Son dönemde ard arda birçok sporcunun dopingli çıktığına dair haberler yapıldı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Dopingle Mücadele Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Rüştü Güner 4 Temmuz'da 5. Antrenman Bilimi Kongresi'nde yaptığı konuşmada Uluslararası Halter Federasyonu tarafından yapılan kontrollerde 21 milli haltercide stanozolol rastlandığını, TMOK Dopingle Mücadele Komisyonu'nun yaptığı testlerdeyse 40 haltercide ve 48 atlette yasaklı maddeye rastlandığını açıklamıştı.
Türkiye'de doping kullanımının artıp artmadığını, sporcuları dopinge yönelten faktörleri ve cinsiyet ayrımcılığının dopinge yönelmekte etkisi olup olmadığını Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu öretim üyesi Doç. Dr. Canan Koca Arıtan'a sorduk.
Koca Arıtan cinsiyet ayrımcılığının dopinge yönelimde çok etkili olmadığını, kadın ve erkek sporcularda doping kullanımının eşit olduğunu söylüyor. Dopingin performans sporunun kültüründe olduğunu söyleyen Koca Arıtan sadece başarı, rekor ve performans endeksli spor kültürünün sporcuları dopinge yönelttiğine dikkat çekiyor.
Sporcuları, sonuçlarını ve yasak olduğunu bile bile dopinge yönelten sebepler nelerdir?
Genel olarak bakıldığında performans sporunun farklı bir kültürü var. Daima daha hızlı, dahaileriyi hedefleyen, kısa zamanda büyük başarı elde edilmeyi amaçlayan bir spor. Psikolojik ve fiziksel sınırları zorlayan bir spor.
Bazı sporlar için besin desteği gerekli olabilir. Mesela güneşin altında kilometrelerce bisiklet sürmek kolay değil. Bu yüzden pek çok sporcu besin desteğine ve (doping olmayan) ilaç kullanımına başvuruyor. Burada önemli olan hangi ilacın doping olup olmadığı. Her yıl Uluslararası Olimpiyat Komitesi bir liste yayınlıyor. Eğer bir ilaç o listede yayınlanmadan vücudunuzda bulunursa bir önemi yok, önemli olan o ilacın yasaklı listede yer alması.
Yurtiçinde ve yurtdışında yapılan enteresan bir araştırma var. Sporculara "Eğer x ilacını kullanırsanız rekor kıracaksınız ama beş yıl içinde öleceksiniz, kullanır mısınız?" sorusu yöneltiliyor. Sporcuların cevabı ise "evet". Çünkü burada önemli olan etik ya da sağlık değil başarı.
"Doping kültür meselesi"
Federasyonların ya da antrenörlerin doping konusunda hiçbir bilgisi yok mu?
Doping meselesinde Türkiye'de de dünyada da sporcu cezalandırılır. Testlerinde yasaklı madde bulunan sporcu yarışlardan men edilir. Ancak bunu tek başına yaptığına inanmıyorum. Sporcunun çoğu zaman ailesinden fazla gördüğü kişi antrenörüdür. Antrenörün bunu bilmemesi imkansız. Ayrıca ona bu ilacı veren hekimin de sorumluluğu vardır.
"Dopingli kadın ve erkek sporcu sayısı eşit"
Doping kullanımında cinsiyetler arası bir fark var mı? Mesela cinsiyet ayrımcılığı doping kullanımını etkiler mi?
Doping kullanımı kadın ve erkek sporcularda eşit düzeyde. Bir öğrencimin yaptığı araştırmaya göre Atletimde 17 kadın ve 19 erkek sporcuda, halterde 8 kadın ve 8 erkek sporcuda ve bisiklette bir erkek sporcuda yasaklı maddeye rastlanmış.
Ancak kadınların spor tarihine, statlara, sahalar katılımı çok daha geç olduğu için başarılar kadar doping meselesinde de daha görünür oluyorlar. Yani kadınlar daha çok kullanıyor gibi görünüyor, ancak aslında eşit.
"Ödüller dopinge yönelimi arttırıyor"
Bir de sporculara verilen ödüller ver. Mersin'deki Akdeniz Olimpiyatlarında madalyalı sporculara 500 altın geçtiğimiz Olimpiyatlar için madalyalı sporculara 1000 altın verilmişti. Ödül sisteminin dopingde etkisi nedir?
Doç. Dr. Canan Koca Arıtan kimdir? |
Eski bir atlet olan Doç. Dr. Canan Koca Arıtan Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu'nda öğretim üyesi. Kadınlar İçin Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği (KASFAD) Yönetim Kurulu Başkanı olan Koca Arıtan spor ve toplumsal cinsiyet üzerine çalışmalar yürütüyor. |
Kesinlikle çok etkiliyor. Ödüllerin inanılmaz rakamlara ulaşması sebebiyle hem Bakanlık hem de hükümet çok eleştirildi. Ama bunun sebebi Türkiye'de spor kültürünün olmaması. Spor eşittir para burada. Yatırımlar da bu şekilde yapılıyor. Olimpiyatlara, tesislere yatırım yapılıyor, başarı odaklı yatırım yapılıyor ancak küçük yaşta sporun egzersizin yerleşmesi için yatırım yapılmıyor.
Ayrıca dopingli çıktığınızda madalyalarınız geri alınıyor ama ödülleriniz geri alınmıyor. Çok küçük yaşta hemen başarı sağlanmak isteniyor. Çünkü Türkiye'de çok büyük başarı sağlamak para demek.
Bu durum sporcuların sosyo-ekonomik durumlarına göre farklılık gösteriyor mu?
Tabi bunu da söylemek mümkün. Genelde sporcular okullarda beden eğitimi öğretmenleri tarafından seçiliyor ve ekonomik düzeyi çok düşük olan sporcular. Teniz, voleybol, basketbol için bunu söyleyemeyiz ama atletizm ve halterde sporcular genelde yoksul ailelerden geliyor.
Burada ailenin ikna edilmesi gerekiyor. Çocuğun yarışlara hazırlanacağı, yarışacağı, para kazanacağı, eve katkı sağlayacağı söyleniyor. Ki en önemlisi milli sporcu olduğu takdirde hayatı kurtuluyor. Çünkü bir kez milli olduğunuzda üniversitede taban puanı tutturduğunuz takdirde herhangi bir Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'na kontejyandan girebiliyorsunuz. Size burs bağlanıyor ve mezun olduğunuzda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından nokta atamanız yapılıyor. Mesela Aslı Çakır bugün Kütahya'da beden eğitimi öğretmenliği yapıyor. Bunun haricinde size verilen ödüller var. Yani dopingli çıksanız da hayatınız kurtuluyor. Ancak siz Olimpiyatları kazanmış ama dopingli çıkmış bir sporcu oluyorsunuz.
"Spor bilimcilerine başvurulmuyor"
Olimpiyatların Japonya'ya verildiği açıklandıktan sonra Spor Bakanı Suat Kılıç doping meselesinin bunda etkili olmadığını, dopingin dünyanın meselesi olduğunu söylemişti. Olimpiyatlarda bu durum etkili miydi?
Tabi ki etkiliydi. Aslı Çakır dopingli çıktığında biz Olimpiyatları kaybettiğimizi anlamıştık. Japonya "Bizde dopingli oyuncu bulamazsınız, kültürümüze aykırı" demişti. Mesele tam olarak bu. Türkiye'de spor kültürü yok. Spor izleyicisi yok ve uluslararası spor çevresi de bunu biliyor.
Ayrıca Olimpiyatlarda kadın erkek sporcu sayısının eşitliği de çok önemli. Bizim çoğu kadın sporcumuz voleybol ve jimnastik branşlarında. Orana baktığımızda sporcuların sadece yüzde 25'i kadın. Olimpiyatlar öncesi bunu Spor Bakanı'nın bir danışmanına dile getirdiğimde "Biz Müslüman ülkeyiz, kadınların spora katılımını zaten bekleyemezsiniz" demişti. Bu da zihniyeti gösteriyor. Ayrıca Gezi olaylarının da bu süreçte çok etkili olduğuna innaıyorum.
Sorun şu ki Türkiye'de spor bilimcilerinden uzak duruluyor ve yardım alınmıyor. Dünyanın en iyi antrenörü, en iyi sporcusunu alalım başarılı olalım anlayışı var. Bu da spor kültürünün yerleşmesini engelliyor. (EA)