Haberin Kürtçesi için tıklayın
Avrupa'nın en saygın belgesel festivallerinden Doclisboa'da Ebrû Avcı Portekiz Yazarlar Birliği Uluslararası Jüri Ödülüne layık görüldü. 19-29 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen festivalin uluslararası yarışma bölümünde yer alan Kürdistan'da Film Çekmek Niye Zor (Why is Difficult to make Films in Kurdistan) adlı Türkiye yapımı 26 dakikalık belgeselin dünya prömiyeri de Lizbon'daki etkinlik sırasında yapılmıştı.
Muhafazakâr bir aileye mensup genç bir Kürt kadını sinema okumak istemektedir. Büyüklerini ikna etmek için günlük hayatlarını kameraya alırken, erkek egemen bir toplumda aykırılıkla özdeşleştirilen davranışlarını kabul ettirme çabası içindeki bir kadını izleriz. Bu sırada toplumun tutucu kesimlerinin akıl almaz tabuları da teşhir edilmektedir: Televizyon her türlü görüntüyü evin içine sokan ve ailece seyredilen bir aygıt; durmadan ekran karşısında vakit öldüren insanlar sıra kendilerine gelince niye kameranın karşısına çıkmakta zorlanırlar, bunun haram veya günah olduğu nerede yazılı?
Doclisboa'dan seçmeler
Uluslararası Yarışma En İyi Film Lizbon Ödülü Valérie Massadian'ın Milla adlı 128 dakikalık belgeseline verildi.
Festivalin uluslararası yarışmasında yer alan filmler arasında Fransa-Türkiye ortak yapımı Also Known As Jihadi (Cihatçı Olarak da Bilinir) adlı belgesel de vardı. Yönetmen hanesinde Eric Baudelaire adını gördüğümüz 99 dakikalık film, Fransa'da yaşayıp IŞİD'e katılmak üzere ailesine yalan söyleyen gençlere odaklanıyordu. İnançlı olup dine fanatizmle bağlı olmayan ailelerin çocuklarının da radikal örgütere katılabildiğini görüyoruz filmde. Olayların vuku bulduğu yerlerin görüntüleri akarken bir ailenin Fransa'daki ilgili mercilere ihbar etmek durumunda kaldığı vaziyeti tutanakları okuyarak öğreniyoruz. Kullanılan belgesel dilinin kesinlikle etkileyici olduğunu filmin fragmanından bile anlamak mümkün.
Hollywood ikonu Cary Grant
Cannes film festivalinde yer alıp Doclisboa sayesinde Portekiz prömiyerini yapan Becoming Cary Grant (Cary Grant Olmak)adlı belgesel Hollywood ikonu Cary Grant'in özel hayatına eğiliyordu.
Şimdiye kadar su yüzüne çıkmamış görüntüler aracılığıyla aktörün yaratmak zorunda kaldığı imaj yavaş yavaş deşifre ediliyor; böylece klişeler içine sıkıştırılmış "beyefendi" personasının altındaki sırlara vakıf oluyoruz.
Ünlü oyuncu, annesinin duygusal etkisi altında beraber olduğu kadınlara kötü davranarak aslında annesinden intikam aldığını ilerlemiş yaşlarında fark edecektir. Ruhunun derinliklerinde yıllardan beri yaşadığı fırtınaları LSD kullandığı anda fark etmesi ve gerçek benliğiyle psikolojik tedavi sayesinde yüzleşmesi manidar. Mark Kidel'in 86 dakikalık belgeselini Türkiye'de de mutlaka izlemek istiyoruz.
Grace Jones yine revaçta
Androjen görüntüsünün yarattığı etki, cesur ve kendine has duruşunun bazılarını korkutan enerjisi, sahnede ve özel hayatındaki öncü tarzı ve giyimi Grace Jones'un yıllardır popüler bir ikon olmasını sağlıyor.
Sophie Fiennes'in yönettiği 120 dakikalık Grace Jones: Bloodlight and Bami adlı belgesel kendisini sadece şarkılarıyla tanıyanların bakış açısını genişletecek gibi duruyor. Film Jones'u bir âşık, bir anne, bir büyükanne, hatta bir kız çocuğu olarak tanıtıp, takmak (veya takmamak!) zorunda kaldığı maskenin ardındakilere ulaştırıyor bizi.
İlk olarak Eylül ayındaki Toronto Film Festivalinde görücüye çıkmış olan belgesel dünyadaki çeşitli sinema etkinliklerinin gözdesi durumunda. Lizbon'daki festivalin müzik ağırlıklı bölümünün açılışını provokatif Grace Jones belgeseliyle yapılması boşuna değil.
Gökdelenler, TOKİ'ler ve AVM'ler, beton ve asfaltla istila edilmemiş bir İstanbul görüntüsü arz eden güzel Lizbon'daki Doclisboa bir yılı daha başarıyla geride bıraktı. Avrupa Birliğine hâkim olan güçlü devletlerin ve finansman lobisinin kıskacı altında olup zayıf halka muamelesi gören Portekiz, kültürel faaliyetlerine tüm zorluklara rağmen gereken ağırlığı vermeye devam ediyor.
Sanatın saldırı altında olduğu bir memleketten selam olsun! (MT/HK)