"Hisseli evim var Sulukule'de. 20 kişi paylaşıyoruz hisseleri. Evimi satarsam oradan aldığım para bir işime yaramayacak. Mahkemeden 'Kamulaştırma' kararı çıkarsa benim hayatım dilenmek olacak. Başımı sokacak bir evim olsun istiyorum. Evim satılmadı, yıkılmadı ama Belediye baskı yapıyor. Sulukuleliler de kamulaştırmadan korktuğundan evlerini satıyor."
Sulukuleli Gülsüm Bitirmiş, Makine Mühendisleri Odasında gerçekleşen "Sulukule ve Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)" toplantısından sonra bianet'e yaşadıklarını böyle anlattı.
Sulukule Platformu'ndan Neşe Ozan, Bitirmiş'in bahsettiği "Kamulaştırma"yı mülk sahiplerine "evin değerinden az bir bedel vererek, eve el koymak" olarak açıkladı:
"Fatih Belediyesi, evlerini satmayanlara yazı yollayarak 'uzlaşmak' için görüşmeye çağırıyor. Bunu yasaya göre yapmak zorundalar. Uzlaşamadıkları zamansa Asli Hukuka müracaat ederek kamulaştırma kararı çıkartıyorlar. Bu evler yıkıldıktan sonra bölgeye 16 tane 180, 144 tane 120 metrekarelik villa yapılacak."
Belediye'nin konu kapsamında uyguladığı yasa "5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun". Ozan'a göre yapılması planlanan villalara baktığınızda "bunun sosyal konut yapma mantığına uymadığını" görüyorsunuz:
"Teneke barakayla villa arasında uygun bir sosyal seçenek olsa gerek... Sulukulelilerle konuşularak onların sosyal yaşam tarzına ve ödeme gücüne göre bir planlama yapılabilir. Planlardan etkilenen herkes planlama sürecine katılmalı."
"UNESCO listesinde kalmak için sosyal koşullar da korunmalı"
Basın toplantısında konuşan sanat tarihçisi ve Sulukule Platformu üyesi Derya Nükhet Özer, Sulukule'deki "Kentsel Dönüşüm" projesinin tarihi yarımadada bundan sonra yaşanacaklara da örnek olduğunu vurguladı, yerel yönetimlerin yaklaşımını "şeffaflıktan uzak" olarak analiz etti:
"Sulukule boş bir alanmış gibi bir planlama yapılıyor, sosyal yapı yok farzediliyor. İstanbul'un arkeolojik özellikleri de dikkate alınmıyor. İstanbul'un UNESCO'nun listesinden çıkması ilk kez 2004'te gündeme geldi. 2006'da Türkiye tekrar uyarıldı. 1 Şubat 2008'de de UNESCO'ya alan yönetim planının sunulması gerekiyor."
Özer, sunumunda UNESCO'nun sadece fiziki koşulların korunmasıyla değil; ekonomik, sosyal, tarihi boyutlarla değerlendirdiğinin altını çizdi. Sulukule Platformu üyesi, mimar Aslı Kıyak İngin'se sunumunda, platformun bölgedeki halkla mevcut mağduriyetleri ve sosyo-kültürel bir toplumun kayboluşunu görünür kılmaya çalıştıklarını ifade etti.
5366 Sayılı Kanunla Sulukule yenileme alanı ilan edilmişti. Sulukule Platformu üyesi ve İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş basın toplantısında yasayı "Koruma değil, yağma modeli" olarak adlandırdı. (GG/TK)