Türkiye, 31 Mart Pazar günü son beş yılda altıncı kez sandık başında olacak. 20 binden fazla belediye başkanı ve belediye meclis üyesi seçimler sonucunda belirlenecek.
Her ne kadar bu bir yerel seçim olsa da iktidar blokunun izlediği politika ve "beka" söylemini yoğun biçimde kullanması nedeniyle atmosfer daha çok bir genel seçimi, hatta AKP-MHP ortaklığına güvenoyu niteliğindeki bir referandumu andırıyor.
Buna karşın muhalefet liderlerinin saldırgan bir üslup kullanmaktan ve iktidar blokuyla sert polemiklere girmekten kaçınması ve her iki kanattan belediye adaylarının "beka" vb tartışmalara katılmak yerine "kavga etmek istemediklerini" özellikle belirtmesi bu seçim sürecinde dikkat çeken bir nokta.
Seçim sistemi nasıl işliyor?
Türkiye halkı pazar günü 30 büyükşehir, 51 şehir, 919 ilçe ve 397 belde belediyesi için oylarını kullanacak.
Bunun yanı sıra 20 bin 498 belediye meclisi veya il genel meclisi üyesi ile 50 binden fazla muhtar da seçim sonuçlarının ardından göreve başlayacak. Belediye meclis üyelikleri, partilerin oy oranlarına göre belirlenecek.
Kim oy kullanacak?
YSK verilerine göre Türkiye'de 57 milyon 58 bin 636 kayıtlı seçmen bulunuyor.
Bunların 28 milyon 929 bin 732'si kadın, 28 milyon 128 bin 904'ü ise erkek.
Bütün seçmenlerin yüzde 1.75'ine tekabül eden bir milyon 2 bin 293 seçmen pazar günü ilk kez oy kullanacak.
Seçmenlerin yüzde 77.4'ü, yani 44 milyon 212 bin 704'ü büyükşehirlerde yaşıyor.
57 milyon seçmen, 51 bin 851 sandıkta oylarını kullanacak.
Hangi partiler seçime girecek?
Seçimlere iki ittifak ve 12 parti girecek. AKP ve MHP'nin oluşturduğu "Cumhur İttifakı" seçimlere 51 şehirde ittifak halinde girecek. 30 şehirde ise müttefik partiler birbirlerine karşı yarışacak. Cumhur İttifakı, 24 Haziran genel seçimlerinde milletvekilliği oylarının yüzde 53.66'sını toplamıştı.
CHP ve İYİ Parti de 24 Haziran öncesi kurdukları Millet İttifakı'nı bu seçimde de sürdürecek. 49 şehirde ittifak yapacak olan iki parti, 32 şehirde ise birbirlerine rakip olacak.
2018 seçimlerinde Millet İttifakı'nın bir parçası olan Saadet Partisi ise bu seçimde ittifak çatısına dahil olmamayı seçti. Buna karşın Urfa'da aday çıkarmayan HDP ile CHP Saadet Partisi'nin adayı Sabahattin Cevheri'yi destekleyecek. HDP ayrıca Adıyaman'da Saadet Partisi'nden Ahmet Faruk Ünsal'ı, Gaziantep'te ise DSP'den aday olan Celal Doğan'ı desteleyecek.
HDP'nin seçimlerdeki en önemli hedeflerinden biri de bölge illerinde kayyum atanan belediyeleri geri almak olacak.
Bu arada yerel seçimlerle ilgili bir ittifak yasası bulunmadığından bütün ittifaklar fiili olarak gerçekleşecek, 2018 seçimlerinin aksine pusulada yer almayacak.
Seçime girecek diğer partiler ise şöyle: Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Vatan Partisi (VP), Hür Dava Partisi (HÜDAPAR), Demokrat Parti (DP).
Adaylar arasında cinsiyet dağılımı nasıl?
Parlamentolararası Birlik (PAB) verilerine göre Türkiye, 600 sandalyeli parlamentosunda yüzde 17'lik kadın milletvekili oranıyla 193 ülke arasında 120'nci sırada yer alıyor.
Yerel seçimlerde de bu oranın daha da düşük olduğu görülüyor. Kadın Koalisyonu'nun partilerden ve YSK'dan derlediği verilere göre toplam 8 bin 263 belediye başkan adayının yalnızda 652'si kadın.
30 büyükşehir belediye başkanlığı içinse 282 erkek ve 24 kadın yarışacak.
919 ilçe belediyesi için 5 bin 317 erkeğe karşılık 503 kadın aday yarışacak.
397 belde belediyesi için aday olan erkeklerin sayısı bin 592, kadınların sayısı ise yalnızca 77.
En fazla kadın adayın çıktığı şehirler ise İzmir (39), İstanbul (38), Ankara (22), Antalya (21), ve Diyarbakır (20) oldu.
Kim ne diyor?
Cumhur İttifakı: 'Beka' seçimi
AKP ve MHP, 2017 başkanlık sistemi referandumundan bu yana kullandıkları "devletin ve milletin bekası" söyleminin dozunu 2023 öncesi son seçim döneminde maksimuma çıkardı.
Pek çok kişi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu söylemlerde taraftarlarını konsolide etmeyi amaçladığı konusunda hemfikir olsa da bir belediye seçimini ülkenin varoluşuyla eşitleyen bir söylemin tabanda ne derece karşılık bulacağı pazar günü belli olacak.
Yine de Erdoğan, seçim döneminde gündemi bir dereceye kadar belirlemeyi başardı. Onun ortaya attığı bazı tartışmalar, adayların vaatlerinin ve belediyecilikle ilgili konuların önüne geçti:
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü: "Ezanımızı ıslıkladılar"
8 Mart günü kadınlar 17'nci Feminist Gece Yürüyüşü için Taksim'de toplandı. Ancak önceki 16 yürüyüşün aksine bu kez polis saldırısına uğradılar.
Kadınların polis barikatına yönelik ıslıklı ve düdüklü protestoları, sosyal medyada "ezanı ıslıkladılar" şeklinde sunuldu. Erdoğan da 10 Mart'ta düzenlediği mitingde kadınların ezanı ıslıklamak suretiyle "terbiyesizlik ettiklerini" söyledi. Cumhurbaşkanı, bu iddiasını kampanya boyunca diğer mitinglerinde de sürdürdü. https://bianet.org/bianet/siyaset/206302-erdogan-polisi-isliklayan-kadinlar-icin-ezani-islikladilar-dedi
Erdoğan'ın iddiaları ertesi gün hükümete yakın gazetelerin manşetlerinde yer alırken, yürüyüşü organize eden feministlerin ezanın ıslıklanmadığı şeklindeki açıklaması bu medya organları tarafından "görülmedi."
- Yeni Zelanda cami saldırısı: "Dedeleriniz gibi tabutta dönersiniz"
Erdoğan Yeni Zelanda'da 15 Mart günü düzenlenen ve 50 kişinin hayatını kaybettiği cami saldırısının görüntülerini bazı mitinglerinde dev ekranlardan taraftarlarına izlettirdi.
Yayımladığı "manifesto"da Ayasofya'yı geri almaktan bahseden saldırganla miting meydanlarından diyaloğa giren Cumhurbaşkanı, 18 Mart'da yaptığı konuşmada şunları söyledi: https://bianet.org/bianet/siyaset/206602-avustralya-basbakani-erdogan-in-sozleri-rencide-edici-tum-secenekler-masada
"Biz buradayız, biz Çanakkale'deyiz. 1000 yıldır buradayız, kıyamete kadar da burada olacağız. İstanbul'u Konstantinapol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler, kimi ayakta kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelecekseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın."
- "Televizyonlara talimatı verdim..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seçim sürecinde ilk kez medyaya talimat verdiğini söyledi.
Altı yıl ve 500 milyon dolar harcanarak yapılan ve içinde dev dinozorların bulunduğu Ankapark adlı tesisin açılışında konuşan Erdoğan, "Hatay'da altı tane baraj yaptığımızı söylüyorum, ana muhalefetin başındaki zat Antalya'da diyor ki 'Hatay'da baraj yok ki' diyor. Eline diline dursun. Bana diyorsun ki 'bunun bir danışmanı yok mu' bunu sana tavsiye ediyorum. Bunun kılavuzu karga. Televizyonlara da talimatı verdim dedim bizim oradaki Reyhanlı'daki barajları yayınlayın, barajları görsün" dedi.
- "CHP, İYİ Parti ve Saadet Kandil'le iş tutuyor"
Erdoğan ve Bahçeli, seçim kampanyası boyunca birçok kez CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'ni PKK ile işbirliği yapmakla suçladı. Şubat ayındaki bir konuşmasında "Kandil'le iş tutanlarla CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi iş tutuyor. Bunlar kıyamet alameti. Nereden nereye geldik" dedi.
Böylece bugüne kadar sadece HDP ve aynı çizgideki partilere mahsus olan "PKK iltisakı" suçlamasından ilk kez bütün muhalefet nasibini almış oldu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'a göre PKK "sorumluları" telsiz konuşmalarında dahi CHP, İYİ Parti ve Saadet ile ittifak yapılmasının önemini vurguluyorlardı.
Ve nihayet geçen hafta İçişleri Bakanı Soylu bu üç partinin listelerinden aday olan 328 "PKK bağlantılı" ismi tespit ettiklerini söyledi. Sözkonusu insanların kimlik bilgileri, adli sicil kayıtları, "ailesinin örgüte müzahir olduğu bilinen" gibi istihbarat notları iktidara yakın medyada "çarşaf çarşaf" yayımlandı.
Millet İttifakı: Savaşa değil, seçime gidiyoruz
24 Haziran seçimlerinin ardından yılgınlığın egemen olduğu Millet İttifakı açısından bu seçimin önemli bir farkı, Erdoğan'la her gün polemiğe giren bir "Bay Muharrem"e sahip olmaması. Her ne kadar Erdoğan "Bay Kemal" ve "Bayan Meral"i sık sık hedef alsa da bu ikisi seçim süreci boyunca set mesajlardan kaçındı.
Balıkesir'de 17 Mart'ta düzenledikleri ortak mitingde Akşener, "Biz bir yerel seçime gidiyoruz, sanırsınız 'Allah Allah' nidalarıyla savaşa gidiyoruz. Hiç düşündünüz mü niye Erdoğan'ın ağzından savaş sahnesine düştü. Bak hanım kızım diyor ki 'kaybedecek'. Kaybedecek çünkü 17 yıldır hepimizi birbirimizle kafa kafaya tokuşturarak oy almaya alıştı ama deniz bitti" demişti.
Kılıçdaroğlu da aynı mitingde yaptığı konuşmada "Türkiye genelinde 7,5 milyon insanımız işsiz. Son 1 yılda 1 milyon 11 bin kişi işinden oldu. Cennet gibi bir ülkeyi cehenneme çevirdiniz. Her gün bir yalan, bir iftira. Ülkenin bütün televizyon kanalları 24 saat beyefendi için çalışıyor. Yeter be kardeşim 3 gün dur ya!" demişti.
HDP: "Belediyelerimizi geri alacağız, AKP'ye kaybettireceğiz"
HDP, bu izlediği stratejiyle bu seçimlerin kilit partisi haline geldi. Kürt illerinde kayyum atanan belediyeleri yeniden kazanmayı hedefleyen parti, İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Mersin, Antalya Bursa, Adıyaman ve Antep ve Urfa'da aday göstermeyerek iktidar blokunun karşısındaki en güçlü adayı desteklemeyi seçti.
Bugün cezaevinden bir dizi tweet atan Selahattin Demirtaş da parti seçmenine "Partimiz HDP'nin aday çıkarmadığı yerlerde, partimizin gösterdiği adaya oy vererek hem bulunduğunuz yerin hem de genelin seçim sonuçlarını bizzat siz belirleyeceksiniz" diye seslendi.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de seçim döneminin başında "Kürdistan'da kazanacağız, batıda da AKP ve MHP'ye kaybettireceğiz. Hem kazanacağız, hem kaybettireceğiz. AKP-MHP ittifakını geriletmek için verilen her oy Türkiye'de barışa verilen oydur" sözleriyle açıklamıştı.
Erdoğan o günden bu yana mitinglerinde kendisine Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ni hatırlatarak "oraya defolup gitmesini" söylüyor.
Peki HDP için kazanmak yeterli mi? Erdoğan birçok kez kayyum atanan belediyeleri HDP'nin kazanması halinde tekrar kayyum atayacaklarına işaret etti. Ancak Selahattin Demirtaş, hafta içinde bianet'e verdiği mülakatta "Halk sandıkta iradesine sahip çıksın, gerisi kolaydır. Önemli olan, kayyum siyasetine sandıkta esaslı bir cevap vermektir" demişti.
Adayların partilerini "sakladığı" seçim
Kadıköy'de bir dizi billboard'da beyaz zemin üzerinde kocaman kırmızı harflerle "değiştir" yazıyor. Hangi çeyrek asırlık yönetimi değiştiriyoruz? İstanbul'dakini mi, Kadıköy'dekini mi? Cevabın ikincisi olduğu ancak sağ alt köşedeki ampulü görecek kadar yaklaşınca anlaşılıyor.
Bu, 2019 belediye seçimleri sürecinde gördüğümüz genel bir eğilim. Pek çok afişte parti amblemleri küçük bir şekilde yer alıyor, televizyonlardaki reklamları kimin verdiği, sonunda partinin adı görülene kadar anlaşılmıyor. Meydanlarda "savaş tamtamları" çalar, kutuplaşma ortamı tırmandırılırken, adaylar sakinliği ön plana çıkarmaya çalışıyor.
Mansur Yavaş, Medyascope'a verdiği mülakatta "Ben Ankara'da ılımlıların temsilcisiyim. Zaten toplumun büyük çoğunluğu da kavga istemiyor" diyordu.
Yavaş'ın seçilmesi halinde elektrik saatlerini teröristlerin okuyacağını iddia eden rakibi Mehmet Özhaseki de CNN Türk'te katıldığı programın kayda değer bir bölümünü "aslında kavga istemediğini, kendisinin tarzının bu olmadığını" anlatmaya ayırmıştı.
Ekrem İmamoğlu da sakinliğiyle öne çıkan adaylardan. O kadar ki, Takvim gazetesinin internet sitesinde "İmamoğlu'ndan vatandaşa çirkin sözler" başlığıyla verilen videoda bile sakin ve güleryüzlü.
AKP'de ise HDP'nin İstanbul için aday çıkarmamasıyla muhalefet blokunun CHP adayının arkasında birleşmesinin önü açılınca, Binali Yıldırım da kendi ifadesiyle Erdoğan tarafından "erken emekli edilerek" İstanbul'da yarışa sokuldu.
Ancak o da Erdoğan'ın "beka" söylemlerinin aksine seçimin bir ölüm kalım meselesi olmadığını dile getirdi, içki içen gençlere "Afiyet olsun" dedi.
İzmir için yarışan Tunç Soyer ve Nihat Zeybekçi de amaçlarının kavga etmek olmadığını belirtmişlerdi. (VK)