Alman ilaç ve kimya devi Bayer, tarımsal üretimde yetiştirilen ürün dışında kalan otları yok etmek için kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10,9 milyar dolar tazminat ödeyecek.
Geçtiğimiz yıllarda Bianet’e glifosat hakkında çok sayıda yazı yazmıştım. Aşağıdaki yazıda yeri geldikçe o yazılara köprü ile atıf yapacağım, detaylı açıklamalar için o yazılara bakılabilir.
Glifosat tarımda kullanılan yüzlerce tarım zehrinden biri. 2015 yılında Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC) bir rapor yayınlayarak glifosatın da içinde bulunduğu bazı tarım kimyasallarının “muhtemel kanserojen” olduğunu açıklamıştı.
Açıklama epeyce tartışma yaratmıştı. Bir sonraki yıl ise Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) glifosat hakkında bir değerlendirme raporu yayınlayarak "glifosat kalıntısı barındıran gıda ürünlerinin yüksek ihtimalle kanserojen olmadığını" ifade etmişti. Raporun IARC tarafından yapılan açıklama ile çelişki içermediği, IARC'ın glifosatın aşırı dozda alımını araştırarak bir sonuca vardığı, DSÖ'nün raporunda ise gıdalar yoluyla glifosata ne kadar maruz kaldığımız dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığı vurgulanmıştı.
Anlaşma yoluna gidildi ama
Ancak aradan geçen zaman zarfında ABD’de glifosat kullanan çok sayıda çiftçi ve tarım işçisi glifosat üreten Monsanto ve daha sonra Monsanto firmasını satın alan Bayer firmasına sağlıklarının zarar gördüğü iddiası ile dava açmaya başladı.
Geçtiğimiz gün medyada da yer aldığı gibi glifosat üreticisi Bayer firmasının yaklaşık 11 miyar dolar tazminat ödemeyi taahhüt etmesi üzerine açılan davalar anlaşma yoluyla şimdilik sona erdi.
ABD’de yaşananlar ülkemizde kullanılan glifosat miktarının ne olduğu, glifosat nedeniyle Türkiye’de çiftçiler ve tarım işçileri için bir sağlık zararı oluşup oluşmadığı gibi soruları akla getiriyor.
Tarım kimyasallarının büyük birçoğunluğu için geçerli olduğu gibi glifosat da en büyük zararı doğrudan uygulayan kişilere yani çiftçilere ve tarım işçilerine veriyor.
Başka ülkelerde yasaklamalar başladı
2017 yılında Avrupa Birliği (AB) Komisyonu üye ülkelerde glifosat kullanımını 5 yıl süre ile uzatma kararı almıştı. Ancak alınan karar AB içindeki tartışmaları sonlandırmadı ve 2 Temmuz 2019 tarihinde Avusturya Parlamentosu aldığı bir kararla AB tarafından alınan karara uymayı reddederek glifosat kullanımını ciddi şekilde sınırlandıran ilk ülke oldu. Geçtiğimiz Ocak ayında ise Lüksemburg glifosat kullanımını bütünüyle yasakladı.
Türkiye’de hiçbir veri yok
Ülkemizde ise glifosat kullanımı hız kesmeden, yıldan yıla artarak devam ediyor.
Türkiye’de glifosat kullanımının yol açtığı sorunlar hakkında çok az şey biliyoruz. İşin aslına bakarsanız ülkemiz genelinde ne miktarda glifosat kullanıldığını bile bilmiyoruz. Ancak bu konuda bazı tahminler yapmaya çalışmış ve 2001 yılında 305 ton olan glifosat kullanımının, 2018 yılında 27 kat artış göstererek 8 bin tona çıkmış olabileceğini belirtmiştim.
Bu önemli konu sık sık Meclis gündemine de geldi.Glifosat hakkında verilmiş çok sayıda soru önergesi var. Genel olarak Türkiye’de pestisit kullanımının yol açtığı sorunları tespit etmek amacıyla Meclis Araştırması açılsın önerisi de var. Soru önergelerine Tarım ve Orman Bakanlığı tatminkâr ya da bilgilendirici bir yanıt vermedi.
Meclis Araştırması açılmasına yönelik öneri de sadece 10 gün önce AKP-MHP bloğunun oylarıyla reddedilmişti.
Cevap verilmesi gereken sorular
Bayer’in ABD’deki çiftçilere ve tarım işçilerine ödediği milyarlarca dolarlık tazminat üzerinde bir kez daha gündeme gelen bu önemli konuda şu soruların artık mutlaka bir yanıt bulması gerekiyor. Soruların muhatabı Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’dır.
1) Türkiye’de genel olarak ve tek tek iller bazında glifosat kullanım miktarı nedir?
2) Gıda ürünlerinde glifosat kalıntısı olup olmadığını belirlemeye yönelik olarak hangi çalışmalar yapılıyor? Yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar nelerdir?
3) Glifosat toprakta ve suda zehirli etkisini aylarca sürdürebiliyor. Glifosatın sularda kalıntısı olup olmadığını tespit etmeye yönelik olarak herhangi bir araştırma yapılıyor mu?
4) Glifosat kullanımının yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanların ve rutin olarak ya da sıklıkla glifosat kullanan çiftçilerin ve tarım işçilerinin glifosata ne düzeyde maruz kaldıklarını tespit etmeye yönelik çalışmalar yürütülüyor mu?
5) Tarım ve Orman Bakanlığı 2014 yılına kadar ülkemiz genelinde ne miktarda pestisit kullanıldığına dair verileri tek tek etken madde bazında ayrıntıları ile açıklıyordu. Ancak 2014 yılında sonra bu verilerin açıklanması uygulamasına son verildi. Yurttaşların bilgi edinme hakkına zarar veren bu kararın gerekçesi nedir?
Sorumlu birer yurttaş olarak bu soruların yanıtlarının peşine düşmeliyiz. Elbette ABD’deki dava sürecinin ayrıntılarını ve bu konuda özellikle de çiftçilerin, tarım işçilerinin haklarını korumak için hukuki olarak ülkemizde ne yapılabileceği meselesini de araştırmak gerekiyor.
Kaygılanmakta haklıyız ancak bu sorunların çözümü mümkündür.
Gıda üretim süreçlerine müdahil olabilir, siyasal partilere baskı yapabilir, yerel yönetimlerin bu tip konuları gündemlerine alması için çalışabilir, bu konuda çaba gösteren örgüt-inisiyatif ve oluşumlara destek verebilir; örneğin pestisitler konusunda faaliyet gösteren Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın yaptığı çalışmalara dâhil olabiliriz. (BŞ/TP)