Diyarbakır Newrozu’ndayım. Geçmiş yıllara göre, coşku da katılım da az. Ancak tek hakim söylem yine Barış.
Özellikle son iki yıl barış ortamının yarattığı huzur ve insanların gözlerinde umut, geleceğe dair kaygıya, çatışmaların yeniden başlamasından kaynaklı öfke ve tepkiye dönüşmüş.
Bugün gazeteci, 90'larda buralı
Diyarbakır’da geleneksel olarak her yıl 21 Mart’ta kutlanan resmi izinli Newroz’u gazeteci kimliğimle takip ettim.
1990’larda yasaklı Newrozlara da buralı olan biri olarak tanıktım.
Diyarbakır’dayım ve “şehir savaşları”nının gölgesinde yeni bir kutlamaya tanıklık ediyorum.
İzin çıkmasına farklı yorumlar
Kentte birkaç gün önceden başlayan kutlama havası yok. Aksine kaygı ve tedirginlik hakim. İnsanlar “Bomba patlayacak” tedirginliğini yaşıyor. Anneler çocuklarını uyarıyor, “Gitmeyin, gidiyorsanız hepimizin gitmeyin, dikkatli olun.”
Fısıltı gazetesi günler öncesinden manşet üstüne manşet atıyor.
“Her yerde yasaklandı, neden Diyarbakır’daki kutlamaya izin verilmedi. Bir şeyler olacak kesin.”
"Resmi iznin" çıkması da farklı yorumlanıyor. İnsanların güveni kalmamış, her şeye kuşkuyla bakıyorlar. Bunu sorduğumda “Olup bitenleri görmüyor musunuz? Hepimiz risk altındayız. Her an ölebiliriz” diyorlar.
Kutlamalarda bombanın ya da bombaların patlayacağı algısı insanların psikolojileri üzerinde oldukça etki yapmış.
“Cizre, Sur’da olup bitenlerden sonra gidip halay mı çekeceğiz” diyenler de yok değil. Tepkililer.
Trafik yok
Alana gitmeden önce sosyal medyada çekilen fotoğraflara göz atıyorum. Alanda çok az insan var. Kutlamaya, kimsenin gitmediğine dair yorumlar var.
Newroz alanına giderken, yine geçmiş yıllara göre kentte yayılan coşkuyu da göremiyorum. Trafik sıkışık değil, günlük akış sürüyor.
Yine geçmiş yılların aksine, yol boyunca ulusal kıyafetleriyle rengarenk giyimleriyle yaşlı ve genç kadınlara rastlamıyorum. Alana akın eden, minibüsler, otobüsler hatta kasaları insan dolu kamyonlar göze çarpmıyor.
İnsanlar dört koldan geliyor
Saat 10:30’da sularında alana gidiyorum. Kutlama havası kendini hissettiriyor. İnsanlar dört koldan alana gidiyor. Coşku yine yok, gözlerde kaygı, öfke, tedirginlik... Gittikçe alana gelenlerin sayısı atıyor.
Bu yıl güvenlik önlemleri de oldukça sıkı.
Geçmiş yıllardaki Newroz’da iki arama noktasından geçiyordunuz. Önce polisin ardından, Newroz görevlilerin arama noktası. Üstünüz de usulen aranıyordu.
Bu kez öyle olmuyor. Çantam ve üstüm dört kez arandıktan sonra ancak platforma ulaşabiliyorum. Güvenlik güçlerinin iki noktasında aramadan geçiyorum. Girişteki polis çantamı arıyor, içeri giriyorum. Bu kez başka bir polis detaylı arıyor.
İki kez de Newroz görevlilerin güvenlik taramasından geçiyorum.
Basına ayrılan bölüme geçtiğimde alanın dolu olduğunu görüyorum.
Alanın etrafı polis barikatlarıyla çevrili. Dönerciler, kebapçılar, hatta simitçiler ve su satanlar bile alana alınmamıştı. Barikatların dışındaydılar. Su ve yiyecek almak isteyenler barikatların arasından alıyordu.
Katılım kuşkusuz son yıllara göre özellikle geçen yıla göre oldukça az. Oluşturulan algıya ve yaşanan tepkiye rağmen beklenilenin aksine katılım yine de iyi.
Alandan ayrıldıktan sonra bindiğim taksinin şoförü katılımın azlığını özetliyor: “İnsanlar korkuyor, tedirginler, tepkililer.” Ardından “Bağlar’da yasağı bugün kaldırdılar. Oradaki insanlar Newroz’a gelmesinler diye” diyor.
Sloğanlar ve bayraklar
Geçen yıla göre alanda bu yıl Kürdi vurgular daha fazla. Gerek yapılan konuşmalarda, gerek atılan sloganlarda, gerekse de açılan bayraklarda bu görülüyor. Örneğin PKK bayrakları önplana çıkmış. Cizre ve Surda, “Hendek savaşları” ile adını duyuran YPS bayrakları da yerini almış.
Kürt Ulusal Marşı okunuyor. Herkes esas duruşta. Sahneden daha radikal Kürtçe parçalar, marşlar çalınıyor. Mehmet Tunç, Seve Demir ve Mehmet Yavuzel'in görüntüleri çıktığına “Şehit namirin, Şehitler ölmez” sloganları atılıyor.
Her şeye inat, halay çeken gençler var. Sahneden “Bomba patlatılacak dedikodularına rağmen geldiniz yürekli insanlar” sesleri duyuluyor.
Ancak son üç yıldır yaşanan karnaval havasındaki atmosferden eser yok.
Evde yaptıkları yemekleri yere serenler, mangalda kebap yapanlara pek rastlanmıyor. Birçok kişi de alanın çevresinde kalmayı tercih ediyor. Uzaktan izliyorlar.
Kürsüden çözüm süreci çağrısı
Geçen yıl en büyük beklenti Öcalan’ın okunacak mesajıydı. Herkes okunacak mesaja kilitlenmişti. Bu yıl bu anlamda bir beklenti yok.
Öcalan’ın görüntüsü sesiyle sahnede görününce kalabalık coşuyor. Öcalan’ın henüz yakalanmadan önce Bekaa’da yaptığı konuşması dinlettiriliyor. Görüntüdeki son sözü “Elbette savaşacağız da...” oluyor.
Yapılan konuşmalarda özellikle Sırrı Süreyya Önder ile Selahattin Demirtaş, barış sürecini anlatıyor. Ardından çözüm sürecine yeniden dönülmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, yeniden başlayacak bir süreçte rol almaya hazır olduklarını açıklıyor ve "Kürt halkının ve haklarının inkârı üzerinden ve bunun bir tehdit görülmesi üzerinden barış süreci yürütemeyiz. Şeffaf bir müzakere sürecine ihtiyacımız var...
Demokratik siyasetin alanını genişletmeliyiz. Bizler, HDP olarak yeniden çözüm masasına dönülmesi, bu kinin halklarımızı hedef almadan sonlanması için çağrı yapıyoruz. Buna önderlik etmeye hazırız" diyor.
TIKLAYIN - DEMİRTAŞ: BARIŞ HAYAL DEĞİL, MÜMKÜN OLDUĞUNU GÖRDÜK
HDP Ankara Milletvekili olan aynı zamanda İmralı Heyeti’nde yer alan Sırrı Süreyya Önder ise, “Açın İmralı yolunu, müzakereler nerede kalmışsa oradan devam ederek bir haftada ülkemizin çehresini değiştirelim” ifadelerini kullanıyor.
Katılımcılar çözüm sürecine yeniden dönülmesi çağrılarını önemsiyor. Sorunun çözümünün tek yolunun da bu olduğu düşüncesindeler. Silahla, çatışmalarla bu sorunun çözülemeyeceğine vurgu yapıyorlar. HDP’nin özellikle 7 Haziran Seçimleri’ndeki başarısını hatırlatıyorlar.
Abdullah Öcalan’ı da unutmuyorlar. PKK liderinin ancak çatışmaları durdurabileceğini söylüyorlar. “Tecrit” altında olduğunu, İmralı kapısının yeniden açılmasını istiyorlar. Elbette şu sözü de çok duyuyorsunuz “Öcalan özgürleşmeli..”
TIKLAYIN - ÖNDER: BARIŞ UZAK DEĞİL, BARIŞI GETİRECEĞİZ
Sonuç olarak yaşanan çatışmalar, sokağa çıkma yasakları, Sur ardından Bağlar’da yaşananlar, “intihar bombacıları” paniği Diyarbakırlıların Newroz kutlamasına katılımını etkiledi. Şükür ki, beklenilenin aksine bir şey olmadı. İnsanlar rahat bir nefes aldı. Diyarbakır 2016 Newroz’unda öfkeye ve tepkiye rağmen yine de hakim olan tek söylem vardı: Barış. (BE/HK)
* Fotoğraflar: Burhan Ekinci