Mektupta Musa Kart karikatürü ile gündeme gelen; mizah ve karikatür karşısında "politikacıların" tutum ve davranışları için uyarı var.
Ayrıca 1 Nisan 2005 günü yürürlüğe girecek Türk Ceza Yasası'nın yaratacağı tehlikelerin "bir kez daha" anımsatılmasında yarar görmüşler.
Başbakan'a gönderilen 1 Mart 2005 günlü TGC Başkanı Orhan Erinç'in imzalı mektupta; "Mizah ve karikatür demokrasilerin olmazsa olmazlarından biri olarak değerlendirilmektedir." denilmiş. Gerçekten mizah yaşamın ta kendisidir. Ciddiye alınmalıdır. Çünkü dünyanın en ciddi işidir.
Karikatür abartıdır. Çizgiler ve eleştiri çok sert olabilir. Gülerek ve hoşgörüyle yaklaşmalısınız. Aksine tutum ve davranışlarla eleştirilere kızan politikacıların kızgınlıkları demokrasiye aykırıdır.
Karikatüre gülmeyen ve kendisi hakkında çizgilere tahammül edemeyen kamu görevlileri sadece "alkışlarla" ülkeyi yönetemezler. Övgünün yanında sert eleştirilere tahammüllü olmak ifade özgürlüğünün gereğidir.
Başbakan'a mektupta altı çizilmiş: "Ülkemizde de siyasetçilerle devlet adamları uzun süre kendilerine yönelik çizgili eleştirilere hoşgörü ile yaklaşmanın örneklerini sergilemişlerdir."
Zaten olması gereken budur.
Mektupta; özellikle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 2000 yılında Krakov'da gerçekleştirdiği 12 Şubat 2004 tarihli 872'nci Bakan Vekilleri toplantısında kabul edilen "Medyadaki Politik Tartışma Üzerine Deklarasyon" yer almış.
Yani "politikacılardan abartılı eleştiriler için bile hoşgörü beklendiğini" anımsatan bu Deklarasyona atıf yapılmış. Başbakan ve politikacı olarak Sayın Erdoğan'dan; gazeteciler aleyhine açmış olduğu "kişisel davaları"ndaki tutumunu gözden geçirmesini istemişler.
Bu Deklarasyonun ne olduğunu araştıran meslektaşlarım Av. Kübra Özdemir Selvi ve Av.Fehmi Hasanoğlu; "Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi. Medyadaki Politik Tartışma Özgürlüğü Üzerine Deklarasyon"u Türkçe'ye çevirdiler.
Bakanlar Komitesince benimsenen bu metin 12 Ocak 2004 tarihli 872. Bakan Yardımcıları Toplantısında kabul edilmiş.
Deklarasyona göre; İnsan Hak ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin (AİHS) "özgürlüklerin ve hakların korunmasına en temel enstrüman"dır. Tüm üye ülkelerin çoğulcu demokrasilerin temel prensibi olan, insan haklarına saygı ve hukukun üstülüğü konusunda yükümlülükleri vardır.
11 Ekim 1997'de Hükümet Başkanlarının katıldığı Strasbourg'daki 2. Zirvede bu ilkeler tekrarlanmıştır. Deklarasyona göre; " AİHS'nin 10. maddesinde belirtildiği üzere her bireyin gelişmesi için temel olan ifade ve bilgi özgürlüğü, 1982 tarihli İfade ve Bilgi Özgürlüğü üzerine Deklarasyonda tekrar temel haklar hatırlatılmıştır.
15 ve 16 Haziran 2000 tarihinde Cracow'da Bildiride yer alan temel haklarla geleceğin medya politikası 6. Avrupa Bakanlar Konferansı'nda benimsenmiştir.
Bireyin basına karşı pozisyonu ve cevap hakkına ilişkin (74) 26 sayılı karara istinaden seçim kampanyalarındaki medyanın kapsamı hakkındaki önlemlere ilişkin (99) 15 numaralı tavsiyeye istinaden;
Tavsiyenin No. R (97) 20. maddesi hatırlatılarak nefret konuşmaları ve özellikle politik özgürlüklere ilişkin tartışmalar ırkçı düşünce, nefret kışkırtıcılığı, yabancı düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı ve hoş görüsüzlük içermemelidir.
Özel hayata ilişkin 1165 (1998) no'lu kararın bilincinde olarak; ifade ve bilgi özgürlüğünün üstün önemini teyiden özelliklede özgür ve bağımsız medyada halkı ilgilendiren konularda halkın bilgi edinme hakkını garanti etmek ve halkın kamusal ve siyasi konularda bilgi edinmesini sağlamak ve aynı zamanda siyasi yapıların ve kamu kurumlarının denetlenebilirliğini ve şeffaflığını sağlamak; ki bunlar demokratik bir toplumda hiç şüphesiz üye ülkelerin kamu görevlilerinin sorumluluklarına ilişkin yasal düzenlemelerde yer alıyor olacaktır.
İfade özgürlüğünün uygulanması beraberinde görev ve sorumluluklar da getirir. Medya profesyonellerinin hatırlaması gerekir ki, hakkın kullanımı ile diğer temel hak ve özgürlüklere saygı konuları arasındaki denge Sözleşme tarafından korunmakta olup, hukuki kısıtlamalara gidilebilir.
Şunun bilincinde olunmalıdır ki, siyasi yapılardan aday olmuş ve olan, seçilmiş olan veya emekli olan gerçek şahıslar yerel, bölgesel, ulusal veya uluslararası düzeyde siyasi bir işleve sahiptirler veya siyasi bir etkinlikleri olabilir (Politik Figürler/ Politikacılar).
Aynı zamanda bu seviyelerde kamu yetkisine sahip olan gerçek kişiler (Kamu Görevlileri) medyada kendi haklarında muhtelif konularda bilgi verilmesi ile ihlal edilen hakları konusunda titizdirler.
Bilincinde olunmalıdır ki, bazı yerel hukuk sistemleri; politik figürler/politikacılar ve kamu görevlilerine medyada kendi haklarında yayınlanan şayialara karşı yasal imtiyazlar sağlarlar ki, bu Anlaşmanın 10. maddesinde teminat altına alınan ifade ve bilgi özgürlüğü ile kıyaslanabilir değildir.
Yine bilincinde olunmalıdır ki, kamusal olaylar üzerine kamu araştırmaları yapma hakkı politik figürler ve kamu görevlileri dışındaki bireylerin haklarındaki bilgilerinden (kaynaklanan) şayialarına neden olabilir.
Üye ülkelerin bu deklarasyonu geniş şekilde yaymalarına ilişkin çağrılar uygun bir çeviri eşliğinde ve bunu siyasi yapıların kamu yetkililerinin ve adli makamların dikkatine sunmaları ve gazetecileri ve diğer medya kuruluşlarına bildirmeleri için çağrı yapılmıştır.
Siyasi figürler ve kamu görevlileri hakkında medyada bilgi ve kanaatlerin yayılmasına ilişkin aşağıdaki prensiplere dikkat çekilmektedir" (Sürecek) (Fİ/BA)