ankara tabip odası'nın (ato) aylık yayın organı hekim postası'nın bu ay yayınlanan 44. sayısının 11. sayfasındaki haberin başlığı "bir ayda 1067 şiddet vakası!"(1)
bu sayı ato'nun 113 beyaz kod hukuki birimi'nin çalışmalarından elde edilmiş. buna göre son bir ay içerisinde vaka bildirim sayısının 1334'ten 2401'e ulaşmış. aradaki fark 1067. bir ayda birime iletilen sağlık alanındaki yeni şiddet vakası bildirim sayısı bu.
öte yandan bir başka bilgi saha var aynı haberin içinde: sözlü şiddet vakalarının oranı yüzde 80'den yüzde 70'e düşerken, fiziksel şiddette oran yüzde 20'den yüzde 30'a çıkmış. bunun anlamı "fiziksel şiddet vakalarında artış"ın olması.
ato şiddet olaylarındaki artışın görsel ve sosyal medyada yayınlanan görüntülerle ilişkisi olduğunu da düşünüyor.
sağlık çalışanına yönelik şiddet görüntülerinin medyaya ulaşıp yayınlanmasının bir sorun olduğunu da ortaya koyuyorlar ve söz konusu görüntülerin sağlık bakanlığı'na bağlı hastanelerden veya emanet edildikleri cumhuriyet savcılığı'ndan nasıl çıkıp sosyal medyayla paylaşılır hale geldiğini sorguluyorlar yaptıkları açıklamalarda. bunun toplumda ve sağlık alanının içindeki taraflarda "sistematik duyarsızlaştırma"ya hizmet edebileceğini ileri sürüyorlar.
şu sözler gerçekten de üzerinde çok düşünülmesi gereken sözler: "insanlar, normalde dehşete düşmeleri gereken görüntüler karşısında tepki vermez hale gelmekte, üstelik bir hekime el kaldırmanın mümkün olduğunu görmektedirler. bu yolla şiddet adeta meşruiyet kazanmaktadır."
bu verilerin sağlık alanının içindeki tüm "şiddet" olguları olduğunu iddia etmek de olanaklı değil kuşkusuz. bildirilmeyenler olabileceği gibi, hekim ve sağlık personeli dışında olup da sağlık hizmeti verilen kurumlar içinde yaşanan şiddete maruz kalanlar da bunu bildirmemiş olabilir. daha önce bu konuda çok yazıp çizdik. ama bu veriler durumun giderek daha "vahim" hale geldiğinin göstergesi.
başka bir deyişle "sağlık alanında şiddet durmuyor!"
dr. ersin arslan için
hekimlerin meslek örgütleri gaziantep'te görevi başında öldürülen dr. ersin arslan için, hemen her ay durumu yeniden gözden geçirerek açıklamalar yaptılar, yapıyorlar. anlaşılan durumda bir değişiklik yok. üstelik gidiş daha da kötü.
bir başka "kötü yan" daha var.
bir süredir istanbul tabip odası tarafından, internet sitesinde de yer alan bir çağrı mesaj olarak yollanıyor.(2) istanbul tabip odası gaziantep'te öldürülen dr. engin arslan için bir "dayanışma konseri" düzenliyor. ünlü sanatçı bülent ortaçgil'in 40 kişilik bir orkestra ile birlikte sahne alacağı duyurulan konserin amacının dr. arslan'ın anısını yaşatmak olduğu belirtiliyor.
ama aynı ibarede bir başka "acı gerçek" daha var:
konser dr. arslan'ın "ailesiyle dayanışma" amacını da taşıyor. bunun için gecenin geliri yanında açılan bir hattan bağış da kabul ediliyor.
işte bu nokta içinde bulunduğumuz durumun "vahamet"ini büyütüyor.
çıkan sonuç şu: emrinde çalıştığı "devlet"i görevi başında yaşamını yitiren dr. arslan için bir şey yapmamış ya da yapamamış.
ailesi "dayanışma konserleri"nden gelecek katkılara muhtaç halde.
bu ne dr. engin arslan'a, ne onun ailesine verilen değeri göstermiyor bence.
bunun bir tek anlamı var: "devletin gözünde insanın zerre kadar değeri yoktur."
diğer ölümler ve "can"ın değeri
devlet için ve devlet adına yaşanan başka ölümleri de biliyoruz. onların ardından, ölenlerin yakınlarının yaşadıklarını, şimdi ne halde olduklarını, bir şeye muhtaç olup olmadıklarını bilmiyoruz. adına "şehit" denilen bu insanların yakınlarının inanç ve anlayışları gereği, o "mertebenin ululuğu" yüzünden ağızlarını açmadıkları ihtimal dahilinde.
bundan tek yarar sağlayan ise "ses çıkmayınca sorunun olmadığını düşünenler" yani devletin görev başındaki yetkili ve sorumluları oluyor.
yalnız hekim ve sağlıkçıların meslek örgütleri ve onların meslektaşları değil, hep birlikte ve görevi başında yaşamını yitirmiş herkes için, her an soralım:
"onların yakınları, aileleri, ana, baba, eş, çocuk ve kardeşleri şimdi nasıl, ne yapıyorlar, bir şeye muhtaçlar mı?"
dr. arslan ve ailesi şanslı; onlar için bir "dayanışma etkinliği" düzenleyenler var ve bu durumun görünür olması sağlanmış.
peki ya bu şansa sahip olmayanlar?
peki ya devlet görevlisi olmayanlar ve bu ortamda "yaşamını yitirenler?"
onların durumu nedir? ne oluyor onlara?
hekimlerin dediği gibi bunları asla "unutmamalı ve unutturmamalı"yız.
herkesin sağlıkta şiddete karşı olması ve sonuçları dahil tüm boyutlarıyla sorgulaması gerekir. (ms/hk)
(1) http://www.hekimpostasi.org.tr/2012/09/07/bir-ayda-1067-siddet-vakasi/