“Avrupa Birliği (AB) liderleri Brüksel'de Türkiye'yle masaya otururken, Yunanistan'ın Midilli Adası'na gelen göçmen sayısında herhangi bir azalma yok” diyor Chris Morris.
Morris Yunanistan’ın Midilli adasından BBC için yazdığı yazıda adadaki durumu özetliyor. Midilli’de kışın bitmesiyle gözler denizde.
Morris Yunan sahil güvenliğinden Binbaşı Antonis Sofiadellis’in sözlerini aktarıyor: "Türk sahil güvenliğinin krize yaklaşımında büyük bir değişiklik görmedik. Denizi tarayan sahil güvenlik botu sayısında değişiklik yok".
Tedbir alınmazsa yaz aylarının gelmesiyle mülteci sayısının artacağını söylüyor Sofiadellis.
Brüksel'de mültecilerin geri gönderilmesi konuşulacak
Tedbir konusu, bugün Avrupa Birliği (AB) – Türkiye zirvesi bugün Belçika’nın başkenti Brüksel’de bir kez daha konuşulacak. Bu şu demek Brüksel'deki Zirve mültecilerin sorununu çözmek için değil, AB ülkelerinin "mülteci sorununu" çözmek için yapılıyor.
Morris’e göre AB’nin kriz konusundaki çözümü, mültecilerin gelişini önlemektense gelenlerin geri gönderilmesine yönelik bir politika.
Bu görüşünü Avrupa Komisyonu'nun göçten sorumlu üyesi Dimitris Avramopolous’un 4 Mart Cuma günü yaptığı açıklamaya dayandırıyor.
Avramopolous’a "Suriyeli olmayan göçmenleri sistematik biçimde Türkiye'ye geri yollamayı mı planlıyorsunuz?" sorusu yöneltilmişti. Yanıt netti: "Zirvedeki temel amaçlardan birisi bu olacak".
“Avrupa'ya gelmiş olan ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyanlara bu koruma verilecek. Geri kalanların dönmesi gerek."
Morris’in değerlendirme yazısının yayınlanmasının ardından zirvenin sonuç bildirgesi, henüz zirve yapılmadan basına sızdı. Deutsche Welle’in Almanya Haber Ajansı DPA’dan aktardığı haberde, “mültecilerin Balkan ülkelerinden Avrupa’nın batısına geçişi de engellenecek” deniyor.^
Zirve öncesi zirve
Başbakan Ahmet Davutoğlu, zirve için gittiği Brüksel'de dün akşam Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Dönem Başkanlığı'nı yürüten Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile bir araya geldi. Görüşmede, “Türkiye üzerinden Avrupa'ya kontrolsüz göçün önlenmesi ve insan kaçakçılığıyla mücadele konularında karşılıklı beklentilerin dile getirildiği” açıklandı.
Art arda gelen haberlerden anlaşıldığına göre AB üyesi ülkelerin mültecilere yönelik politikaları daha da sertleşecek.
“Eğer bu strateji Iraklıları ve Afganları da kapsarsa” diyor Morris, “bu yıl Yunan adalarına ulaşanların yaklaşık yarısının sınırdışı edilmesi gerekebilir.”
Politika belli ama ya Türkiye yanaşmazsa
AB ülkeleri aşağı yukarı politikalarını belirlediyse; soru şu: Bu zirve neden önemli?
Neden açık Türkiye işbirliğine yanaşmazsa planın işlerliği olmayacak.
Morris’in aktardığı bilgiye göre Türkiyeli yetkililer 2016’nın ilk 6 haftasında 24 bin kişinin Yunan adalarına gidişini engellediklerini söylemişler.
Oysa daha dün Didim açıklarında bir tekne battı ve 25 mülteci boğularak öldü; bu yazı yazılırken denizde kaybolan 3 kişi hala bulunamamıştı.
BM'ye bağlı Uluslararası Göç Örgütü, 1 Ocak ila 3 Mart tarihleri arasında en az 321 göçmenin, Yunanistan'a varmak isterken boğulduğunu açıkladı.
Örgüte göre her gün, çoğunluğu Suriye, Irak ve Afganistan kökenli 2000'den fazla göçmen Türkiye'den Yunanistan'a geçiyor.
Pazarlığın unsurları
AB ülkeleri mültecilerin gelmesini nasıl engelleriz sorusunun yanıtını Türkiye’de arıyor gibi görünüyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in “Bild am Sonntag” gazetesine verdiği röportaj bu konuda açıklayıcı.
Şöyle diyor Merkel: “Zirvede üç önemli nokta var. Birincisi Türkiye-AB gündemi. Mesela Türkiye’deki mültecileri desteklemek için vereceğimiz 3 milyar Euro hangi projelere gidecek? İkinci soru, AB dış sınırlarını nasıl koruruz. Üçüncüsü ise çok zor durumdaki ve yükü tek başına taşıyamayacak Yunanistan’a nasıl yardım ederiz.”
Merkel’in bu “üç önemli noktada” Türkiye yorumu ilginç:
“Biz geçen yıl bir milyonun biraz altında mülteci aldık. Ondan önceki yıl ise 230 bin mülteci. Türkiye ise 2,5 milyon civarında mülteci aldı ve şimdi haklı olarak ‘Ben bu yükü Avrupa’yla paylaşmak istiyorum’ diyor”.
Türkiye "haklı" mı
“Haklı olarak” vurgusu önemli.
Independent ve Times'ın yorumu
Independent gazetesinin İstanbul muhabiri Laura Pitel’in bugün yayınlanan yazısının başlığı “haklı olarak” vurgusunun altında yatanı gösteriyor: "AB utanç verici şekilde Türkiye'deki insan haklarına yönelik saldırıları görmezden geliyor. Ve ne için?".
Pitel şöyle diyor “Brüksel, Avrupa'ya insan akışını önlemeye yardımcı olması karşılığında Türkiye'de git gide artan otoriterliği görmezden gelmeye niyetli olduğunu önceden belli etmişti. Ancak Zaman gazetesinin ele geçirilmesinin zamanlaması daha utanç verici olamazdı.”
İngiliz Times gazetesinde de benzer bir yorum var bugün. Gazetenin editoryal yazısının başlığı “Ankara'da bir otokrat”.
Times, Zaman gazetesine kayyum ile el konulmasını ve son dönemlerde Kürtlere yönelik artan şiddeti değerlendirdiği yazısında “AB'nin kaçak göçmen akışının durdurulması konusunda Türkiye'ye bel bağladığı, bu yüzden bu son gelişmelerle ilgili herhangi bir şekilde harekete geçmesinin olası gözükmediği” yorumunu yapıyor.
Erdoğan'ın otoriter tavırlarının özetlendiği yazıda bölgedeki istikrarın sağlanmasında Türkiye'ye ihtiyaç duyulduğu; bu durumun Batı'yı, Erdoğan'ın git gide artan kaprisli tutumunu eleştirmekten alıkoyduğu yorumu yapılıyor.
Sonuç olarak Suriyeli mülteciler üzerinden oluşan bu Türkiye – AB dengesi şu aşamada Türkiye’nin dolayısıyla Erdoğan'ın elini güçlendiriyor gibi görünüyor. Bu durumda acaba Türkiye, bu güçlü pozisyonunu korumak için mi Suriye’de çözümün tarafı olmak istiyor diye bir soru akla takılmıyor değil. (HK)
* Fotoğraf: Besar Ademi - İdomeni-Yunanistan/AA