Ekmekte GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) içeren soya ürünü olduğuna dair tartışma Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik tarafından yapılan “Adana’daki test edilen ekmeklerde GDO’ya rastlanmamıştır” açıklaması ile durulmuş görünüyor.
Ülkemizde GDO’lu gıda yetiştirmek de gıda maddesi olarak piyasaya sunmak da yasak ve bu konular çok tartışıldı. Bu yazıda hem GDO meselesi ile ve hem de halk sağlığı ile yakından ilgili önemi giderek artan bir başka güncel meseleye dikkat çekmek istiyorum: Gıdalarda ve sularda glifosat kalıntısı.
Glifosat GDO tarımının olmazsa olmazı bir toksik kimyasal madde. Dolayısıyla GDO tarımı yapılan ülkelerde toprak ve sular için önemli bir kirletici. Ama sadece GDO tarımı yapılan ülkelerde değil hemen her ülkede kullanılıyor. Bu kullanım sonucu gıdalarda ve sulardaki kalıntı bırakabiliyor. Bu kalıntıların yol açabileceği sağlık sorunlarına yönelik yeni bulgular GDO meselesi kadar önemli.
Birleşmiş Milletler raporu
Tarımsal ürünlerde kullanılan pestisitlerin gıdalarda bıraktığı kalıntılar ve doğal ortamlarda yol açtığı kimyasal kirlenme uzun yıllardır tartışma konusu. Birleşmiş Milletler örgütü bir rapor yayınlayarak tarımsal üretimde pestisit kullanmanın istenilen faydayı sağlamadığını, kimyasal kirlilik sorununa yol açtığını, hem şimdiki ve hem de gelecek kuşakların sağlıklı ve yeterli gıda edinme hakkına zarar verdiğini açıkladı.
Ancak bu açıklama yapıldı diye pestisit kullanımının sona ereceğini düşünmek saflık olur. Dolayısıyla halk ve çevre sağlığını korumakla görevli kamu kurumları, gıdalarda ve sularda pestisit kalıntılarını kontrol etmek ve gereken önlemleri almakla yükümlü olduğuna göre bu işi ne kadar doğru yaptıklarını sorgulamak bir gereklilik.
Öncelikle gıdalarda ya da sularda çok düşük miktarlarda olsa dahi glifosat kalıntılarının ne gibi sorunlara yol açabileceği hakkında önemli uyarılar içeren yakın tarihli bir çalışmayı özetleyeceğim.
Ultra düşük miktarı bile
Glifosat herbisitler sınıfına giren bir pestisit. Bir tarım alanında ekilen ürün dışında kalan diğer otları öldüren tarım zehirlerine herbisit deniyor. Herbisitler uzun süre kalıcı olan toksik etkileri nedeniyle hem toprakta ve hem de sularda kirlenmeye neden oluyor. Glifosat molekülü sularda iki yıl boyunca değişmeden kalabiliyor. |
Laboratuvar farelerinin içme sularına litresinde 0.5 mikrogram olacak şekilde glifosat eklenerek zamanla açığa çıkacak sağlık sorunlarının izlendiği bir bilimsel çalışmadan şaşırtıcı bulgular elde edildi.
Suya eklenen 0.5 mikrogramlık glifosat miktarı kanunen gıdalarda bulunmasına izin verilen glifosat miktarından binlerce kez daha düşük bir miktar. Örneğin ülkemiz mevzuatınca buğdayda bulunmasına izin verilen glifosat miktarından 20 bin kez daha az.
Bu ultra düşük değer ancak çevresel bulaşmalar sonucu gıdalarda ya da sularda bulunabilecek glifosat miktarı olarak kabul edilebilir. Yani glifosat kullanımı sonrasında toprakta kalan kısmının zamanla yeraltı ve yerüstü sulara karışması sonucu açığa çıkacak kalıntı miktarına işaret eder. Çalışma sonucunda bu kadar düşük miktardaki glifosat maruziyetinin bile deney hayvanlarının karaciğer ve böbreklerinin faaliyetlerini düzenleyen genlerin çalışmasında bozulmalara yol açtığı ve bunun da karaciğer ve böbreklerin yapı ve fonksiyonlarındaki bozulmalara neden olduğu belirtildi.
Glifosat bütün dünyada çok yaygın olarak kullanıldığı için toprak ve sularda kirlenmeye yol açan pestisitlerden biri. Dolayısıyla çok düşük miktarlarda bile sağlık sorunlarına yol açabilecek olması zamanla yaygın halk sağlığı sorunlarına neden olabilir. Yapılacak en doğru şey glifosat kullanımına son vermek.
Ama böyle bir şey gerçekten sürpriz olurdu. Glifosatın karaciğer ve özellikle böbrekler için toksik etkilere sahip olduğuna dair akademik yayınlar daha önce de çıkmıştı.
Karaciğer ve böbrek dokusunda kas, yağ veya vücudumuzun diğer dokularına kıyasla 10 ile 100 kat daha fazla glifosat birikebiliyor. Ülkemizde geçerli mevzuata göz atıldığında sakatat ürünlerinde bulunmasına izin verilen glifosat kalıntısının en yüksek olduğu ürünün de böbrek olduğu görülecektir.
Toksik kimyasallar bahsinde çoğu kez gördüğümüz gibi uğradığımız zarar gözden kaçırılamaz bir noktaya geldiğince ancak rasyonel bir önlem almak mümkün olabilecek. İnsan ancak zaman geçtiğinde neleri kaybettiğini daha iyi anlayabilen bir canlı türü belki de.
Anne, babalara ve aktivistlere kimya notları Çoklu Pestisit Kalıntısı Analizi: Tarımsal üretimde kullanılabilen sayısı 800 civarında pestisit var. Dolayısıyla bir analiz yöntemi ile olabildiği kadar çok sayıda pestisit kalıntısının analiz edilebilmesi istenir. Bir gıda ürününde birden fazla sayıda pestisitin kalıntısını tespit etmeye elverişli bir analiz yöntemi kullanarak yapılan analiz çalışması çoklu pestisit kalıntısı analizi olarak nitelenir. Analiz edilebilen pestisit sayısı 10’da olabilir 550’de olabilir. Sayının çokluğunu belirleyen en önemli unsur ise analizde kullandığımız analitik cihazın performansıdır. Kütle Spektrometreleri: Çoklu pestisit kalıntıları analizleri için Kütle Spektrometresi adı verilen analiz cihazları kullanılır. Düşük çözünürlüklü veya yüksek çözünürlüklü çeşitli tipleri vardır. Ancak yüksek çözünürlüklü kütle spektrometreleri kalıntı analizlerinde 10 mikrogram/kg değerinin altında bulunan çok düşük miktardaki kalıntıları bile yüksek bir doğruluk değeri ile tespit edebilme yeteneğine sahiptir. Bu yetenek çok düşük miktarlarda bile sağlığı olumsuz etkileyen hormonal sistem bozucu toksik kimyasal maddelerin kalıntılarının tespiti ile toksik kimyasalların olumsuz etkilerine çok daha duyarlı olan bebek ve çocukların yediği gıdaların analizlerinde çok önem taşır. Glifosat Analizi: Bir kalıntı analiz yöntemi ne kadar çok sayıda pestisiti yüksek bir doğruluk değeri ile tespit edebiliyorsa o kadar iyi. Ancak bir analiz cihazı kullanarak ve tek bir analiz yöntemi ile pestisit kalıntılarının tümünü analiz edemiyoruz. Bazı pestisitleri tek tek analiz etmek; yani sadece onların analizi için geliştirilmiş bir analiz yöntemi kullanmak işin kimyasından kaynaklanan bir zorunluluktur. Glifosat da ayrı bir analiz yöntemi ile çalışılır. Dolayısıyla ülkemizde gerek kamu ve özel laboratuvarlarda yapılan çoklu pestisit kalıntısı analizi yöntemleri glifosatı içermez. |
Son olarak Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ve ülkemizde gıda ürünlerinde ve sularda glifosat kalıntılarını belirlemek için yapılan çalışmalar ne durumda biraz da ona bakalım.
Gıdalarda glifosat kalıntısı belirleme çalışmaları
2011 yılında 29 Avrupa Birliği üyesi ülkede yüzlerce gıdada 79 bin analiz yapılarak 900 farklı pestisitin kalıntıları arandı.
Çalışma sonucunda pirinçte ortalama 5, yulafta 23 ve buğdayda 18 mikrogram/kg düzeyinde glifosat kalıntısı tespit edildi.
Elde edilen sonuçlar mevzuatta belirtilen limitleri aşmıyor. Avrupa Birliği Gıda Otoritesi (EFSA) tarafından yürütülen çalışmanın değerlendirme raporu 511 sayfa.
Raporda kullanılan yöntemlerden, ürün bilgilerine, bulunan pestisit kalıntılarından maruziyet çalışmalarına esas oluşturacak verilere kadar her ayrıntı mevcut. Ülkemizde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı bu konularda yaptıkları çalışma sonuçlarını ise açıklamıyor.
Ülkemizdeki durum ne?
Ülkemizde kamu ve pestisit kalıntıları analizi için yetki verilen özel laboratuvarlar çalışmalarını çoklu pestisit kalıntısı analizi yöntemlerine dayandırır. Glifosat kalıntılarının tespitine yönelik ayrı bir çalışma olup olmadığını bilmiyoruz. Yapılmadığını düşünüyorum.
Gıdalarda glifosat kalıntısını yapacak kamu kurumu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Bakanlık şu sorulara açıklık getirmeli: Kamu ve özel laboratuvarlarda gıdalarda glifosat kalıntısı analizleri yapılmakta mıdır? Eğer yapılıyorsa son on yıl içinde hangi gıda ürünlerinde glifosat kalıntısı belirleme çalışması yapılmıştır ve elde edilen sonuçlar nedir?
Yeraltı ve yerüstü içme suyu varlıklarımızda glifosat kalıntısı analizi yapılıp yapılmadığını; eğer yapılıyorsa son on yıl içinde elde edilen sonuçları açıklamaktan sorumlu olan kamu kurumu ise Sağlık Bakanlığı. (BŞ/HK)