Korkut, aşırı gecikme, sürekli erteleme gibi sorunların yanı sıra gerçeklerle yüzleşmeden de kaçınıldığını söyledi. "Biraraya gelerek geçmişi ve günü değerlendirebilmek, birbirimizi anlamamızı, eksiklikleri beraberce görmemizi sağlar. Kalıcı ve herkesin mutlu olduğu bir ortam istiyorsak bu sürece herkesi dahil etmemiz gerekir. |
* Toplumun sürece hazırlanması sürecin her aşamasında önemlidir. Yıllarca düşman dediğiniz bir örgütle/devlet konuşmak yeni bir durumdur. Bunu topluma ötekileştirmeyen bir dille anlatmak gerekir. Sürecin başındakiler halkı olumsuz etkileyecek dilden uzak durmalıdırlar. Çoğu zaman süreçler güven sorunu yüzünden tıkanır. Bu konuda barıştan yana olan herkse görev düşer. Medyanın barış dilini geliştirmesi sürecin devamı ve sonuçlanması bakımından önemlidir.
"Üçüncü taraf"
* Güven sorununun aşılması için üçüncü tarafların yardımına başvurulabilir. Bu ödevi çeşitli oluşumlar yerine getirebilir. Bunlar dışardan olmak zorunda değildir içeriden ve yanlı/taraflı kişiler ve gruplar da olabilir. Önemli olan bu kişi ya da grupların toplumca güvenilir bulunmasıdır. Türkiye’de de bu sürece dahil olacak ve güven arttırıcılık ve gözlemleyicilik rollerini üstlenecek bir oluşum hazırlanabilir. Ancak taraflar istemedikleri veya güvenmedikleri ölçüde üçüncü güçte/gözde ısrarcı olmanın anlamı yoktur.
* Sürecin ilişkisinin güçlendirilmesi amacıyla toplumsal çalışmaların yapılması, Akil İnsanlar Heyeti döneminde olduğu gibi şehirlerde yapılan aktivitelerle yereldeki gündemin barış süreci olması sağlanmalıdır. Böylece yoğun gündemin arasında çatışma ve ölümlerden uzak geçirilen dönemin değeri hatırlatılacaktır. (BK)
* Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.