“Bu kitap, uzun volta seanslarında, sarı duvar manzarasında, koğuşun üst katının demir karyolasında, alt katta kaloriferin yanı başında tasarlandı”…
Ve elyazısıyla yazıldı.
Can Dündar “Tutuklandık” adını verdiği kitabını sayfa sayfa, gün gün, elle yazmış. Keyfinden değil, zorunluluktan elyazısıyla yazmış; çünkü bildiğiniz üzere hapishanedeydi.
26 Kasım 2015 günü Genel Yayın Yönetmeni olduğu gazetesi Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile birlikte tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne konulmuştu. İçeride boş durmadı. Sürekli yazdı ama yazmak kolay değildi:
“Bu, benim elyazısıyla yazdığım ilk kitabım oldu. Bilgisayar iznim yoktu; daktilom da... Liseden beri elyazısıyla bir şey yazmamıştım.
"Elim çabuk yoruluyor, yorgunluk, çirkinleşen yazıya yansıyordu. O yüzden sık sık ara verip uyuşan elimin içinde gezinen karıncaları silkelemem ve kolumu dinlendirmem gerekiyordu. Bir ara sol elimi yardıma çağırdım ama yeteneksizdi, beceremedi.”
Aslında mahpusların bilgisayar kullanma hakları var. Çünkü mevzuat hapishane yönetimlerinin uyguladığı bilgisayar yasağına dayanak vermiyor. Özetle bilgisayar yasağı keyfi...
Can Dündar da ısrarla bilgisayar hakkını kullanmak istemiş. Sonunda başarmış ama kitabı artık yazıp sonuna geldiğinde alabilmiş bu hakkı.
Okunması zor elyazısını bilgisayarda temize çekmek bir seçenek ama bu yola gitmemiş. Tembelliğinden değil; hapishane yönetiminin editörlüğünün iyi olamayacağını düşünmüş:
“Yazdıktan sonra bilgisayar çıktılarını incelemeye alan cezaevi yönetimine kitabın editörlüğünü yaptırmanın hiç lüzumu yoktu”.
Yoğun bir emekle yazılmış bir kitap bu.
“İki ayda, üç tükenmez kalem ve üç çizgili defter tüketerek, bazen hüzünlenip çoğu zaman gülerek, hep büyük iştahla masa başına geçerek ve çıktığı günü hayal ederek yazdım Tutuklandık’ı...”
Ve kitap bugün çıktı. Erdem Gül ile yargılandıkları davanın ilk duruşmasının olduğu gün yani:
“…bizim ilk duruşma için 25 Mart tarihi kesinleşti. İki tarih kesişti. Kitap, belki de benden önce çıkacaktı. Halimi cümle âleme anlatacaktı.
"Neyse ki öyle olmadı; ben, 25 Mart'tan önce çıktım. Son bölümleri dışarıda (mükemmel bir manzarada) yazdım.”
Çok şey anlatan bir sözcük
Can dündar, Erdem Gül ile birlikte tutuklandıklarını bir gazeteci refleksiyle anında twitterda “Tutuklandık” mesajıyla duyurmuştu. Kitap adını o tweet’ten alıyor.
Tek bir sözcük çok şey anlatıyor. Tutuklanmalarına giden süreci, bu haberlerin nasıl yapıldığı ve hapishane günlerini ise kitapta anlatıyor Can Dündar.
Özellikle Teşekkür'ü okuyun
Dündar üslup ve anlatı ustası. Rahat bir dille, müstehzi, ayrıntılı ama karmaşık olmayan bilgilerle bu süreci ortaya koyuyor. Ben özellikle “Teşekkür” başlıklı yazının tekrar tekrar okunması gerektiğini düşünüyorum.
Kendi deyimiyle kibarlığı elden bırakmayan ‘bir yandaşlık denemesi’ bu. Recep Tayip Erdoğan’a bir dizi konuda teşekkür ediyor. Mesala diyor ki: “Hapislik, benim mesleki kariyerimde bir eksiklikti; sayenizde onu tamamladım”.
Hele şurası: “Bir de hani şu devlet sırrı damgası vurarak bütün dünyadan saklamaya çalıştığınız, haber yaptık diye bizi içeri attığınız MİT TIR’ları meselesi vardı ya; siz bizi içeri atınca o konu Japonya’dan Kanada’ya, Okyanusya’dan Endonezya’ya kadar duyuldu; bilmeyen kalmadı; bu katkınız için de ne kadar teşekkür etsek az... Aklınıza sağlık.” Gülümsetiyor her seferinde…
Bitmedi
Kitabın kapağını kapatırken Can Dündar ve Erdem Gül’ün değil “gazeteciliğin yargılandığını” bir kez daha anlıyorsunuz.
“Tutuklandık”ın son cümlesi şöyle “Sevdiklerimin hasretle açılmış kollarıyla sarmalanarak Silivri Kapalı Cezaevi’nden, Türkiye ‘yarıaçık cezaevi’ne geçtim.” En son sözcüğü ise “Bitmedi”… (HK)
* Kitabın künyesi: Tutuklandık, Can Dündar, Kapak tasarımı: Utku Lomlu, Can Yay. 312 s. 2016 İstanbul
* Manşet fotoğrafı: Can Erok
Can Dündar hakkında16 Haziran 1961 de Ankara'da doğdu. 1982'de AÜ, SBF Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1986'da İngiltere'de London School of Journalism'i bitirdi. 1988'de, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde Siyaset Bilimi dalında yüksek lisansını tamamladı. 1996'da aynı bölümde doktora derecesi aldı. 1979'dan beri sürdürdüğü gazeteciliğinin yanı sıra belgesel yapımcılığı, köşe yazarlığı, öğretim üyeliği ve TV programcılığı da yaptı. 2015'te Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni oldu. Can Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile birlikte Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ait TIR’larla ilgili yaptıkları haberler sebebiyle İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğince 26 Kasım 2015 günü tutuklandı. 26 Şubat 2016 günü tahliye edildiler. 92 gün Silivri’de kaldılar. |
Tutuklanmaya giden süreçSuriye’ye silah ve mühimmat taşıdığı ihbarı yapılan üç TIR 1 Ocak 2014’te Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde ve 19 Ocak 2014’te Adana’da durduruldu. Söz konusu TIR’larda yapılan ilk aramalarda silah ve mühimmat bulundu. Ancak Hatay ve Adana valilerinin talimatıyla aramalara devam edilmesi engellendi. Adana'da TIR'ların durdurulması talimatını veren Savcı Aziz Takçı 24 Ocak 2014'te görevden alındı. TIR'ın arandığı olayla ilgili başlatılan idari soruşturmanın ardından Adana İl Jandarma Komutanı Albay Özkan Çokay görevden alındı. 15 Ocak 2015 günü Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Adana 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin, Hatay'ın Kırıkhan ilçesi ve Adana'da MİT'e ait araçların durdurulması ve aranması olayıyla ilgili yazılı, görsel ve internet medyasında her türlü yayının yapılmasının yasaklanmasına karar verdiğini duyurdu. Dönemin Adana Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeyle yetkili Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman, TIR’ların aranmasını engelleyen kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu, daha sonra 15 Ocak 2015’te aralarında Özcan Şişman’ın da olduğu beş savcı, ”soruşturmanın selameti” gereği görevden alındı. MİT'e ait TIR'ları Adana'da durdurmakla suçlanan 13 askeri personel için de 8 Mayıs 2014’te müebbet hapis cezası istendi. Adana ve Hatay’da Ocak 2014’te Suriye’ye silah taşıdıkları gerekçe gösterilerek durdurulan MİT TIR’ları nedeniyle 34 muvazzaf asker hakkında 5 Nisan 2015 günü gözaltı kararı verildi. Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ait TIR’ların durdurularak aranmak istenmesiyle ilgili açılan soruşturmada, eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, eski Adana İl Jandarma Komutanı Özkan Çokay, savcılar Özcan Şişman, Aziz Takçı ve Ahmet Karaca hakkında tutuklama ile eski Adana İl Jandarma Komutanı Özkan Çokay hakkında 7 Mayıs 2015 günü yakalama kararı çıktı. Cumhuriyet gazetesi 29 Mayıs 2015 günü “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle çıktı. Cumhuriyet gazetesi haberinde yok denilen silahların görüntüleri vardı. Bunun üzerine haber hakkında “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı. Oysa dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Alabaşta olmak üzere hükümet yetkilileri silah taşındığı iddiasını reddederek, TIR'ların Suriye'deki Türkmenlere gıda yardımı taşıdığı yönünde açıklamalar yapmıştı. Erdoğan 20 Ocak 2014 günü canlı yayındaki konuşması. Erdoğan, Cumhuriyet’in haberinin ardından yine konuştu. 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında tırlar konusunun gündeme getirilmesini casusluk faaliyeti diye niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" dedi ve davanın açıldığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım 2014 günü ise "Durdurulan TIR'lar Bayırbucak'a yardım götürüyordu. Şimdi diyecekler ki ‘Başbakan TIR'ların içinde silah yoktu diyordu.' Varsa ne olacak yoksa ne olacak" dedi. (HK) |