Kadınlar akşam güneşinde yüzlerini Mardin’e çevirmiş. Yüzlerce kilometre uzaktaki evlerinden kaçıp gelmişler. Geride bıraktıklarına mı yoksa yarına mı bakıyorlar bilinmez.
Mardin Otogarı daha açılmadan yüzlerce yolcuya ev sahipliği yapıyor. Ezidiler, kutsal saydıkları toprakları Şengal’i terk etmek zorunda kaldı. Yolculukları zorunlu ve bir o kadar da zorluydu. Geldikleri bu otogar yolculuklarının son durağı olmayacak gibi.
Khalid Elyas ve ailesi zorla yola düşenlerden. IŞİD zulmü köylerine kadar gelince, elindeki silahlarla direnebildiği kadar direnmiş. Ardından Şengal Dağlarına kaçmışlar. Dokuz günlük yolculuk aç ve susuz sürmüş. Ailesiyle beraber yürümek zorunda kalmışlar. PKK’nin bölgeye ulaşmasıyla beraber yolcukları Zaho ve Roboski üzerinden Türkiye’ye ulaşmış.
Sınıra kadar PKK’nin eşlik ettiği Ezidileri, sınırın bu tarafında DBP’li belediyeler karşılamış. Mardin Büyükşehir Belediyesi, otogarı Ezidiler için kamp alanına çevirmiş. Yolculukları şimdilik otogara kadar. Kendileri de yolculuğun burada bitmesini istemiyor ama şimdilik seslerini duyan yok.
Otobüs firmalarının olması gerektiği yazıhanelerde şimdi Ezidiler kalıyor. Top oynayan çocuklar, sohbet eden kadınlar, çamaşır yıkayanlar, uyuyanlar. Belediye, otogara tuvalet ve duş için konteynırlar getirmiş. Tankerlerle içme suyu geliyor, bulaşık yıkayabiliyorlar. Üç öğün yemek var. Revir de var. Belediye elinden geleni yapıyor.
Sayıları Mardin’de 6 bini geçen Ezidilerin sadece bir kısmı otogarda. Yaklaşık bin kişiler. Ancak istenmediklerini düşünüyorlar. Kentteki hastaneler Ezidileri kabul etmiyor. Merkezi hükümetten şu ana kadar kimseyi görmemişler.
Yaşlılar daha uzaklara devam edecek bir yolculuğu istemiyorlar. Şengal’e geri dönmek niyetleri. Onun dışındaki çoğunluk artık buralarda kalmak istemiyor. Bütün umutlar Avrupa’da. Hemen hepsinin bir yakını Avrupa’da. Onların yanına gitmek istiyorlar.
Çoğunun kimliği ve pasaportu yok. Evden kaçarken yanlarına almaya fırsatları olmamış.
Kendilerine yemek ve barınma sağlayan Kürtlere minnettarlar ancak “Türkiye hükümetinden neden kimse yok? Oysa ki haberleri var. Biz buradayız. Ama yokmuşuz gibi davranıyorlar” diye tepki gösteriyorlar.
Konuşmaya başlayınca etrafımızda büyüyen çemberdeki herkes “Avrupa bizi kabul eder mi?” diye soruyor. Çaldıkları kapıların açılacağından emin değiller.
28 kişilik ailesi ile gelen Rustem Yousf’un dedeleri ve nineleri 1913’te Midyat’ı terk ederek Şengal’e yerleşmiş. Dedesinin anlattıkları hayal meyal kafasında. Şimdi o anıların yaşandığı yerde. “Önüme uçak koysalar Avrupa’a gitmem” diyor.
Geride 10 binlerce domatesi toprakta bırakmış binlerce hayvanıyla birlikte. Elinde tespih. IŞİD’in yaklaştığı köyleri çiziyor. “Biz köyde direnmeye karar vermiştik ama Şengal düştü dediklerinde kaçmaya başladık” diye anlatıyor.
Yousf, Şengal’e kısa vadede dönemese de dedelerinin terk ettiği Midyat’taki Xıraba köyüne yerleşmek istediğini söylüyor. Yolculuğun başladığı yerde bitirmek istiyor. Torunu ise hala endişeli: “Şengal’e gitmek istemiyorum. Hadi bu sefer PKK kurtardı bizi, yarın yine başımıza böyle bir şey gelse kim kurtaracak?” (NV)