Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'nda Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün kendisine İngilizce soru sormasına tepki gösterdi.
Kürkçü: Savaştan başka yol düşünüyor musunuz?
Kürkçü Davutoğlu’na hitaben şunları söyledi:
“Temmuz 2015’de PKK gerillasıyla Türk güçleri arasındaki silahlı çatışmanın yeniden başlaması, 300 güvenlik görevlisi ve 202’si çocuk ve kadın olmak üzere 874 kişinin hayatına mal oldu. 300 bin insan ülkesi içinde yerinden edildi.
Son Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri raporları Hükümetinizi güvenlik harekatları sırasında insan hak ve özgürlüklerini ihlal ettiği yönünde ağır bir biçimde eleştiriyor.
Hala Türkiye’nin Suriye’deki savaştan kaçan mülteciler için güvenli bir yer olduğuna inanıyor musunuz ve Hükümetiniz Kürt sorunu ve Suriye’deki çatışmanın çözümü için savaştan başka yollar düşünüyor mu?”
Davutoğlu: Türkçe hitap etmesini tercih ederdim
Davutoğlu ise Kürkçü’ye şunları söyledi:
“TBMM’yi temsilen Avrupa Konseyi’nde bulunan bir milletvekili olarak Sayın Kürkçü’nün her şeyden önce oy aldığı Türk ve Kürt vatandaşlarına saygı gereği en azından burada, bu özel günde, ilk defa çalışma dilini Türkçe olarak ilan eden Avrupa Konseyi’nde Türk Başbakanı’na Türkçe hitap etmesini tercih ederdim.
Eminim kendisine oy verenler de bundan daha memnun olurlardı.”
Kürkçü Twitter’dan cevap verdi
Kürkçü, Davutoğlu’nun sözlerine Twitter üzerinden cevap verdi:
* AKPM'nin iki resmi dili var: Fransızca ve İngilizce. Eğer Türkçe resmi dil olsaydı elbette Türkçe konuşmayı tercih ederdim.
* 2015'ten itibaren AKPM parlamenter meclisinde, Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Rusça, İspanyolca ve Yunancanın yanında Türkçe çeviri de sunuluyor.
* Ancak toplantı kayıtları, yazışmalar, başvurular, açıklamalar, internet yayını ve sosyal medya yayınları resmi dillerde yapılıyor.
* Resmi dillerde yapılmayan konuşmalar resmi kayıtlara çevirmenlerin dile hakimiyeti ne ve çeviri hızına bağlı olarak geçiyor.
* Muhataplarınıza düşüncenizi aracısız anlatmak yerine, ister istemez fikrinizi aşındıran bir çeviriye bağlı kalmakta ısrar anlamsız.
* AKPM'de Türkiye kamuoyuna değil, düşüncelerimizi bize hak vermesini beklediğimiz başka halkların temsilcilerine sesleniyoruz.
* İngilizce mesajım, yüzde 99'u İngilizce konuşan AKPM üyelerine aracısız ulaştı ve kayıtlara kendi sözcüklerimle geçti. Herkes dediğimi anladı.
"Sorum basitti"
* Başbakanın sorularıma verecek cevabı yoktu. AKPM'ye seslenmek yerine iç piyasaya "Türkçe konuş" mugalatasını sundu ve AKPM'de kaybetti.
* Sorum basitti: "Kürt sorunun çözümü için savaştan başka bir yol düşünüyor musunuz." O, "Son terörist temizleninceye kadar hayır" dedi.
* AKPM çoğunluğu gözünde, TR'de milliyetçi kampanya gaz vermek için barışa yaslanan bir lider olmaktansa bir savaş ağası konumuna düştü.
* Davamızı anlatmaya devam edeceğiz, Türke Türkçe, Kürde Kürtçe Avrupalılar'a anladıkları dilde. Anlayan anladı. Mugalata boşuna…
* Eski AKPM başkanı Mignon, AKP'nin izleyici sıralarını amigolarla doldurup tezahüerat yaptırmasını kınadı ve elbette alkışlandı...
* Eski Türkiye raportörü Durieu da protestoya katıldı: "Hayatımda böyle şey görmedim".
* Şimdi AKPM Başkan'da kınıyor.
Davutoğlu: Güvenliği sağlamadan özgürlük veremezsiniz
Davutoğlu, AKPM’deki konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“İnsanlık tarihi boyunca bir devletin vatandaşlarına iki görevi vardır: Güvenlik ve özgürlüğü sağlamak.
Güvenliğini sağlayamadığınız vatandaşa özgürlük veremezsiniz. Ya da özgürlükleri kısıtladığınızda güvenlik sağlamanın anlamı kalmaz.
“Kamu düzeni”
“Çağdaş devletlerde herkesin üstüne mutabık kaldığı temel mesele kamu düzeni olgusudur. Kamu düzenin olmadığı yerde demokrasi yaşayamaz.
“Dikkat ediniz, devlet otoritesi demiyorum. Devlet otoritesi dediğinizde devletle halk arasında ayrım yaparsınız.
“Kürkçü Cizre’de, Silopi’de yaşasa…”
“Sayın Kürkçü Cizre’de Silopi’de yaşıyor olsaydı, hani ‘gerilla’ diyerek kendince meşruiyet kazandırmaya çalıştığı PKK teröristlerinin kazdığı çukurların yanlarından geçerek, mayın döşedikleri barikatların arasından geçerek okula gitmek zorunda olduğu bir çocuğu olsaydı…
“Ya da bir yakını bir günde 10 roketin atıldığı Silopi-Cizre hastanesinde tedavi görüyor olsaydı…
“Ya da Kızılay’da canlı bombanın katlettiği otobüs bekleyen sıradan insanlardan birinin akrabası olsaydı herhalde PKK’ya ‘gerilla’ gibi bir tabir değil, ‘alçak terör örgütü’ derdi.
“Türkiye’nin her yerinde güvenlik olacak”
“Ben burada son seçimde halkımdan yüzde 49 oy almış bir başbakan olarak konuşuyorum. Halkıma vermiş olduğum söz de şudur: Türkiye’nin her yerinde güvenlik olacak. Türkiye’nin her vatandaşı özgür olacaktır.
“Kim yaparsa yapsın, ister PKK, ister DEAŞ, ister DHKP/C… Eğer sokaklara mayın döşerse, eğer damlara keskin nişancılar yerleştirirse, eğer bomba yüklü arabalarla vatandaşlarıma saldırırsa onu durdurmak benim görevimdir.
“Silahlar bırakılsaydı…”
“Eğer çözüm süreci 2013 Mayıs’ında ilan edildiği zaman silahlar terkedilseydi, ‘Silahlı mücadele bitti siyasi mücadele başladı’ denilen Newroz’dan sonra silahlar denildiği gibi terk edilseydi bugün başka şeyler konuşuyor olabilirdik.
“Ama terör örgütü silahları terk etmeyecek, mayın döşemeye devam edecek, canlı bombalarla vatandaşlarımı katledecek, siz dönüp desteğini ve meşruiyetini halktan almış bir başbakana operasyonlar ne zaman bitecek diyeceksiniz…
“Her vatandaş güvende ve özgür olana kadar, kamu düzeni Türkiye’nin her köşesinde ikame edilene kadar bu mücadele sürecek.
“Cevaplar bu satırlarda”
(Kürkçü’nün ‘Sorularının cevaplanmasını istemesi üstüne)
“Sorularınızın yanıtları bu satırların arasındadır. Türkçe düşünüp, Türkçe anlayıp dinlemeyi bilseydiniz sorularınızın cevaplarının bu satırlarda olduğunu bilirdiniz.
“Her Suriyeli Türkiye’de kendini güvende hissediyor”
“Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Merak etmeyin hangi Suriyeli mülteciye sorarsanız sorun, Türkiye bayrağı altında kendini huzurda hissettiğini bilir.
“Hiçbir Suriyeli mülteci, kendini Türkiye’de güvensiz hissetmiyor. Al bayrağın altında huzur bulmak için Türkiye’ye geliyorlar.” (EKN)