Ermeni toplumunun kanaat önderlerinden Tatyos Bebek, azınlıkların eşit yurttaşlık talebinin anayasada kağıt üzerinde kalmayarak pratiğe geçmesini "Bir Ermeni de artık kaymakam, bir Rum da artık polis, bir Yahudi de artık subay, bir Süryani de artık müsteşar olabilmeli" sözleriyle dile getirdi.
Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sundukları kısmi anayasa taslaklarını “anadil”, “laiklik” ve “vatandaşlık tanımı” üzerinden Bebek’e sorduk.
AKP, CHP, BDP laiklik ve inanç özgürlüğüne taslaklarda yer verdi. Sizce anayasada nasıl bir laiklik ve inanç özgürlüğü olmalı?
Bu anayasa ile geçmişte yaşanan acılardan, toplumu ayrıştırıcı, ötekileştirici ideolojilerden uzak, özgür, eşitlikçi bir geleceğin oluşmasını bekliyor, umut ediyoruz. Bu bağlamda Azınlıklara mensup vatandaşlar pozitif ayrıcalıklar, imtiyazlar değil, eşit yurttaşlık hakları talep etmekte. Eşitliğin şu anda varolan gibi sadece kanunların söyleminde kalmaması, hayatın pratiğinde ifadesini bulması için yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğu kaçınılmaz.
Azınlıkların yaşadığı sorunların temelinde Anayasada yazılı din ve vicdan özgürlüğünün yeterince hayata geçirilmemiş olması yatıyor. Yeni Anayasa, dinlere, sosyal ve kültürel gruplara, etnik kimliklere, ideolojilere eşit mesafede durmalı ve tarafsız davranmalı, dinsel çoğulculuğa saygı göstermeli. Yeni Anayasa, devlet tipi din yaratma amacı taşımamalı, tüm dinlerin özgürce örgütlenmesini sağlamalı. Devlet farklı inanç gruplarına din hizmetleri için ayıracağı kamu kaynaklarından eşit faydalanma hakkı tanımalı.
Anadil meselesinde AKP-BDP “resmi dil Türkçe” dedi. Ancak BDP, yerel meclisler kurulmasını ve bu meclislerin alacağı kararlar çerçevesinde farklı bölgelerde farklı dillerin de “2. resmi dil” olarak kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. CHP ise “resmi dil Türkçe” yerine “Devletin dili Türkçe” diyor. Sizce anadil meselesi nasıl olmalı?
Toplumun birbiriyle iletişim kurabileceği ortak bir dili mutlaka olmalı. Bunu resmi dil veya başka bir biçimde tanımlayabilirsiniz. Bunun dışında Güney Afrika’da, İspanya'da Bask ve Katalan bölgelerinde olduğu gibi farklı diller de kullanılabilir.
Anadiller ait oldukları kültürlerin yaşaması için olmazsa olmazlardan biri. Bir kültürün dili ve edebiyatı kullanılamıyor veya yaşamda pratiğe geçmiyorsa o kültür yok olmaya mahkumdur. Dolayısıyla var olan diller korunmalı, eğitim ve öğretimde olduğu gibi yaşamda da pratiğini bulmalı. Türkiye toplumunun çok kültürlü, çok dilli, çok dinli bir toplum olduğu gerçeği artık benimsenmeli ve bunun gereği yapılmalı.
Vatandaşlık tanımı konusunda farklı görüşler var. AKP “Türk milleti” tanımını, CHP “Türk ulusu” tanımını kullanırken BDP “Türkiye halkı" diyor. Sizce vatandaşlık tanımı nasıl olmalı?
Yeni Anayasa etnik ve dinsel kimliklere kör olmalı. Anayasada vatandaşlık tanımlamasına hiç yer verilmeyebilir. Eğer vatandaşlık tanımlanacaksa; Türkiye Cumhuriyeti topraklarında doğan, ya da vatandaşlığa geçen veya anne veya babası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türkiye halkı denebilir. Tanımlama ideal olsa da önemli olan eşitlik, eşit vatandaşlık ama sadece kâğıt üzerinde değil hayatın her alanında gerçek, fiili eşitlik arzusudur. Bir Ermeni de artık kaymakam, bir Rum da artık polis, bir Yahudi de artık subay, bir Süryani de artık müsteşar olabilmeli. (NV)
TÜRKİYE HALKLARI ANAYASAYI KONUŞUYOR:
"Hiçbir Halkın Adı Zikredilmesin"
“Devlet İnançlara Eşit Mesafede Olmalı”
"Türkiyeliliğe Vurgu Yapılmalı"