Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ‘yeşil’ ve barışçıl direniş polisin aşırı güç kullanımı ve iktidarın dayatmaları sonunda sivil bir başkaldırıya, hak ve özgürlük arayışına dönüştü. Protestolar ikinci haftasına yaklaşırken tansiyon düşmüş değil.
31 Mayıs günü Türk medyası üç maymunları oynadı. CNN International, o gün Türkiye sokaklarında neler olup bittiğini ekranlarına taşırken, CNN Türk’te hayvanlar âlemine dair bir belgesel yayınlanıyordu. Ulusal televizyonlardan ümit kesilince gözler sosyal medyaya ve uluslararası basına çevrildi.
İstanbul Taksim’deki protesto gösterileri, Almanya basınında bir taraftan Kahire Tahrir Meydanı’nda yaşananlara benzetilirken, Almanya’da halk tarafından tepkiyle karşılanan ve polisin sert müdahalesinin yaşandığı Stuttgart 21 projesinin bir benzeri olduğu yönünde yorumlara da yer verildi. Protestolara ilgi azalmış değil. Yani Gezi Parkı’ndan Türkiye’nin dört bir yanına yayılan ‘biber gazı’, Almanya medyasında üst sıralarda yer bulmaya devam ediyor.
Muhafazakâr eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yayınlanan “Elma ağacımızı kesmeyin” başlıklı haberde sorunun bir ağaç meselesi olmaktan çıktığı belirtilirken “protestolarla partiler üstü yeni bir sivil toplum oluşuyor. Bu grup, Erdoğan’ın yalnız başına aldığı kararlarda söz sahibi olmak istiyor” deniyor. Aynı haberde dindarlar ve sekülerlerin birlikteliğinin Erdoğan’da seçmen kaybetme endişesi yarattığı ifade edilirken, “iktidar sahiplerinin korkusundan, Türkiye’de televizyonlar olaylara yer vermekten kaçınıyor” deniyor.
Liberal eğilimli haftalık Die Zeit gazetesi, tüm bir hafta boyunca Türkiye gündemini (ülke genelindeki protestoları) “Polis protesto kampını şiddetle tahliye ediyor”, “Sistem Canlarına Tak Etti”, “Taksim’de Özerk Alan” başlıklarıyla en ön sıradan satırlarına taşıdı. Ayrıca gazete internet üzerinden Strorify aracılığıyla protestolar için bir sayfa oluşturdu. Konuyla ilgili video ve fotoğrafların, Facebook ve Twitter mesajlarının “Şehir kime ait?” başlığı altında bir araya getirildiği sayfada, gidişatı yer yer Almanca takip etmek mümkün.
Die Welt’in kültür sütunlarında araştırmacı gazeteciliğin Almanya’daki ünlü temsilcilerinden Günter Wallraff ile Türkiye’de yaşananlar üzerine bir söyleşi yayınlandı. Wallraff, protestoların sürmesi halinde Almanları protesto amaçlı Türkiye’de tatil yapmaya davet ediyor. Wallraff’ın yorumu şöyle: “Olay uzun zaman önce ağaçlarla veya Taksim meydanıyla ilgili olmaktan çıktı. Stuttgart 21’den de başlarda birçokları sadece ‘tren garı’ anladılar –yani hiçbir şey anlamadılar- Bu protestolar, hiçbir zaman doğru düzgün farkına varılmamış başka bir Türkiye’nin sembolü ve itiraf etmek gerekirse ben de protestoların bu boyuta varacağını düşünmemiştim. Bu, halkın tüm kesimlerinin, yoksul veya zengin, azınlık veya çoğunluk mensuplarının dayanıştığı, partiler üstü yeni bir hareket. Serbestlik, latife, ironi ve büyük risk taşıyor ve özellikle herşeyi inanılır kılansa, şiddetsiz olması ve bir lidere ihtiyaç duymaması.”
Son olarak, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin Welt am Sonntag’a verdiği demeç dikkatleri çekiyor. “Bu Türkiye hükümetinin Avrupa ve dünyaya, hukukun egemenliğini ve özgürlük haklarının kendileri için bir anlam ifade ettiği göstermek için bir denemedir” diyen Hür Demokrat Partili (FDP) politikacı Taksim’in Tahrir, İstanbul’un da Kahire olmadığını ifade ediyor. (GAW/ÇT)