Afganistan savaşı 20. yılına girerken, Amerikan halkının hiç de umurunda olmayan bu uzak ülkede Amerika Birleşik Devletleri (ABD) askerlerinin ne yaptığı daha fazla sorgulanır olmuştu.
Afganistan'ı Taliban'dan kurtarmak yerine Meksika'yı uyuşturucu kartellerinden kurtarmak daha gerçekçi değil miydi?
Yeni hükümet
Tora Bora'da yaşanan son savaştan sonra Afganistan kısmen kurtarılmış, Washington çalışmalarını yeni bir devlet oluşumu üzerine yoğunlaştırmıştı.
Irak'a kıyasla daha küçük bir askeri güç söz konusuydu ve ABD'nin yıllık asker kaybı 80 civarındaydı.
Kurulacak yeni hükümet ülkede güvenliği sağlayacak ve Afganistan'ı teröristler için bir cennet olmaktan çıkaracaktı.
BM’den beklenen önderlik
Birleşmiş Milletler’e (BM) önem vermeyen, hatta hiçe sayan Bush yönetimi, kurumun Afganistan konusunda önderlik yapmasını istiyordu.
Savaşmak gereken durumlarda ABD askerleri devreye girecek, diğer konular da ise BM üyesi ülkeler çalışacaktı. Kısa bir süre içinde BM'ye bağlı 26 sivil toplum kuruluşu Kabil'de dükkan açtı, Türkiye dahil, 40 ülke ISAF'a (International Security Assistance Force) destek oldu.
Başbakan Karzai
Hükümetin kurulması, bazı kurumların göreve başlaması, yeni bir anayasa taslağının devreye girmesi ve seçimlerin yapılması ülkede beklenen değişimi yaratmadı.
“Kabil Valisi” lakabıyla anılan Başbakan Hamit Karzai başkentin dışında hiç bir güce sahip değildi. Gelen dış yardımlar, danışmanların maaşları, çok uluslu şirketlerin kar hanesine yazılıyordu.
Yolsuzluk tavan yapmıştı. Yerli ekonominin tek bir sektörü, haşhaş üretimi ve ihracatı ise dünya afyon piyasasının yüzde 90'ını elinde tutacak kadar gelişmişti.
ABD askeri konvoyu
Afganistan'ın Pakistan sınırına yakın olan güney ve doğu bölgelerinde ise Taliban ve El Kaide gün geçtikçe güçleniyor, 2005’ten beri patlayıcı yüklü kamyonlarla yapılan saldırılar, intihar bombacılarının eylemleri büyük artış gösteriyordu.
29 Mayıs 2006 sabahı, ABD askerlerini taşıyan bir konvoy Kabil'in en kalabalık sokaklarından birinde yaklaşık 12 aracın bulunduğu bir otoparka girdi.
Otopark civarında bulunan insanların bir kısmı öldü, bir kısmı yaralandı. ABD konvoyu kaza mahallinden çıkmaya çalışırken kızgın Afgan halkı askerleri taşa tuttu, askerler ateş açtılar ve ortalık savaş alanına döndü.
İnsanların öfkesi
Kızgın kalabalık, Afganistan'daki yabancı varlığını simgeleyen yeni inşa edilmiş bir beş yıldızlı oteli ve BM’ye bağlı kimi yardım kuruluşlarını ateşe verdiler.
Karzai'yi ABD’nin kuklası olarak gösterip, alay ettiler. Afgan güvenlik güçlerinin olayları yatıştırması altı saat sürdü ve 16 kişi öldü, bir çok insan kurşun yaraları nedeniyle hastaneye kaldırıldı.
ABD elçisi, hemen kaza için özür diledi. Ama Afgan halkı bu özrü kabule yanaşmadı. ABD askerleri Afgan hayatını hiçe saydıkları için bilerek insanların üstüne sürmüştü kamyonları.
Savaş içinde savaş
Bu olaydan bir hafta önce Taliban hedefini vurduğunu sanan ABD hava kuvvetleri sivil halkı bombalamış, 34 kişiyi öldürmüştü. ABD askerlerine saldıranlar sıradan Afgan halkıydı, Taliban veya benzeri örgütlerle ilişkileri yoktu.
Afganistan savaş içinde savaşa dönüşüyordu. Bir yanda hükümeti devirmek isteyen isyancılar, diğer yanda ise hükumeti işgalcilerin kuklası olarak gören Afgan halkı.
Şiddet tırmanırken
2007-2008 yılları arasında Afganistan'da şiddet tırmanırken, ABD Savunma Bakanı Robert Gates, “yanlış yöne doğru gidiyoruz” diyecekti.
Pentagon Başkanı bir gün Afganistan toprakları üzerinden uçakla geçerken “İnsanlar bu kimsenin umurunda olmayan anlamsız toprak parçası için neden savaşıyorlar” diye düşündüğünü de itiraf edecekti.
İtirafı yapana “o halde siz burada bu uçağın içinde ne arıyordunuz” diye soran olmadı.
El Kaide’yi silahsızlandırmak
Barack Obama iktidara geldiğinde Afganistan'daki koalisyon güçlerinin başında General David McKiernan vardı. Kendisi Afganistan'da görev yapan altıncı generaldi, ondan sonra beş general daha gelecekti.
McKiernan, savaşın askeri yöntemlerle kazanılamayacağına inanıyordu. Generalin bu görüşü, o dönemde Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ilgili olarak giderek artan eleştirilere bir yanıt gibiydi.
McKiernan, “gerektiğinde savaşalım, ama bu savaşı bitirmek için mutlaka bir siyasi çözüm gerekir” diyor, diğer yandan da Taliban'a karşı savaşmak için Obama'dan daha fazla asker istiyordu.
Obama 17 bin yeni asker yollamayı kabul etti. Obama Afganistan ve Pakistan'da El Kaide'yi silahsızlandırmak ve yok etmek istiyordu ama bunun nasıl olacağı konusunda bir öngörüsü yoktu.
“Gizli” General McChrystal
Pentagon danışmanları devreye girdiler, McKiernan bu işi yapacak adam değildi, Obama, McKiernan'ın yerine Stanley A. McChrystal'i atadı.
McChrystal savaşçı bir askerdi. 2004-2008 yılları arasında El Kaide'ye karşı anti-terör operasyonları düzenlemiş, Irak'taki “terörist yapılanmaların bağırsaklarını deşeceğini” ilan etmişti.
Generale göre El Kaide liderini Irak'ta öldürmek, bu örgütün sonunu getirecek eylem olacaktı.
Bu varsayımın doğruluğunu test etmek için olsa gerek, geceleri ve çoğunlukla gizlice adam öldürmeyi adet edinmişti. 2006 yılında Newsweek dergisinde çıkan bir yazıda kendisinden “gizli general” olarak söz ediliyordu.
Afganistan'a tayin edildiği zaman Amerikan basını McChrystal'ı yeni kahraman olarak lanse etti. Petraeus nasıl Irak'ı kurtardıysa, McChrystal da Afganistan'ı kurtaracaktı.
Afganistan artık bu yetenekli ve iş bitirici generalin elindeydi.
İkinci Afganistan savaşı nasıl yapılacak?
ABD'nin sivil yönetimi ile askerler arasındaki değişken ve oynak denge bu kez askerlerin lehine dönmüştü. Savaş, sivillerin eline bırakılamayacak kadar önemli bir yaptırımdı.
Sivil-asker ilişkisi Washington'un su yüzüne çıkmayan gizli yüzüydü. İnişli çıkışlı bu ilişki de askerler sivil yönetime itaat eden bir güç olarak var olmaya özen gösteriyordu.
Ordu seçimle iktidara gelen sivil yönetimindekilerin emirleriyle harekete geçiyordu. Nitekim Dış İşleri Bakanı Gates, McChyrstal'dan 60 gün içinde İkinci Afganistan savaşının nasıl yapılacağına dair ayrıntılı bir rapor yazmasını istedi.
General sivil yönetimi zorluyor
McChyrstal her zamanki enerjisiyle Haziran ayı ortalarında Afganistan'a geldi. İlk on beş gün içinde Gates'e yazdığı raporda durumun sandığından çok daha vahim olduğunu bildirdi. Pentagon'da McChystal'ın yeni Afganistan operasyonları için Obama'nın söz verdiğinden daha fazla askere ihtiyaç duyduğu haberleri yayılmaya başladı.
Ağustos ayında generalin 40 bin yeni askere ihtiyaç duyduğu haberi yayınlandı. General sivil yönetimin sınırlarını zorlamaya başlamıştı.
McChrystal'in seçeneksiz raporu
Ağustos sonunda McChrystal, Gates'e raporunu sunduğunda , sivil ve asker , herkes çok şaşırdı. General raporunda Afgan halkının kalbini kazanmaktan söz ediyordu.
Afgan halkının iradesini hiçe sayarak ilerlemek imkansızdı. Yeni bir askeri kültürün gereğinden söz ediyordu.
En önemlisi raporda tek bir A planı vardı, B ve C seçenekleri yoktu. Obama yönetiminin rapora tepkisi oldukça soğuk oldu. General hiç seçenek sunmadan Obama'ya “bunu onayla” diyordu.
Rapora itiraz
McChrystal'ın raporu, her zaman olduğu gibi basına sızdırıldı ve meşhur TV programı 60 Dakika kendisiyle bir söyleşi yaptı. Bir oldu bitti havası yaratılıyor gibiydi, oysa en başta Başkan Yardımcısı Joe Biden, rapora itirazı olanlar vardı.
ABD'nin Afganistan'daki büyükelçisi Karl Eikenberry, Biden'ın yanında yer aldı. En büyük itiraz, raporda Afganistan'ın en önemli sorunlarından biri olan Pakistan'dan hiç söz edilmemesiydi.
Pakistan yetkilileri Afganistan üzerinden gelen cihatçılara kendi sınırlarını kullandırdığı sürece Afganistan savaşı sürecekti.
Eikenberry'nin görüşlerine basın ve medya da yer verilince, Obama'nın asker sivil dengesini kendi lehine çevirmek için eline bir olanak verilmiş oldu.
Obama, generalleri karşısına almadan bir orta yol seçti. 1 Aralık 2009’da kendi görüşlerini açıkladı. Afganistan'da 30 bin yeni asker göreve başlayacak, (Generalin talebinden 10 bin daha az) ancak 18 ay sonra ABD askerleri evlerine dönecekti.
Önceki başkanlar gibi
Obama bu adımı atarak, kendisinden önce gelen Başkanların yolunu izlemiş oldu. İktidarının hemen başında gündem yine savaş, daha fazla asker, daha fazla silah ve yüklü askeri harcamalardı.
Savaştan zengin olanlar, daha fazla zengin olmaya devam edecek, Amerikan halkının alım gücü ise azalacaktı. Obama, ABD'nin BOP’sini sorgulamak ve o güne kadar yaşananlarla yüzleşmek yerine statükoyu korumak zorunda bırakıldı.
Başkanlığının hemen başında devreye giren “büyük ve derin güçler” başta silah ve petro-kimya sanayi, özgürlüğü Obama'nın değil, kendilerinin belirlediğini göstermiş oldular.
ABD'nin koyu tenli Başkanı ilk derslerini böylece öğrendi.
Asker Irak’ta azalıyor, Afganistan’da artıyor
Irak'taki ABD asker sayısı azalırken, Afganistan'daki asker sayısı artıyordu. Bu sayı kısa sürede 100 bin askere ulaştı. Washington bütün bunların olumlu bir gelişme olduğunu hem kendi halkına hem de bütün dünyaya satmak zorundaydı.
Marja kenti
Afganistan'da McChrstal, Başkan'ın isteklerini yerine getirmek için işinin başındaydı. İki Güney bölgesi, Helmand ve Kandahar üzerinde yoğunlaşmaya karar verdi, ama asıl hedef Marja kentiydi.
Afganistan'daki haşhaş üretiminin merkezi olan 80 bin nüfuslu Marja, Afganistan merkez yönetiminin dışında, Taliban'ın güçlendiği bir yerleşimdi.
Afgan halkının kalbini kazanmaya kararlı McChystal, “taktik başarılar kazanıp, stratejik yenilgilere uğramak zaafından kurtulmak zorundayız” diyordu.
Bunun için ABD askeri birlikleri ancak çok zor durumlarda silah kullanmak veya hava desteğini çağırmak zorundaydı. Bu siyaset daha sonra “cesaretli önleme yöntemleri” olarak anılacaktı.
Müşterek Operasyonu
Kod adı Müşterek (Moshtarak) olan operasyon çok yumuşak başladı. İlk gün havadan atılan el ilanlarıyla Marja halkına tehlikeden uzak durmaları için çağrı yapıldı, hatta Taliban'ın da bu çağrıya uyması istendi.
Halk, söyleneni yaptı ve büyük bir kısmı şehri terk etti. Gerçek harekat 13 Şubat 2010'da ABD deniz piyadeleri, onlara eşlik eden İngiliz askerleri ve ABD özel ordu birlikleri ile başladı.
İlk günlerde işler yolunda gitti, sekiz Amerikan ve üç İngiliz askeri kayıp verildi ve 25 Şubat günü şehrin üzerinde Afgan bayrağı dalgalanıyordu.
“Marja'nın iskan edilen tüm bölgelerini ve alt yapısını elimizde tutuyoruz” diyen General Larry Nicholson, “bundan sonraki işimiz pazar yerlerini, yolları açmak ve halka yardımcı olmak” diyordu.
Taliban’dan direniş çağrısı
Her zaman olduğu gibi, Marja'da da işler başladığı gibi devam etmedi. Çatışmalar aralıklarla sürüyordu. Kısa sürede toparlanan Taliban halka işgalci güçlere karşı direnmeleri ve işbirliği yapmamaları için çağrıda bulunmaya başladı.
Çatışmalar şiddetlenirken ABD asker kayıpları da artıyordu. Mayıs ayının sonuna gelindiğinde McChrystal başarısızlığını kabul etmek zorunda kaldı. Çok fazla beklenti yaratmış, çok azını gerçekleştirebilmişti.
McChrystal istifa etti
Obama'yı zor durumda bırakmamak için McChystal istifasını sundu ve emekliye ayrıldı. Ortalığı toparlamak yine CENTCOM komutanı Petraeus'a kalmıştı.
Haziran 2010’da Afganistan'daki askeri birliklerin komutasını ele alan Petraeus'u bekleyen bir çok sorun vardı. Bunların içinde en önemlisi orduyu yeniden savaşır hale getirmekti. Bir tür sivil toplum görevlisi haline dönüşen askerler, hem kendi hem de diğer askerlerin yaşamlarını tehlikeye atıyordu.
Bu savaş ne için?
Askeri liderlerin asli görevi düşmanın imhasıdır düsturu yeniden yürürlüğe girdi.
Biz bu savaşa ne için girdik? Kazanmak için değilse, savaşmanın ne anlamı var gibi soruların sorulmasıyla, ordunun içinde huzursuzluk başlamıştı.
Petraeus, Afgan sivillerin hayatlarını korurken, kendi üniformalı kadın ve erkekleri mi de korumak zorundayım diyerek gerektiğinde ağır silahların kullanılacağını haber verdi.
Irak yöntemleri devrede
Irak'ta kullanılan yöntemleri devreye soktu. Özel timler gece yarıları kapıları kırarak evleri basmaya, evdekileri yaka paça sorguya götürmeye başladılar.
Bu uygulamalar Afgan halkında tepkilere neden olunca, hem uçaklar hem de insansız hava araçları devreye girdi.
Afganistan savaşının başladığı 2001 yılından beri ilk kez sokaklarda tanklar gezinmeye başladı.
Eldivensiz askerler
Washington Post'a konuşan askeri bir yetkili, “eldivenlerimizi çıkarttık” diyordu. Eldivensiz ABD askerleri, 2010- 2011 yılları arasında 12 bin militanı etkisiz hale getirdiklerini açıkladılar.
Petraeus bir tür sanayi tipi ölüm makinesi gibi çalışıyordu. Sivil halkta ölümler arttıkça 600 bin Afganlı göçe zorlandı.
Daha önce yılda 798 olan ABD asker ölümleri, Petraeus döneminde yılda 5 bine yükseldi.
Afyon üretimine son hızla devam
Savaş sürerken, ülkede bir tek haşhaş üretimi son hızda devam ediyordu.
Haşhaş üretimine alternatif bir ekonomik çözüm üretiminin maliyeti çok yüksek olduğundan afyon ticaretinde dönen kara para akışına son vermek için Şeffaflık Görev Gücü (Task Force Shafafiyat) kuruldu.
Başkanın müjdesi
Obama, diğer Başkanlar gibi, Haziran 2011'de yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında “güvenli bir barışın yolda olduğunu, her şeyin beklendiği gibi ilerlemesiyle 2014 sonunda Afganistan'da savaşın biteceğini” müjdeliyordu.
Afganistan hikayesinin ana hatları dört noktada özetlenmişti:
- Yaşananların farkına varmak (2011-2012)
- Değişim başlıyor (2012-2013)
- Artan özgüven (2013-2014)
- Yeni bir şans, yeni bir başlangıç (2015-)
Afganistan savaşı hafızalardan siliniyor
Amerika'nın BOP de ilk kez “hikaye” gerçekliğin yerini alıyordu. Washington, “görmek istediğini görüyor” ve görünmesini sağlıyor, istenmeyenler ise görülmüyordu.
Çözüm böyle bulunmuştu.
1980'ler de başlayan ABD müdahaleleri sonucu yönetilemez hale gelen Afganistan, artık Washington'un hayalinde var olan bir ülkeye dönüşmüştü.
ABD'nin en uzun süren savaşı, ironik bir biçimde en çabuk unutulanı oldu.
Afganistan'da ortalık kan revan içinde olmaya devam ederken Amerikan halkı ve hükümeti Afganistan savaşını hafızalarından silip attılar.
Eninde sonunda, “anlamsız bir ülkede, anlamsız bir savaştı”. (MUT/BA)
ABD'NİN "ORTADOĞU"SU YAZI DİZİSİ
"ABD'nin 'Ortadoğu'su" Başlarken (17 Ekim 2016)
1- Petrol Denilen Kara Kuyu (17 Ekim 2016)
2- İran-Irak Savaşı ve Lübnan İç Savaşı (18 Ekim 2016)
3- Soğuk Savaş, Afganistan, Libya (19 Ekim 2016)
4- Kuveyt'in İşgali ve Körfez Savaşı (20 Ekim 2016)
5- 11 Eylül Saldırısı, Afganistan (21 Ekim 2016)
6- Irak'ın İşgali (22 Ekim 2016)
7- Irak'ta Uzun Soluklu Savaşa Doğru (23 Ekim 2016)
8- ABD Askeri Irak'tan Çekiliyor (24 Ekim 2016)
9- En Çabuk Unutulan Savaş: Afganistan (25 Ekim 2016)
10- Son Perde: Suriye (26 Ekim 2016)
11- Bitirirken; Amerika Nereye Gidiyor? (27 Ekim 2016)