Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Bundan 13 sene önce, Radikal’de yazdığım bir haberi hatırladım. İstanbul’da kar beklentisinin her hafta ertelendiği bir ocak ayı. Zaman zaman güneşli hava baharı anımsatıyor. Haber koordinatörümüz Hakan Çelenk’in yönlendirmesiyle yurttaşlarla konuşmuştum.
Herkes havaların iyi gitmesinden memnundu. Yedek kömür torbalarını açmak zorunda kalmamış, kısa mesafelerde yürümenin keyfini çıkarıyorlardı. Aynı mevsimde başka ülkelerde ise kar yağışı nedeniyle hayat durmuş ölümler yaşanmıştı. Kriz geliyordu ve uzmanlar daha o günlerden devletlere “Önlem alın, yenilenebilir kaynaklara yönelin, karbon salımını azaltın…” uyarıları yapıyordu.
Ancak "iklim değişikliği" henüz "kriz" diye anılmıyordu.
13 yıl sonra iklim krizi
13 yıl sonra yine kar yağmayan bir ocak ayındayız. Manşetteki fotoğraf Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (www.mgm.gov.tr) tahmin sitesinden. Geçen hafta yapılan uyarılara rağmen bu haritadan anladığımız en azından bugün de kar yağmayacağı...
Ancak artık "iklim değişikliği"den değil “iklim krizi”nden söz ediyoruz.
Artık açılmamış yedek kömür torbaları değil, en kısık derecede bile yüzlerce lira gelen doğalgaz faturaları var. Kış güneşi romantik şarkı sözünden çok daha ciddi bir durumu gösteriyor. “Yazdan kalma bir günde çocuklar sıcak havanın tadını çıkardı” haberleri artık neşeli bir yaşam haberi de değil. Kar yağmıyor ve çocuklar tüm dünyada yıllardır söz dinlemeyen devletlere sesleniyor: “Evimiz yanıyor, dünya ısınıyor, artık önlem alın… Yok oluyoruz…”
İklim krizi bianet'in temel gündem maddelerinden. Ekim - aralık arasında üç ay boyunca önemli bir yazı dizisi yayımladık: “İklim Krizi Yazıları”
İçinde bulunduğumuz küresel krize her yönüyle bakmaya çalıştık: Tarım, kadın, çocuk, ısınma, kuraklık, gençlik, sağlık, hava kirliliği, biyoçeşitlilik, ormanlar, ekosistem, yerel, ulusal ve uluslararası politikalar… Tüm bu başlıklarda, akademisyenlerden, aktivistlerden, uzmanlardan yazılar istedik. 15 yazıyı kapsayan dosya aynı zamanda “iklim acil çağrısı” niteliğindeydi. Her bir yazı tabloyu ortaya koyup, uyarı içeriyordu.
Karsız bir kış daha geçirirken, bu önemli dosyayı özetleyerek bir kez daha buraya bırakıyorum.
İklim politikaları
İklim aktivisti Elif Ünal’ın konuştuğu İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli uzmanı Ümit Şahin, iklim krizi konusunda politikaların yetersizliğine vurgu yaptı:
“Hükümetler Paris Antlaşması öncesinde verdikleri ulusal katkı beyanlarına tamamen uysa bile 3 hatta 3 buçuk dereceye yakın küresel ısınma garanti. (…) Türkiye, uluslararası çabaların içerisinde daha fazla finansal destek almaya çalışan bir ülke olarak görünüyor. Bu anlamda Türkiye’nin iklim politikaları tıkanmış durumda.”
TIKLAYIN - "Türkiye En Kirletici 20 Ülkeden Biri; Paris Antlaşması'nı Onaylamalı"
İklim davaları
Halkların İklim Davası İletişim Koordinatörü Gökşen Şahin ise dünyada devam eden iklim davalarını yazdı. Şahin’in aktardığı bilgilere göre 28 ülkede 100’ün üzerinde iklim davası devam ediyor. Şahin, davaların niteliği ve önemini şöyle sıralıyor:
“Bir tarafta milyonlarca insan sokağa çıkıp, iklim grevlerine katılırken; diğer tarafta hükümetleri ve fosil yakıt şirketleri ulusal ve uluslararası mahkemeler ile Birleşmiş Milletler komisyonlarına şikayet ediyorlar. Bu davalar, hükümetler ve fosil yakıt şirketlerinin iklim krizindeki sorumluluklarını mahkeme kayıtlarına resmi bilirkişi ve bilimsel raporlarla kaydediyor.”
TIKLAYIN - Hukuktan Geçen İklim Adaleti Mücadelesi
İklim aktivistleri
2019’da dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de çocuklar ve gençler kitlesel iklim eylemleri yaptı. “Yokoluş İsyanı’ndan Elif Ünal, yazı dizimize Türkiye’deki iklim hareketlerini anlatarak katıldı: “23 Eylül’deki Birleşmiş Milletler İklim Zirvesine dikkat çekmek için yapılan grevde, Türkiye’de 20 farklı şehirde 10 bin kişi sokaklara çıktı, 40 bin kişi ise okullarda grev yaptı. Dünyada 7.6 milyon kişinin katıldığı grev hem Türkiye’de hem de dünyada bugüne kadar gerçekleşmiş en büyük iklim krizi eylemi oldu.
Zamanımız gittikçe daralıyor. Hal böyleyken önümüzdeki günlerde sokaklarda daha da çok iklim aktivisti göreceğiz.”
TIKLAYIN - Nereden Çıktı Bu İklim Aktivistleri?
Kadınlar öfkeli ve haklı
Çevre Politikaları Projeleri Koordinatörü Menekşe Kızıldere ise iklim krizi mücadelesine ve etkilerine toplumsal cinsiyet eşitliği noktasından baktı: “Kadınların yerine, sadece erkeklerden oluşan grupların konuştması, karar alması o kadar çok yaşandı ki. Teknik konularda dışarıda bırakılmaları hatta uzun ve saçma açıklamalara maruz kalmaları o kadar çok oldu ki…
Bu yüzden öfkeliler. Aynı mücadeleyi aynı çabayla verirken neden eşit değiliz, diye sormakta çok haklılar.”
TIKLAYIN - İklim Krizi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
Havasız kalmak
“İnsan açlığa altı hafta, susuzluğa altı gün dayanabilirken; havasız ancak altı dakika yaşayabilir.”
Temiz Hava Hakkı Platformu Proje Koordinatörü ve Temiz Gelecek Derneği Genel Sekreteri Buket Atlı, iklim krizi ve hava kirliliği konulu yazısına böyle başladı. Atlı’nın yazısında “Türkiye'de soluduğumuz havanın kalitesi ne durumda? Havanın kirli olduğunu nasıl anlarız? Kirli hava sağlığımızı nasıl etkiliyor? Hava kalitesinin artması için neler yapabiliriz?” sorularına detaylar yanıtlar verdi.
TIKLAYIN – Havalar Nasıl Oralarda?
İklim krizi ve tarım
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) Kurucu Genel Başkanı, Hububat Üreticileri Sendikası (HUBUBAT-SEN) Genel Başkanı Abdullah Aysu’ya ise iklim krizinin tarım üzerindeki etkilerini sorduk. Aysu, yazısında geleneksel üretim tarzının (bilge köylü üretimi) iklim değişikliğinin yayılmasında engelleyici rolü olduğunu söylüyor: “Kullanımda olan bu enerji çeşitlerinin hepsi doğayı tüketiyor. Bir başka deyişle iklimi istikrarsızlaştırıyor, felakete ve yok oluşa adım adım değil, koşar adım yaklaştırıyor.”
TIKLAYIN - Küreselleşmenin Panzehiri Yerelleşmek
Orman yangınları ve ekosistem
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay da yazısında krizin ekosistem ve orman yangınlarıyla ilişkisini yazdı: “Artan sıcaklıklar ve kuraklıklarla orman yangınlarının daha artacağı öngörüsünden hareketle sadece yangınlardan fazladan CO2 salımı olacağını söylemek mümkün.”
Prof. Dr. Tolunay’ın yazısını yayımladığımız sırada Avustralya’da eylülde başlayan yangınlar devam ediyordu. İklim politikaları konusunda eleştirilen Avustralya 2019’da krizi en somut haliyle yaşadı. Yangında milyonlar hektar alan yandı, ekosistem zarar gördü ve onlarca kişi yaşamını yitirdi.
TIKLAYIN - Doğanın Gücünün ve Kırılganlığının Farkında mıyız?
Biyoçeşitlilik
Ekosistem demişken WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Türkiye'nin politika ve savunuculuk çalışmalarından sorumlu Aslı Gemci de iklim krizinin biyoçeşitliliği nasıl yok ettiğini detaylı anlattı: “Küresel sıcaklıktaki 2°C senaryosu gerçekleşirse, Akdeniz’in de içinde bulunduğu 35 öncelikli bölgedeki türlerin neredeyse yüzde 25’i tükenme riskiyle karşı karşıya kalıyor.”
TIKLAYIN - İklim Krizi Biyolojik Çeşitliliği Yok Ediyor
Söz çocukların
İklim kriziyle mücadelenin ön saflarında yer alan çocuklara söz vermemek düşünülemezdi. Lise öğrencisi 16 yaşındaki Bilge Yerli, şöyle diyordu yazısında: “Biz, sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. Çocukların grevde olması hiç sürdürülebilir bir çözüm değil kabul ediyoruz. Fakat bize çalışmamızı, öğrenmemizi değerli kılacak bir gelecek sunulmadığı sürece çocuklar grevleri bırakmayacak. Köklü değişiklikler yapılana kadar buradayız, sokaktayız, iklim için okul grevindeyiz.”
TIKLAYIN - Krizin Büyüttüğü Çocuklar İklim Grevinde
Çevre harcamaları
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi aynı zamanda üniversitenin Sivil Toplum Kuruşları (STK) Eğitim ve Araştırma Birimi Direktörü Prof. Dr. Nurhan Yentürk merkezi hükümet kurumları ve yerel yönetimlerin kamu bütçelerinden yaptıkları toplam çevre koruma harcamalarını inceledi. Prof. Dr. Yentürk, iklim krizi mücadelesinde üzerinde çokça tartışılması gereken şu bilgiyi aktardı: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın (11 Milyon TL) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın (2 milyon TL) stratejik planında iklim krizi ile mücadeleye yönelik kamu kaynağı ayrıldığını ve bu kaynağın yok denecek kadar düşük olduğunu belirtmekte yarar vardır.”
TIKLAYIN - Atık Yönetimi ve Biraz Ötesi: Türkiye’de Kamunun Çevre Koruma Harcamalarının İncelenmesi
COP25 ve Türkiye
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP25), İspanya'nın başkenti Madrid'de yapıldı. Menekşe Kızıldere, COP25’ten izlenimlerini yazdı. Kızıldere’nin Türkiye’nin tutumuyla ilgili değerlendirmesi şu şekildeydi: “Türkiye, müzakereler boyunca aradığını bulamadığı için ana oturumda söz alıp ‘geride bırakıldık ve sessizlik içinde olacağız’ dedi. Türkiye’nin bu tavrı bile yeterince hazin.”
TIKLAYIN - İklim Krizi ve İklim Müzakereleri: COP25 ‘in Kısa Özeti
COP25 devletler ve direnişçiler
Açık Radyo (94.9) genel yayın yönetmeni, programcısı, kurucusu, çevre aktivisti Ömer Madra da COP25’te devletlerin vurdumduymazlığına karşı gençlerin aktivistlerin hareketliliğine dikkat çekti: “COP25 yeryüzü ve üstündeki canlılar adına tam bir hezimetle sona erdi. Dünya liderleri, hedeflere ulaşmak için en ufak çaba harcamadı.
Ama iklim zirvesinde çocukların, gençlerin, yerli liderlerinin kolektif örgütlenmesi de bir o kadar benzersizdi: Adalet arayışçıları “discobedience” adlı direniş dansını yapıyorlardı.”
TIKLAYIN - İntihar mı Bozkır Yangını mı?
İklim hareketleri ve dili
Bilgi Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Alper Akyüz ise konuya farklı bir açıdan yaklaşarak “iklim krizi ve iletişim” konusunu gündeme taşıdı. Bilimin öngördüklerinin ve politik müzakerelerin gündelik dile çevrilmesi konusunda önemli noktalara dikkat çeken Dr. Akyüz, iklim hareketinin söz ve eylemlerini de bu açıdan ele aldı.
TIKLAYIN – İklim Krizi ve İletişim
Kuraklık
Ve elbette kuraklık. İklim krizinin en önemli başlıklardan biri olan bu konuyu bianet için Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü'nü yürüten Prof. Dr. Bülent Kurnaz yazdı. Prof. Dr. Kurnaz, yağış rejiminin değiştiğini vurguladığı yazısında “Kuraklıkların hem sıklığının artması hem de şiddetlenmesi bekleniyor” uyarısı yaptı.
TIKLAYIN – İklim Krizi ve Kuraklık
Halk sağlığı
Su azalıyor, hava kirleniyor, ekosistem yok oluyor, karbon salımı artıyor. Elbette tüm bunların bir araya gelmesi halk sağlığı sorunu için bir başlık açılmasını gerektiriyor. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, hastalıkları aktardığı yazısını yine çok önemli bir uyarıyla bitirdi: “İklim krizinin sağlık etkilerine ilişkin sistematik bir izleme ve değerlendirme ile koruma önlemleri alma yaklaşımı henüz söz konusu değildir.”
TIKLAYIN - İklim Krizinin Halk Sağlığına Etkileri
İklim krizi konusunda geniş dosya haber ve yazı dizisi çalışmalarına devam edeceğiz.