Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın
Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği (IPSA) tarafından periyodik aralıklarla düzenlenen Dünya Siyaset Bilimi Kongresi, bir çok farklı seviyedeki sosyal bilimci için, hem çalışmalarını sunacakları, hem yeni ve çok sayıda ilişki geliştirebilecekleri, yeni tartışmaları izleyebilecekleri ve alanlarına dahil yeni yaklaşımları gözlemleyebilecekleri en önemli mecralardan birisi. Bu bağlamda her ne kadar 24’cüsü bu yıl 23-28 Temmuz 2016 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenmesi planlanmış olsa da, şu an için İstanbul bu şansını kaybetmiş durumda.
Derneğin yaptığı 25 Şubat tarihli açıklamaya göre kongrenin yeri en başta güvenlik gerekçesiyle İstanbul’dan başka bir yere taşınmasına karar verilmiş. Bu karar hem IPSA’nın Türkiye’de işbirliği içerisinden çalıştığı Türk Siyaset Bilimi Derneği’nin yönetim kuruluyla bir arada ve onların tavsiye kararları da dikkate alınalar alınmış. Bu bağlamda da kongrenin yeni yeri 25 Mart’ta katılımcılara duyurulacakmış. Bu bilgilerin yer aldığı açıklamam metninde yer değiştirme kararının en temelde güvenlik gerekçesiyle alındığı, zira güvenliğin tam olarak tesis edilemediği bir yerde kongrenin amacına uygun olamayacağı belirtilmiş.
Bu noktada şu an için İstanbul böyle büyük bir organizasyona ev sahipliği yapma şansını kaybetmiş gözüküyor. Derneğin kararı kesin ve kanımca hiçbir şekilde de geri dönüşü olmaz. Ancak bu noktada kanımca hem olay hem de olayın sonrasında yaşananlar ile ilgili bir kaç noktaya açıklık getirmek gerekiyor, çünkü konu bir noktada dünya akademik çevreleri için kapanmış olsa da Türkiye’de hala tartışılıyor ve tartışılacak gibi de.
Bir doğru
Açık konuşmak gerekirse Türkiye’nin çok güvenli bir ülke olmadığı ortada. Bu iddiayı ispatlamak için ne yazık ki özellikle son bir yıla bakmak bile yeterli. Türkiye son yılda çok büyük beş terör olayını yaşamış bir coğrafya. Bunlardan ilki 5 Haziran günü HDP Diyarbakır mitinginde yaşandı ve resmi kayıtlara göre iki kişi yaşamını yitirdi ve yüze yakın da yaralanma meydana geldi. İkinci vahim olay ise genç barış aktivistlerini hedef aldı ve Kobane için toplanan genç gönüllülerin Suruç’ta oldukları sırada patlayan bomba sonucunda 32 kişi hayatını kaybetti ve yine yüzden fazla yaralanma meydana geldi. Üçüncü olay ise Türkiye tarihinin en kanlı saldırı olayı olarak tarihe geçti Kürt siyasal hareketi başta olmak üzere birçok sol grup tarafından Ankara’da düzenlenen Barış Mitingi’nde patlayan bomba sonucundan resmi kayıtlara göre 102 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce kişi de yaralandı. Dördüncü olarak İstanbul’un en tarihi mekanı olan Sultan Ahmet Meydan’ında 12 Ocak günü sabah saatlerinden patlayan bomba ile 10 kişi hayatını kaybetti. Son olarak ise başkent Ankara’da, askeri bölgenin tam ortasında 28 kişinin hayatını kaybettiği ve 60 kişinin de yaralandığı bombalı bir saldırı gerçekleşti. Bütün bunların yanı sıra 29 şubat günü İçişleri Bakanı 2016 yılı içerisinden 18 canlı bomba eylemcisinin yakalandığı bilgisini kamuoyu ile paylaştı.
Bütün bunları alt alta sırladığımız zaman Türkiye’nin son zamanlarda güvenli bir bölge olmadığı çok açık ve bu bağlamda da kongrenin yerinin değiştirilmesi kararı oldukça mantık yapılmış doğru bir karar olarak karşımızda duruyor.
İki yanlış
Bütün bunlarla beraber alınan kararın içerisinde iki adet yanlışın da olduğunu söylemek durumundayız. İlk olarak her ne kadar Türkiye güvenli bir ülke olmasa da IPSA’nın yapmış olduğu açıklamanın içeriğinde ve tonunda hem Türkiye’deki meslektaşlarını ve vatandaşları yalnız bırakan hem de onları çok klasik oryantalist bir bakış açışıyla güvenli bölge olmayan üçüncü dünya ülkesi kategorisine koymuştur. Bu bir noktada korkuyu diğer bir noktada ise son zamanlarda çokça karşılaştığımız değerlerinin sorgulamam noktasına gelen klasik batı yaklaşımının bir yansıması olmuştur.
İkinci olarak, iç tartışmalardan bildiğimiz kadarıyla kongrenin yerinin değişme kararı Türkiye’de akademisyenlerin son zamanda yaşadığı baskı ve iktidarın üzerinden kurduğu abluka. Diğer bir deyişle Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan kişilerin yaşadığı soruşturmalar ve iktidar baskısı sonucunda bazılarının işlerini kaybetmeleri bu kararın alınmasında etkili oldu. Bu bağlamda her ne kadar IPSA olayların gerçekleştiği zamanlarda tepki koymuş olsa da ve dahası kongrenin yer değiştirmesi kararının akabinde IPSA dönem başkanı bir açıklama yapmış olsa da bu tepki hem çok geride hem yetersiz kalmıştır. Bu bağlamda IPSA’nın akademisyenlerin düşünme ve konuşma özgürlüklerini daha net bir şekilde savunmaması ikinci yanlış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Birçok vatan haini
Son zamanlarda Türkiye’de hegemonik iktidar yapısına karşı ve onların hoşuna gitmeyecek birçok konuda olduğu gibi bu konuda da IPSA’nın kararında görece etkili olan Türkiye Sosyal Bilimler Derneği temsilcileri, hem iktidara yakın yayın organları tarafından hem de iktidarı koşulsuz destekleyen düşünce kuruluşlarında görev yapan meslektaşları tarafından hedef alındılar. Dahası kimi yerlerde vatan haini yaftası yediler. “Rezalet” başlığı ile çıkan haberlerde Türkiye Sosyal Bilimler Derneği temsilcilerinin "Türkiye’de güvenlik konusunda size tam bir garanti veremeyiz" cümlesi hem çarpıtıldı hem de işin politikleştirildiğine dair eşyanın doğasına aykırı açıklamalar yapıldı. Hoş bu noktada son günlerde vatan haini olmanın AKP hükümetini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmekle doğrudan alakalı olduğunu düşündüğümüz taktirde bu durumun buraya gelmesine de şaşırmamalıyız.
Sonuç olarak, IPSA’nın 24. Dünya Siyaset Bilimi Kongresi “güvenli” bir yere kaydırılmış olsa ve konu onlar için kapanmış olsa da anlaşılan bu mesele hem yapılacak toplantının birçok oturumunda tartışılacak hem de Türkiye’de belirli süre daha gündem de kalacak. (AEÖ/HK)