Fotoğraf: undp.org
Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Koronavirüs, kimi her ne kadar etkilediyse çiftçiyi ve mevsimlik işçileri de o kadar etkiledi. Fakat ekim dönemi başladı. Eğer çiftçi ekim yapamazsa sadece çiftçi değil bu ürünleri eken ve toplayan işçiler için de kriz başlar. Ülkeler kendi içine döneceği için ithalat da yapamayız, bu sefer fiyatlar yükselir. Devlet gerekli önlemi alarak çiftçinin yanında durmalı ki, bu kriz dönemini atlatabilelim.”
Türkiye'de yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakaları ve buna bağlı ölümler günden güne artarken çiftçinin ve mevsimlik tarım işçilerinin durumunu CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’le konuştuk.
Koronavirüsün toplum üzerine yarattığı etkinin giderek büyüdüğünü kaydeden Gürer, hükümetin açıkladığı ekonomi paketleri içerisinde çiftçinin ve mevsimlik tarım işçilerinin olmadığını söyledi.
Çiftçinin yaşadığı sorunların tüm ülkeyi etkisi altına alabileceğini söyleyen Gürer, hükümeti bir tarım krizi yaşanmaması konusunda uyardı.
"Ekim hasadı, hasat bütün ülkeyi etkileyecek"
Kırsal bölgede yaşayan çiftçilerin şehre gidememesi nedeniyle tohum, fide, gübre ve ilaç temininde sıkıntılar olduğunu dile getiren Gürer şöyle konuştu:
"Bölgesel olarak farklılık gösterse de Türkiye’de 1 Nisan - 30 Haziran arasıda ekim yapılıyor yani bugün itibariyle çiftçilerin fide ekimine başlaması gerektiğini söyleyebiliriz. Ama çiftçinin dışarı çıkamaması nedeniyle hem paraya erişimlerinde sıkıntı var hem de şehre gidip fide, tohum ve gübre alamıyorlar.
"Ben bu konuda Tarım Kredi Kooperatiflerinin ya da benzeri çiftçi kuruluşların köylere tohum, gübre, ilaç yardımı yapması hatta evlerine kadar götürmesi gerektiğine inanıyorum. Bunlar çiftçiye sağlanmalı. Ekim yapamayan çiftçi var ise de Tarım İl Müdürlükleri bunları tespit etsin ve gerekli desteği sağlasın.
"Biz kendi kendimize yetebilen ülkeyiz diyoruz ama 130’dan fazla tarım ürününü ithal ediyoruz. Koronavirüs nedeniyle ithal ettiğimiz ürünleri temin etmede sorunlar yaşayacağız. Bunun için bugünden hububat ve bakliyat başta olmak üzere planlama yapıp, ekimin daha geniş alanda yapılmasını sağlamak lazım. Çünkü ekim hasadı, hasat bütün ülkeyi etkileyecek.
"Açıklanan paketler içerisinde çiftçi yok"
"Gördüğüm kadarıyla devlet çiftçi için bir adım atmıyor. Açıklanan paketler içerisinde çiftçi yok. Çiftçilerin borçları ötelenmedi, faizleri silinmedi, icralar durdurulmadı. Daha 2018’den kalan destekleme paralarının tamamlı çiftçiye ulaşmış değil. 2019 desteklemeleri ise yeni yeni dağıtılmaya başlandı. Çukurova’daki çiftçilerle görüştüğümde 2019’a ait pamuk, soya ve ayçiçeği desteklerinin hala yapılmadığını söyleyenler var.
"Elektrik borcundan dolayı üretim yapamayan çiftçi var. Borcu olduğu için destekleme parası kesin çiftçi var. Bari böyle bir dönemde kesinti yapılmasın. Destekler doğrudan çiftçiye ulaştırılsın ki bu sıkıntılı süreci daha kolay atlatalım.
"Önemli olan çiftçiyi toprakla buluşturup ekim yapılmasını sağlamak. Eğer bunu yapamazsak önümüzdeki süreç bizim için sancılı olur. İthal ürün bulmakta zorlanacağız. Çünkü tüm ülkeler içine dönecek.
"Mesela buğday ekimi başladı şimdi. Türkiye geçen sene 20 milyon tona yakın buğday üretti. Ama bunun yanında yurtdışından buğday alıp, işleyip bisküvi ve makarna benzeri ürünler yaparak yurtdışına sattı.
Bu yıl buğdaya dışarıdan buğday alamaz isek iç piyasadan temin yoluna gidecek, üretici doğal olarak fiyat artacak. Ekim alanlarımız zaten azaldı. 3,5 milyon dönüme yakın alanda artık buğday ekilmiyor. Daha çok buğday üretilmeli ki fiyatlar artmasın. Ekilmeyen alanların şimdiden planlamasını yapmak lazım.
Mevsimlik tarım işçileri
Mevsimlik tarım işçileriyle ilgili de konuşan CHP’li Vekil Gürer, sağlıksız çalışma koşullarını hatırlattı. Göstermelik önlemlerin fayda etmeyeceğini söyleyen Gürer, “Bir şey olmaz nasıl olsa denilerek hareket ederse felaketi yaşarız” dedi. Gürer şöyle devam etti:
"Şu dönemde çiftçiye ekim yapabileceği koşullar sağlanmazsa bundan fideleri eken ve toplayan tarım işçileri de birincil olarak etkilenecek. Ama tarım işçilerinin şu an bir arada olmaları zaten başlı başına bir sorun. Bölgeden bölgeye ulaşımları sorun. Kaldı ki, onlar bir arada ve uygun olmayan koşularda yaşamak zorunda bırakılıyorlar.
"Bu şekilde yaşamaya devam etmeleri halinde hastalık onlar için daha büyük bir risk teşkil edecek. Devlet buna yönelik de önlemleri almalı veya geliştirilmeli.
"Normal dönemde genelgeler çıkar, valilikler duyuru yapar, işçilerin temiz su, elektrik bağlantılarının yapılacağını söyler, koşulların iyileştireceğini açıklardı. Ama gidip yerinde gördüğümüzde bu sıkıntıların hiç birinin giderilmediğini görürdük.
"Ama bu süreç öyle bir süreç değil. İşçilerin hastalık riskine karşı farklı önlemlerin alınması gerekiyor. Çalışma alanlarındaki mesafelerinden, barınma yerlerine, yemek yeme alanlarına kadar her yerde güvenlik sağlanmalı.
"Çünkü birine bulaşacak hastalık, zaten sağlıksız koşullarda yaşayan tarım işçilerinin sonu demek olur.
Bu süreçte her kesimin sorumluluğunun da, yükümlülüğünün de artığının farkındayız. Ama devlet bu sorunların çözümünde hızlı bir şekilde alınması gereken önlemleri alırsa çekilecek olan sıkıntılar en asgari seviyeye iner. Ama ‘Bir şey olmaz nasıl olsa’ denilerek hareket ederse o zaman felaketi yaşarız." (HA)